17.Bölüm: "Hatırlıyorum"

401 34 63
                                    

Ellerini yavaşça iki dizine bırakıp eğildi. Ayakta durmak bile oldukça zordu. "Sizin için her şeyi yapacağım." diye ekledi. Hızla yere çömeldi, görüntüsü buhar olup gökyüzüne doğru kayboldu.

Büyük bir karar vermiş, uğruna hem ömrünü hem varlığını feda edip kendinden vazgeçmişti. O ikisi iyi olduğu sürece de fedakarlığı ile hep gurur duyacak, günden güne sonsuzluğa kaybolacak olan varlığını hiç umursamayacaktı.

....

"Kar yağıyor.." dedi Kerem. Sabahın erken vaktiydi, gözlerini karın görüntüsüyle aralamıştı. Sabahın oldukça erken bir vaktiydi, yüzünde tebessüm belirdi. Hızla ayağa kalkıp genç kızın odasına yaklaştı.

Yumruk yaptığı elini yavaşça vurdu, "Eylül.." diye seslendi. Bir an önce uyandırıp manzaraya şahit etmeliydi. "Eylül.." Diye ekledi.

Genç kız gözlerini seslenişi ile yavaşça araladı. "Kerem.." dedi fısıltıyla. Ayaklarını yataktan indirip ayağa kalktı. Kapıyı yavaşça açtı, bakışları bir çift bahar gözleriyle buluştu. "Günaydın.." dedi merakla.

"Hemen hazırlan bahçeye çıkmalıyız!"
"Dışarı mı, neden?"
"Hadi soru sorma, çabuk."

Elini tutup hızla çekiştirdi. "Hadi!" Odadan çıkarıp hızla dolaptan bir mont çıkardı. Kollarını giydirip fermuarını sıkıca kapattı. Uyku mahmurluğuna rağmen boynuna atkıyı sarıp kafasına bereyi geçirdi. Arkasını dönüp dolaba yeniden yaklaştı, bir çift eldiven vardı. Yaklaşıp ellerine dikkatle geçirdi, genç kızın bakışları eldivenlere kaydı.

Lacivertti, küçük parmağında beyaz ikişer çizgi vardı. Hatırlamaya çalıştı, çok tanıdıktı.
"Bu.." dedi fısıltıyla. Gözleri genç adamın bir çift baharıyla buluştu.

....

Bir kış günüydü, lapa lapa karın yağdığı bir ayaz hakimdi. Okullar tatildi, o gün tüm öğrencilerin çifte mutluluğu yaşadığı bir gündü. Uzun yıllar sonra şehre böylesine yoğun bir kar yağıyordu.

Eylül heyecanlıydı, gözlerini açıp pencereye baktığı an da beyaz örtüye şahit olmuştu. Yüzünde gülümseme vardı, bugünü asla evde geçirmemeli, sevdiği adamla günün tadını çıkarmalıydı.

Hızla eline telefonunu aldı, bir an önce buluşup yanında olmalıydı. "Alo.." dedi Burak, sabahın erken vakitleriydi. Odasındaki pencereden dışarıyı izliyordu, beyaz örtü gözlerini kamaştırmıştı.

"Karı gördün mü sevgilim?" diye sordu genç kız heyecanla.
Kafasını onaylayarak salladı genç adam, yavaşça geriye çekilip yatağının kenarına oturdu. Kar pek ilgisini çekmiyor, aksine hayatı zorlaştırıyordu.

"Evet, evet şimdi gördüm."
"Hemen buluşup dışarı çıkmalıyız. Hatta belki kar topu oynarız."
"Kar topu mu?" Susup ufak bir soluk aldı. "Çocuk muyuz sevgilim biz?" Diye ekledi.

Genç kızın yüzü asıldı, belli etmemeye çalışarak ufak bir nefes verdi. "Sadece çocuklar oynamıyor ki, sokaklar birazdan yetişkinlerle de dolacak."
"Olmaz sevgilim, kar topu için yeterince büyüğüz."
"Peki.." dedi genç kız, yüzü soldu, mutluluğu buhar olup uçtu.

"Şimdilik kapatmam gerekiyor, konuşuruz sonra." Telefonu yavaşça kulağından indirip yatağının kenarına bıraktı. Kulağına sesler ulaştı, ayağa kalkıp pencereye yaklaştığında komşularını gördü. Tüm gençler çocuklardan önce karın keyfini çıkarmaya çıkmıştı. Ellerinde oluşturdukları koca koca kar toplarını birbirlerine atıyorlardı.

Telefonun sesiyle gözlerini yeniden ekrana çevirdi Burak, 'Elif Arıyor." Yazıyordu. Yüzünde tebessüm belirdi. Kulağına yaklaştırıp, "Sevgilim.." dedi.

'GERÇEĞİN İZİNDE'Where stories live. Discover now