15.Bölüm: İki Yol

422 37 78
                                    

"Çok uzun bir yolun ortasındaydı.
Bir ucunda Burak, bir ucunda Kerem duruyordu.
Bir ucu ateş, biri ucu güneşti."

.....

"Sende biliyorsun Kerem." Gözlerini genç adamın gözlerine çevirdi. "O adam ve yanındaki kız, Eylül'ün mutsuzluğu."
Gözlerini yavaşça eğdi genç adam, zihninde tek bir an yer aldı.

...
Sadece 1,5 yıl öncesine aitti.

Bir caddede yürüyordu, kalbinde sevdası, elinde telefonu vardı. Ekranı kurcalıyordu, bakışları eğikti. Gözlerini duyduğu tanıdık bir ses ile hızla kaldırdı, "Sevgilim!" diyordu genç bir adam, Burak'ın sesiydi.

Kalbi delice çarpıyordu, bu sesten hemen sonra sevdası gözükecek, gülüşünü duyacaktı. Kafasını geriye çevirdi, bambaşka bir kız gözüktü. Bir taksiden indi, koşa koşa yaklaşıp Burak'a sarıldı.

"Aşkım! Seni çok özledim." Kollarını adamın boynuna sıkı sıkı doladı. Genç adam burnunu saçlarına gömdü. "Bende deli gibi özledim." diye cevapladı.
.....

Kafasını hızla iki yana sallayıp kendine gelmeye çalıştı Kerem, "O bir pislik.." dedi. Gözlerini kapatıp derin derin nefes aldı, sevdasının sevdası, uzun zamandır bir başkasına sevdalıydı.

"O.. Eylül'ü hiçbir zaman hak etmedi."
"Ama Eylül bunu hiç göremedi." diye fısıldadı Rüya. Yüzünde hüzün belirdi, sevdası gözlerini öylesine köreltmiştir ki, bir kadının gerideki varlığını hiç görememişti.

"Eylül.." dedi genç adam, iki elini lavabonun iki kenarına sıkı sıkı bastırdı. Ne öfkesi diniyor ne vicdanı rahatlıyordu. Bakmaya kıyamadığı, sesine doyamadığı kız, bir adam ve bir kadının acımasız oyununun oyuncağıydı.

"Onu çok sevdi." Gözleri doldu, aşk gözlerini nasıl da köreltmiş, yaşama sebebini elinden almış, oyunu görememişti.

Yavaşça elini Kerem'in elinin üzerine bıraktı Rüya, gözleri anında buluştu. "Unutma, bu dünyada.. o yok. Sadece sen varsın." Ufak soluk aldı.

Kafasıyla yavaşça onayladı, "Evet, o yok."
"Belki de.." dedi fısıltıyla Rüya, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. "Belki de bu dünya, sadece senin dileğin değildir."
"Ne?" dedi genç adam şaşkınlıkla, gözleri merakla büyüdü. Ne demekti bu?

Alt dudağını usulca ısırdı genç kız, "Belki de Eylül'ün hayaliydi."
"Ne?" Hızla yanına yaklaştı, ne demek istiyordu? "Ne demek bu?"

"Senin dileğin, Eylül'ün de hayali olabilir diyorum."
"Be.." dedi fısıltıyla, sustu. Dili lal, kalbi heyecanlıydı. Doğru mu duyuyor, algılıyordu? "Benimle bir hayali mi olduğunu söylüyorsun?"

Yavaşça sırtını lavaboya yaslayıp tebessüm etti Rüya, "Neden olmasın?"
"Olmaz.." kafasını reddederek iki yana salladı, mümkün bile değildi. Gerçeğinde, varlığından bile haberdar değildi. Böyle bir hayal mümkün olamazdı.

"Olmaz. Beni tanımıyordu bile."
"Bilemeyiz Kerem, bunu zaman gösterecek."
"Bilmediğim çok şey var, değil mi?"
Kafasını onaylayarak salladı genç kız, ufak soluk aldı. "Hem de tahmin edemeyeceğin kadar çok."

"Ne zaman öğreneceğim?"
"Seçimler belirleyecek." Doğrulup işaret parmağını gözlerine salladı, "Şimdi tadını çıkarmaya, mutlu olmaya bak." Arkasını yavaşça döndü, "Görüşürüz." kapıyı yavaşça açıp dışarı çıktı.

...

"Eylül.." dedi Kerem, gözlerini masaya çevirdi, genç kız yoktu. Bakışları diğer masaya kaydı, Burak ve kız arkadaşı oturuyordu, önlerinde pasta vardı, hem gülüşüyor hemde yiyordu.

'GERÇEĞİN İZİNDE'Where stories live. Discover now