2

199 39 32
                                    

Çağan Şengül - Canım Yanıyor

BÖLÜM 2| SÖZLERİN CİNAYETİ

"İyileşmek mi?" dedi Frida. "Ama ben hasta değilim ki... Kırık döküğüm. Aynı şey değil, anlıyor musun?" 

Baran ismi yücelik, ululuk gibi birçok anlama geliyordu. Ama benim için Baran, yağmur demekti. Hayatımı tepetaklak eden günden kurtulamamışken daha bir elim dedemin avucu içerisindeyken diğeri annemin bana son hediyesi olan bebeği tutarken, yeni hayatımı yaşayacağım eve girmeden hemen önce yolumuzu kesen, siyah arabaların en önündekinin arka koltuğunda oturan onu ilk defa görmüştüm. Güneş yeni batmış, akşam vaktinin ilk karanlığı etrafı yeni sarmıştı. Gece mavisi gözlerinde yanan bir ateş vardı. 11 yaşında olan bir çocuğa göre sertti bakışları, birazda duygusuz. Sonraları rengine acı kahverengi dediği gözlerimle ben sadece ona odaklanmışken, onun ellerinde sargı bezleri vardı. Güneş kadar parlak olan sarı saçları biraz uzun ve darmadağınıktı. Sonra bir kargaşa oldu, sayamadığım kadar çok adam Aslan beyle beraber dedemin karşısında dikildi. Yalnız kaldığım arabanın içerisinde, elimdeki bebeğe sıkıca tutunarak küçüldükçe küçüldüm. O ise öylece izledi olan biteni. Hiç kıpırdamadan, çıkarılan silahlardan benim kadar korkmadan. Nereden bilebilirdim ki 14 Kasım 2003'te göz göze geldiğim mavi gözleri önüme koyduğum tuvallerin baş rengi olacak, hiç sevmediğim sıcak havaları bana güneşi anımsatan saçlarından dolayı çok sevecektim. 

İki senedir elime aldığım her kanun kitaplarında arıyor ama bulamıyordum. Aşkın böyle ızdırap verdiğini hiçbir kitap anlatmıyor, kalbe böyle yangınlar salan kişiye uygulanacak ceza yazmıyordu. Birinin katil olması için eline illa da silah veya bıçak mı alması gerekiyordu? Öldürücü hiçbir alet taşımayan bir adamın sadece kelimeleriyle öldürdüğü kişi için adalet işlemiyor muydu? 

"Sadece birkaç santim Baran," dedim içimden geçen binlerce kelimeleri yutkunarak içime içime gömerken. "Bir dahakine, o birkaç santime dikkat edeceğim. Merak etme." 

"Dikkat et Nazenin. Lütfen, bir kez daha ölüme gönder beni... O güzel ellerinden göğsüme saplanacak olan yeni bir bıçağın darbesi, emin ol bakışlarından daha çok acıtmaz canımı." 

Basıyordu ayaklarım yere, oturuyordu bedenim tekli koltuğun üzerinde. Peki neden sarsılıyordum? Yer ayaklarımın altından sanki kayıyormuş gibi hissediyordum? 

"Hadi oradan," dedim sesimin titrememesini sağlamak için sertçe. "Bakışlarım umurunda olsaydı, şu an bu durumda olmazdık..." Ağzını açtığını görünce, konuşmasına engel olmak için elimi havaya kaldırdım. 

"Kelimelerinle öldürdüğün, bakışlarınla gömdüğün bir insanı yeniden yaşatamazsın Baran anla bunu. Buraya beni tutsak ettiğin şeyler yüzünden gelmişken, beni daha fazla zorlama. Sus ve yat. Çünkü burası senin cennetin. Buradan çıktığın an, sana cehennemi yaşatmak için seve seve yanında bulunacağım." 

Ellerim ve dizlerim titremeye başlamışken, artık çıkmak istiyordum bu odadan. Onunla aynı havaya solurken, içimden ona dökülmek için can atan güzel kelimeleri zehirlemek mahvediyordu beni. Gitmek için ayağa kalkıp arkamı döndüğümde, sesiyle durmak zorunda kaldım. 

"Bir gün beni, o gün yapmak zorunda olduklarım için affedeceksin." Olduğum yerden ona dönmeden "Affetmeyeceğim." diye cevap verdim. 

"O gün bu dediklerin için, içindeki sevgiyi yok sayarak sarf ettiğin öfkeli sözlerin için pişman olacaksın küçüğüm..." 

"Asıl sen bana yaşattığın her şey için çok pişman olacaksın." 

"Ben zaten çok pişmanım, görmüyor musun?" Kalbim yanında kalmam için, gözlerinde ki derinlikte kaybolmam ve sözlerine kanmam için yerinden çıkacakmış gibi atarken; onu yine görmezden geldim ve hızlı adımlarla odadan çıktım. Hiç kimseyi görmeyen gözlerim, hemen yanıma gelerek kolumdan tutan en yakın arkadaşım Yasemin'e döndüğünde; "Hiç iyi değilim, biraz hava alalım. Lütfen." diye fısıldadım. Başını hemen olumlu anlamda sallarken, bizimkilere işaret ederek aşağı indirmeye başladı beni. Tam da o sıra merdivenlerden yukarı çıkan Buğra ile karşılaştığımızda, "Senin için bir oda ayarladım, oraya gidelim." diyerek bizi başka yere yönlendirdi. Alt kattaki bir odaya girdiğimizde, hemen camı açarak derin derin nefes almaya çalıştım.

İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin