7

105 24 5
                                    

Toygar Işıklı - Saklı Aşk

Emanetin Bende Saklı

Unutamıyorum

BÖLÜM 7| BUĞRA & YASEMİN

"Her meyvenin bir kurdu olduğu gibi, her insanın da yüreğinin derinliklerini kemiren bir tutku vardır." Monte Cristo Kontu

Buğra;

Ağzı bozuk kızlardan nefret ederdim, bir kadına en yakıştıramadığım şey argo kelimelerdi. Rahat kızlardan nefret ederdim, bana göre bir kadın nerede oturup kalktığına dikkat etmeliydi, herkesin yanında her şeyi konuşmamalıydı. Bana göre yanımdaki kadının kıyafetleri usturuplu olmalıydı. Sakin yapılı olmalıydı. Hayatıma almak isteyeceğim bir kadının sahip olacağı en son özellik ise asi olmasıydı.  

Ağzı bozuktu. Argo kelime her üç cümlesinden birinde vardı. Yanında kim otursa umurunda olmaz, rahatına bakardı. Her şeyi herkesin yanında konuşabilirdi. Mini eteklere bayılırdı, giydiği bütün elbiselerinin hepsi miniden oluşuyordu. Asla sakin bir yapıya sahip değildi, karşısındaki ne kadar parlarsa; o onun da üzerine çıkardı. 

Hayatımda tanıyıp tanıyabileceğim en asi, en söz dinlemez, en başına buyruk, en erkeklerden nefret eden kadındı. 

Onu gördüğüm ilk gün, Naz'ın yanındaydı. Nefret ettiği pembe rengindeki bir elbiseyi annesi giydirmişti, saçlarını örerek pembe tokalar takmıştı uçlarına, beyaz, kenarları fırfırlı olan çoraplarının üzerine de pembe renginde makosen ayakkabılardan giymişti. Söylene söylene yanımıza doğru yürüyordu. Öfff diyordu iki de bir. Ben buraya gelmek istemiyordum ki! Tamam severim pembeyi de... Annem ne iğrenç bir şeyler sıktı üzerime! 

Baran çağırmıştı beni, Naz'a bugün ders çalıştırması için teyzesi rica edince; yanımda ol demişti. Bende kabul etmiştim, okuyacağım bir sürü kitaplardan birini bitirirdim onlar ders çalışırlarken. Ama çalışamamıştım. O nereden çıkmıştı bilmiyorum ama Baran'ın odasına girdiği ilk andan yanıma oturana kadar bakışlarımı üzerinden çekememiştim. Benimse üzerimde siyah pantolon, beyaz gömlek ve yeşil süveter vardı. Saçlarımı hafifçe ıslatarak geriye doğru yatırmıştım ve gözlerimde siyah çerçeveli gözlüklerim vardı. Benim onu izlememe rağmen bana tek bir kere bakmış ve yüzünü buruşturarak geri önüne dönmüştü. Ne güzel olmuşsun işte, niye söyleniyorsun demişti Naz da onun sözlerine karşılık. Sen hep böyle iyilikle bakarsan her şeye göt olur ortada kalırsın akıllım demesini eminim ki benim gibi Baran da beklemiyordu. 9 yaşındaydı. Böyle şeyleri nereden biliyor da söylüyordu? Naz Baran'ı gördüğü için her şeyi unuttuğu için bana kısaca selam verdikten sonra Baran'ın yanına oturarak kitaplarını açmıştı. Birkaç defa daha denk gelmiştim ders çalışmalarına, matematikten hiç anlamadığı için kafasına vurmamak için dişlerini sıkıyordu Baran. Ama bir yandan da ne kadar söylenirse söylensin, Naz'la vakit geçirmekten hoşlandığını biliyordum çünkü sınıfımızın en zekisi olduğu için bazen hocalar birini çalıştırmasını istediğinde redederdi. Ama Naz'a yalandan söylense de; kabul ederdi. Ve Baran'a kimse zorla bir şey yaptıramazdı. 

İkisi ders çalışmaya başladığında, bende kitabıma dönmüştüm. 

"Bu dünyada ne saadet ne de mutsuzluk vardır. Sadece en büyük ümitsizliği tadan insanlar en büyük saadeti hissedebilirler. Yaşamın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlayabilmek için ölümü arzulamış olmak gerekir."  Yazısının altını çizerken, yanıma oturduğundan beridir öfleyip püfleyerek dikkatimi dağıtan kıza bakmadan okumaya devam etmeye çalıştım çünkü bana bakıp yüzünü buruşturmuştu ve benimle tanışmamıştı. Gerçi Baran'a da bakıp yüzünü buruşturmuştu ama umurumda değildi. Ona yapmış olması, bana da yapabileceği anlamına gelmiyordu. 

İZWhere stories live. Discover now