~5~

307 17 22
                                    

Seçenekler , seçimler , kararsızlıklar ,yanlış kararlar , kaçışlar ve yok oluşlar. Tam olarak buydum. Tüm hayatım boyunca bu döngüde yaşamıştım.Verdiğim hiçbir karar asla doğru olmamıştı.Varlığım her defasında sadece bela , acı ve ızdırap yaratmıştı. Bir gün kendimi affedebileceğimi düşündüğüm günlerim olmuştu fakat kendimi kandırdığımın farkına vardığım andan itibaren zihnimin karanlığında utanç içinde bekler olmuştum.Her gün aynadaki yansımama bakarken ne zaman her şeyin son bulacağını düşünmeden durduramıyordum kendimi.Belki de gerek bile yoktu kendimden bu kadar tiksinmemden.Denesem affedebilirdim belki de yaptığım tüm utanç verici kararları. Sahi affedebilir miydim gerçekten?

Tekrardan gerçkleşiyordu. Zihnim bir anda yeniden dolmuştu kaçmaya çalıştığım her düşünce zerresiyle. Onları durdurmanın tek bir yolu oluyordu çoğu zaman. Bunu yapmak hoşuma gitmiyordu ama başka seçeneğim yoktu. Ölmek istemiyordum.Henüz değil.

Tüm bu düşünceler eşliğinde yorgun kollarımı önümdeki bar masasında duran içindeki içeceklerin bitmiş olduğu bira bardaklarına doğru uzattım. Oldukları yerden elimdeki tepsiye dizdim. Esnememe engel olamayarak elimdeki bezle masadaki içki artıklarını silerken dış kapının açıldığını duydum. Kafam yeni gelen müşterilere bakmak için sağ tarafa döndü.

İçeriye giren kişiyi gördüğüm anda midemin bulandığını hissettim. Zihnim tekrardan cızırtılarla dolmuştu.

İçeriye giren adam beni fark etmişti. Kafamı hemen önüme çevirip işimle ilgilenmeye geri döndüm. Fakat çok geçti.Bana doğru adımlamaya başladığını duyabiliyordum.Derin titrek bir nefes aldım.

''Vay , vay , vay!Kimleri görüyorum böyle?"

Karşımdaki adamın alaycı ses tonu sinirlerimin gerilmesine neden olmuştu. Dişlerimi sıktığımın bile farkında değilken önümdeki masayı toplamaya devam ediyordum.Kendisine tepki bile verme fırsat bırakmadan tekrar konuştu.

"Hani burada işi bırakmıştın?Yine kararından vazgeçtin değil mi?"

Sesi her geçen dakika daha çok alaycı olmaya başlıyordu.Fakat yapabileceğim hiçbir şey yoktu bu alay karşısında. Korkağın tekiydim çünkü karşılık bile veremezdim ki. Tek becerebildiğim şey insanlara boyun eğip benimle eğlenmelerine izin vermekti.

Masadaki işim biterken tepsiyi alıp içkileri hazırladığımız mutfak bölümüne doğru adımlamaya başladım.Peşimden gelen adım seslerini işitebiliyordum.

Önümdeki tezgahta duran musluğu açarken karşımdaki adam bana doğru eğilerek fısıldadı:

"Elimde çok iyi mallar var ve biliyorsun ki onları kolayca elde edebilirsin."

Ellerimi akan muslukta yıkarken gergince yutkundum.Bedenimin ve zihnimin uyuşmasına ihtiyacım vardı. Fakat bunu elde edebilmek için karşımdaki adamla tekrardan birlikte olma düşüncesi bile bedenimi gerginlikten titretmeye yetiyordu. Fakat ihtiyacım vardı.O tozların her bir zerresine ihtiyacım vardı.

Derin bir nefes alıp kafamı kaldırdım.Bir çocuk gibi ürkmüş bakışlarımı gizlemek için karşımda duran adamın gözlerinin içine bakmadan alaycı bir gülüş yerleştirdim suratıma.Başımı aşağı yukarı sallayarak onayladım bu teklifini.

Neşesi yüzünden belli oluyordu.

"İşlerim yirmi dakikaya bitiyor."

Sesimdeki gerginliğin belli olmamasını ummaktan başka çarem yoktu.

"Tamamdır. Süper o zaman. Seni arabamda bekliyorum."

Sesindeki heyecan midemi daha çok bulandırırken kafamı sallamakla yetindim.Ardından benden uzaklaşırken kapıya doğru ilerleyip bardan çıkışını izledim karşımdaki adamın.

Kayboluşlar b×bWhere stories live. Discover now