~26~

209 12 94
                                    

~Kendime oraya gitmeyeceğimi söylüyorum.
Ama umursamayacağımı biliyorum.
Akıttığım bütün bu kanı temizlemeye çalışıyorum.
Bu şehvet ikimizin taşıdığı bir yük,
İki günahkar bir duayla kefaret edemez.
Ruhlarımız bağlandı bir kere, gururumuz ve suçluluğumuzla sarıldı.
Seni seviyorum aynı anda da senden nefret ediyorum
Tüm günahlarımızı gün ışığından saklıyoruz.
Gün ışığından kaçıyoruz.
Sen ve ben aynı sarmaşığın zehrini içtik.

Asansör yükselirken cebindeki telefonu çıkarıp saate baktı genç adam.Öğleden sonra altıyı sekiz geçiyordu.Gergin bir şekilde nefes aldı ardından oflayarak verdi nefesini.Çok yorgun hissediyordu , her geçen gün gücü yavaşça tükeniyordu.Gözlerini kapattı.İçinden kaybettiklerini düşünüyordu.Bir şeyler yapmak istiyordu kendini kurtarmak için ama hareket edemiyordu.Bataklığın içinde gibi hisseddiyordu kendini.Ne zaman biraz kıpırdansa daha çok dibe batıyordu.


Hastalıklı zihnine bir savaş hakimdi.Susmak ve bağıra çağıra ağlamak arasında git geller yaşıyordu her defasında.Bazen çok sessizdi bazen de anlamsızca konuşurdu öyle.İçinde yaşam süren iki farklı benlik vardı.Biri suskunluğun kendisi olmuş , diğer bağıra çağıra yardım çığlıkları atıyordu.Biri her şeyle dalga geçip dururken , diğeri hüzün doluydu.Birisi çok öfkelenirdi yaşamaya devam etmek isterdi ne olursa olsun, diğer çoktan öldürmüştü ruhunu sırada bedeni vardı yalnızca.Her gece zihninde bu iki sıkışmış benliği arasında yaptığı savaşlar yorucu gelmeye başlamıştı artık.Bazen gözlerini sıkıca kapatıp kendini yastıkla boğmaya çalışırdı , nefessiz kalıp bayılmak için.

Oturup düşünürdü geceleri : şımarıkça mı davranıyordu diye?Çok mu abartıyordu zihninde her şeyi.Ama sonra tekrardan bir gözyaşı süzülürdü yanaklarından.Ah ne kadar çok isterdi ki ağlamadan anlatabileceği bir çocukluğu olsun.Annesi yanında olsun.Nasılsın oğlum diye sorsun ona işten eve gelince.Sonra çay demlesinler birlikte , annesi kek yapmış olsun .Birlikte televizyonun karşısında saçma sapan bir şeyler izlerken yesinler keklerini.Biraz şımarıklık yapıp eve geç döndüğünde annesi kızsın ona , hasta olduğunda ilaçlarını o versin istiyordu kendisine.Sonra istediği üniversiteye girip bitirdikten sonra mezuniyet gününde bir fotoğrafları olsun isterdi ikisinin birlikte çekildikleri.

Tek istediği buydu genç adamın.Ama ne üniversiteye gidebilmişti ne de annesi hayattaydı.Basit bir hayat için neler vermezdi?Her gün apartman dairelerinden gelen gülüşmeleri duyardı.Tüm aile toplanmış sohbet ederlerdi mesela.Bulut bazen kapılarını çalıp sohbete dahil olmak isterdi.O da bir ailenin parçası olsun istiyordu.Ama en çok annesini istiyordu...

Uzun zamandır ziyaret etmemişti annesinin mezarını.Gitmek istemiyordu zaten.Gerek yoktu ki.Annesinin ruhu çoktan gitmişti uzaklara diye düşünüyordu.Duyamazdı bu yüzden Bulut'un yakarışlarını.Halbuki ne kadar çok söyleyecek sözü vardı annesine.

Gözlerini açtı asansör ineceği katta durunca.Kapısı açılınca hızlıca çıktı.Dairesine adımladı.Kapısını açtı.Ceketini çıkarıp hızlıca duşa girdi.Duştan çıktıktan yarım saat sonra kapısı çaldı.Yorgun adımlarla kapıya gitti , hala çalmakta olan kapıyı açtı.

Karşısında gülen yüzüyle Gökçe duruyordu.Bulut az da olsa kendini iyi hissettiğini düşündü kızı görünce.Kız ona iyi geliyordu.Kısa sürede çok iyi anlaşmışlardı.İkisi de çok konuşuyordu.Saatlerce saçma sapan konular hakkında konuşuyorlardı sonra susuyorlardı sonra tekrar sohbet ediyorlardı.Çok iyi geliyordu Bulut'a bu sohbetler.Az da olsa zihninde yarattığı kafes açılıyor , nefes alabildiğini hissediyordu.

Kayboluşlar b×bWhere stories live. Discover now