~34~

177 12 40
                                    

Kışın kuru soğuk havasının esintileri yüzüme vururken parktaki bir salıncağa oturmuştum.Hafifçe ileri geri sallanıyordum.Paslanmış demirlerine baktım salıncağın.Belli ki yağan yağmurlar , fırtınalar bu hale getirmişti tüm bu zincirleri.İçimdeki tüm gök gürültülü sağanaklardan sonra ruhum da paslanmış mıdır acaba diye düşündüm.

Gökyüzündeki bulutlara çevirdim sonra kafamı.Ben de bir buluttum neden özgür değildim onlar gibi?Belki kanatlarım olsa özgür olabilirdim ya da gazdan oluşsam yeryüzünden uzaklaşırdım.Sahi havadaki her şey neden bize özgürmüş gibi hissettiriyordu ki?Yeryüzünden uzak oldukları için mi?Toprak mı esareti altına alıyordu bedenlerimizi?

Ölünce umarım özgür olabilirdim.Ruhuma inancım vardı.Bu bedeni terk ederken gökyüzüne yükselecekti işte o zaman gerçek bir bulut olacaktım.Ben de gökte süzülecektim özgürce.Sonra yerdeki acınası hayatları izleyecektim.Belki komik gelecekti insanların her anlamsız davranışları , ya da üzülecektim yakarışlarına , ağlayışlarına.Yukarıdan beni izleyen biri neler düşünüyordu acaba hayatım hakkında?Muhtelemen iyi şeyler düşünmezlerdi.Saçma sapan heveslerin peşinde koşmuştum çünkü kendimi arayış yolculuğunda.Bana zarar veren yollara sapmıştum her defasında.

Kendime bir gelecek isterken o geleceği kendi ellerimle yakıp kül etmiştim.Mutlu olmak istiyordum sonra mutlu olmayı hak etmediğimi düşünüyordum sonra tekrardan üzülüyordum , bu sefer de üzgün olduğum için nefret ediyordum kendimden.

Kahkahalarla bankta sohbet eden iki kadına kaydı gözlerim sonra.Ne güzel eğleniyorlardı.Hemen birkaç metre uzağımda iki erkek çocuğu oynuyordu gözüm onlara kaydı bu sefer.Sarı montlu çocuk elinde oyuncak bir kürek tutuyordu.Annesine seslendi ardından.

"Anne bak!Anne!" dedi ona doğru heyecanla bağırırken.

Annesi çocuğuna baktı.Küreğini toprağa sapladı küçük çocuk ardından minik bir toprak parçası çıkardı küreğiyle.Daha sonra topraktan yaptığı tepeye döktü kumları.

"Gördün mü anne?" diye seslendi.Yaptığı anlamsız bir hareketti çocuğun.Çaba gerektirmeyen basit bir işti ama annesi gururla baktı oğluna.

"Aferin benim miniğime!" diye alkışladı eliyle.

Yutkundum.Benim de annem öyle yapardı bana.Birlikte başarılarımı kutlamayı çok severdik. Matematik dersinde çok zorlanırdım.Neredeyse kalacaktım ortaokuldayken dersten.Sonra çok çalışıp geçmeyi başardığım zaman aynı tepkiyi vermişti annem bana."Aferin benim güzel oğluma." deyip sıkıca sarılmıştı.

Sonra gözlerim karşı caddeye kaydı.Uzaktan gelen genç kızı gördüm.Henüz o beni fark etmemişti.Bacaklarında paçaları hafif geniş olan mavi bir kot pantalon vardı üzerine pembenin çok güzel bir tonu olan örgülü bir kazak giymişti hemen kazağının üstünde de beyaz montu vardı.Balık etliydi genç kız ama vücudu oldukça orantılıydı üzerindeki kiloları sırıtımıyordu bu yüzden.Yüzü çok güzeldi Gökçe'nin.Çoğu erkeğin birlikte olmak isteyeceği türdendi kız.Burnu minicikti , gözleri masumca bakıyordu.Dudakları doğal nar çiçeği rengindeydi.

Beni gördü.Hafifçe güldü bana bakarak.Gülümsemesine karşılık vermedim.Yorgundum.İşten yeni dönmüştüm.Yanıma doğru hızlı adımlarla geldi Gökçe.Hemen yanımda durdu.Sonra benim oturduğum salıncağın yanındaki demire yasladı sırtını.Gülümseyerek baktı bana.O an gülüşünün abisinkine benzediğini fark etmiştim.

"Sallıyım mı seni?" dedi sırıtmaya devam ederken.

Şakasına ortak olmadım.Susmaya devam ettim.Sıkkın bir şekilde ofladı genç kız.Ellerini montunun cebine koydu.Aynı bir çocuk gibi somurtmaya başladı sonra.Yüzünü inceledim o sırada.Abisine ne kadar çok benzediğini gördüm.Yüzü onun gibi kemikli bir yapıdaydı , çenesi hafif yuvarlaktı.Gözleri keskin bakışlara sahipti.

Kayboluşlar b×bWhere stories live. Discover now