~38~

171 11 18
                                    

Sanki yaşayacağım kadar yaşamış gidebileceğim kadar uzaklara gitmişim gibi hissediyorum.Yorgundum.Yürümemiştim , koşmamıştım , konuşmamıştım sadece duruyordum.Durduğum yerde nefes nefeseydim.Ciğerlerimin nesi vardı?Ne onları bu kadar yoruyordu?Kalbimin içine doluşmuş onca yaşanmışlık diye düşünüyordum.Ağırlaşmıştım.Hem de çok fazla.Bazı geceler sırf bu yüzden yatakta yatarken yavaş yavaş yatağın içine doğru çekiliyormuşum gibi hissediyordum.Sonra korkarak hızlıca kalkıyordum , canlı canlı gömülmeden önce.

Geçirebileceğim kaç baharım vardı diye düşündüm önümdeki çorbayı karıştırırken.Ölmekten mi daha çok korkuyordum yoksa yaşamaktan mı?Bunun cevabını bir türlü bulamamıştım onca gece üzerine düşünmeme rağmen.Ölümü tatman lazımdı karar vermek için.Ama ölümden geri dönüşün olmazdı.Ya ölüm hissini beğenmezsem o zaman ne olurdu?Ya çok korkup tekrardan yaşamak istesem , Tanrı bir şans daha verir miydi ki?

Keşke ölmenin ne demek olduğunu önceden gerçekten bilseydik.Belki daha az korkardık yaşarken böylece.

Elimdeki metal kaşık yavaş yavaş ısınmaya başlıyordu.Elimi yakıyordu o sırada.Ben ise hala inatla tutmaya devam ediyordum çorbayı karıştırırken.Normal hayatta da böyle yapmıyor muyduk?Bize zarar veren şeyleri inatla bizde tutmaya devam ediyorduk.Neden yaptığımızı biz de bilmiyorduk muhtelemen.

Kaşığı kaldırıp içine azıcık tenceredeki çorbanın dolmasını sağladım.Kaşığı ağzıma doğru götürürken yere damlamaması için avucumu siper ettim kaşığın altına.Hafifçe ağzımda beklettim çorbayı tadını iyice alabilmek için.Tuzunu bu sefer çok daha iyi ayarlamıştım.Tadı da oldukça güzeldi.Mercimek iyi erimişti , içine eklediğim ilik suyunun kıvamı oldukça iyiydi.Memnuniyetle gülümsedim o an.

O geceden sonra yurda yerleştirmişti beni , çocuk esirgemede kurumunda çalışan o memurlar.Neredeyse o kadar az yemek yerdim ki her hafta başka bir enfeksiyon çıkardı vücudumun bir tarafında.Oradaki çoğu çalışan pek önemsemezdi benim bu durumunu.Onları hiçbir zaman suçlamamıştım çünkü onların da bir sürü düşündükleri şey vardı.Ekonomik sorunları, kendi çocuklarının eğitimi , sevdikleri , akşama evlerine gidip ne yemek pişirecekleri , kira borçları ya da kendi zihinlerinin içinde birlikte yaşadıkları canavarları vardı onların da.Annem dışında kimsenin birinci önceliği olmamıştım ben.Hiç de öfkelenmiyordum bunun için orada yaşadığım süre boyunca.Ama bazen üzülüyordum sadece.Evime geri dönüp sıcak yatağımda uyumak istiyordum.Annemi de çok özlüyordum.

Kaldığım yurttabir çalışan vardı.Yine ateşten yataklara düştüğüm bir geceydi.O gün elinde bir çorbayla gelmişti yanıma.Elleriyle alnımdaki saçları hafifçe okşadığını hatırlıyordum.Yüzüme sıcacık bir gülümsemeyle bakmıştı.Bir an annemin yüzünü gördüğümü sanmıştım kadında.Yavaşça yatakta doğrultmuştu beni.Elime kaseyi uzatmıştı.İlik çorbası yapmıştı , mercimekliydi.Tadını o kadar çok beğenmiştim ki.Vücudumdaki enfeksiyonlara da çok iyi gelmişti her defasında içindeki ilik.Bir gün tarifini almak istemiştim kadından.Gülümseyerek tek tek saymıştı bana nasıl yapıldığını.Önemle iliğin taze olmasının altını çizmişti ama.Ne bolca eklenmeliydi ne de az.

Şimdi de o kadının verdiği tarifle tekrardan yapıyordum.Ama bu sefer kendim için pişirmiyordum.Ruhuma ettiği o kadar işkencenin ardından neden hala adama yardım ettiğimi sorguluyordum kendime.İşte az önce beni yakan kaşığı tutmaya devam etmemle aynı şeydi bu.

Pişen çorbayı yavaşça ocaktan kaldırdım.Dökmemeye özen gösteriyordum.Sıcak içilmesi gereken bir çorbaydı.Yoksa etkisi azalıyordu.Küçük kapağını aldım tencerenin üzerine geçirdim sonra.Üzerimdeki kıyafetlere baktım.Biraz pasaklı görünüyordum.Üzerimdeki gri şortun bacak kısmı hafifçe ıslanmıştı.Üzerimdeki kazakta da neyden olduğunu anlayamadığım bir leke vardı.Çıkmadan önce üstümü değitirmeli miyim diye düşündüm.Sonra vazgeçtim.Çorbayı verip gelecektim zaten oldukça da yorgundum.

Kayboluşlar b×bWhere stories live. Discover now