Suna yatağında gerinirken içerdeki çocukların varlığını seslerini duyana kadar hatırlayamamıştı. Onu uyandırmalarını söylemesine rağmen neden uyandırmamışlardı ki?
Aynadan yüzünün düzgün olduğuna emin olduktan sonra içeri ilerledi ve ikiliyi mutfakta görmesiyle duraksadı. Onu fark etmemişlerdi daha, ocakta bir şeyle uğraşıyorlardı.
"Günaydın." diye mırıldanırken birkaç daha adım atmasıyla yemek kokusunu daha iyi alıp yutkundu sertçe. Tek başına yaşadığı için bir başkasının yemek hazırlamasına uzaktı bir süredir. Yokluğunu da hissetmemişti pek, şimdi böyle olana dek.
"Günaydıın. Seni uyandırmaya gelmiştik ama kıyamadık." derken güldü Atsumu. Cümlesini Osamu devam ettirdi. "Biz de kahvaltı hazırlayalım dedik."
"Niye zahmet ettiniz? Birlikte yapardık."
"Olsun. Sen git elini yüzünü yıka hadi."
Suna bir şey diyemeden lavaboya ilerlerken sol şakağını ovmuştu. Başı ağrıyordu, yine.
"Suna hadi! Hazır kahvaltı!"
Aynada kendine bakarken daldığını sesle irkildiğinde anlayınca ofladı. Sürekli aynı şey oluyordu, bu kadar dalmayı sevmiyordu.
Birkaç dakika sonra masaya oturduklarında çatalını eline alırken fark etmeden hafifçe gülümsemişti Suna. Osamu bunu kaçırmazken içinin ısındığını hissetti.
"Teşekkür ederim, elinize sağlık."
"Afiyet olsun. Annemin hep yaptığı bir şey bu, Osamu yaptı. Büyük ihtimalle bilmiyorsundur diye söyleyeyim dedim, uydurma bir tarif çünkü."
"Evet yemedim böyle bir şey hiç." derken biraz alıp tadına baktıktan sonra şaşkınca bakmıştı. "Bayağı güzel olmuş."
Osamu hafif bir heyecanla gülümserken o da yemeye başlamıştı. Çok sevinmişti beğenmesine.
Yemekleri bittikten sonra Suna hiçbir şeyi ellememelerini söylese de masayı toplamaya yardım etmişlerdi. Evde de sürekli bir şeylere yardım ettikleri ya da kendileri direkt yaptıkları için alışıklardı, biri yaparken oturamıyorlardı.
Şimdi her şey bittiğinde Atsumu "Biz gidelim artık." diyerek Osamu'yu dürtmüştü. Onun zaten her türlü çıkması gerekecekti derse gitmesi için.
Onlar evden çıktığında koltuğa oturup arkasına yaslandı Suna. Garip bir gece ve sabah geçirmişti, şu an tek kaldığına göre bunları düşünecekti ister istemez.
Ama en çok düşündüğü neler olduğundan ziyade Osamu'yla olan küçük bakışmalarıydı. Suna uzun zamandır birinden hoşlanmamış, sadece birileriyle ya tek gece ya birkaç gün takılmıştı. Gurur duyduğu bir şey değildi ama üstünde de durmayacaktı.
Şimdi Osamu'yla böyle ilgilenince ne hissettiğini anlayamamıştı. Onunla da sevişmek mi istiyordu yoksa daha çok tanıyıp birlikte bir şeyler yapmak mı? Bunu henüz birbirinden ayıramadığı için bir şey yapmamaya karar vermişti. Hem düşüncesine göre Osamu da çok geçmeden bir adım atacaktı ona.
Öyle olması daha iyi olurdu belki de. Ona diğer insanlara davrandığı gibi davranması doğru olmazdı çünkü arkadaş olmuşlardı. Tanımadığı insanlara yaptığı şekilde yaklaşamazdı, ki zaten o tarz bir yakınlaşmanın sonu kötü olabilirdi bu konumdalarken.
.
Akşam 6'ya geliyordu saat. Suna acıktığını hissetmişti bayağı, daha doğrusu sabah yediği şeyin tadı damağında kaldığı için yine yemek istiyordu.
Biraz düşündükten sonra Osamu'ya tarif sormayı akıl edebildiğinde telefonu aldı ve çocuğun hesabını buldu.
Osamu selam
Sabah yaptığın şeyin tarifini verebilir misin
Çok güzeldi, tadı damağımda kaldı
Osamu'nun gözleri gelen mesajla kocaman olurken heyecanla aldı telefonu eline.
Bu kadar beğendiğini tahmin etmemiştim
Ben ölçüsüz yapıyorum aslında ama senin için şimdi ölçüye uydurmaya çalışayım birkaç dakika bekle lütfen
Tamamdır
'Keşke sen gelip yapsan' cümlesi aklından bir saniyeliğine geçtiğinde durgunlaştı ve kaşlarını çattı. Kendine sinirlenmişti böyle bir şey düşündüğü için.
Birkaç dakika sonra Osamu detaylı bir şekilde anlattığında malzemeleri inceledi Suna. O bunu yaparken bir mesaj daha gelmişti.
Aşağı yukarı böyle
Bir aksilik olursa yaz yine
Tamam
Teşekkür ederim
Sonucu ileteceğim
Bekliyorum
Yarım saat geçmişti neredeyse. Suna yanlış yapmamak için her detaya özen gösterip elinden gelenin en iyisini yapmıştı. Osamu'nunki kadar iyi olmadığı görünüşünden bile belliydi ama o kadar kötü değildi de.
Masaya koyup düzgün bir açıdan çektikten sonra Osamu'ya yolladı fotoğrafı. Hemen ardından tadına bakmıştı. Eh, idare ederdi işte.
Seninki gibi olmadı tabii
Tadı da o kadar güzel değil
Ama idare eder
Benim ilk yaptığım zamankinden iyi yapmışsın
Şimdilik idare et, ben yine yaparım sana
Yazdığı cümleye bakakaldı Suna. Beklemediği için ne cevap vereceğini bilememişti. Osamu da yazdıktan sonra utanmıştı fark edip. İkisi de ekrana bakıyordu öylece.
Sözünü alayım mı
Alabilirsin
Tamam o zaman
Teşekkür ederim tekrardan
Rica ederim
Telefonu kenara bırakıp yerken bir yandan boş boş bakıyordu masaya. Yalnızlığını insanlarla olduktan sonra daha çok anlıyordu. Yalnız olmak şikayet ettiği bir şey değildi ama bazı zamanlarda yalnız hissetmek onu çekilemez bir acıya sürüklüyordu. Çaresini de yabancılarla aklını dağıtmakta buluyordu.
Ama bugün böyle yapmayacaktı. Bir nedeni yoktu, canı istemiyordu sadece. Belki de bıkmıştı. Artık eğlendirmiyordu onu, belki de hiç eğlendirmemişti. Sadece vakit geçiriyordu, şimdi başka şeyler de yapabilirdi.
Başka şeyler yapmak..bu düşünce en son ne zaman geçmişti aklından? Alışkanlıklarını bir yana bırakıp başka bir şey yapmaya itmemişti kendini. Şimdi bunu düşünmesine sebep olan neydi?
Osamu. Buna sebep olanın Osamu olduğunun farkındaydı ama kendine bunu söyleyemezdi. Daha yeni tanıdığı birinin hayatında herhangi bir farklılığa yol açması ihtimali bile çok can sıkıcıydı.
"Hoşlanmıyorum." diye mırıldandı. "Sadece ilgimi çekti, bu kadar."