20

95 15 22
                                    

Suna arasında olduğu kollardan yavaşça ayrılırken henüz tam uyanmamıştı bile. Normalde uyanıp geri uyuyabileceği bir durumken rahatsız hissettiği için kalkma ihtiyacı duymuştu.

Şansına, uyanmamıştı çocuk. Hâlâ başının biraz dönmesi nedeniyle yalpalamıştı ama zihni çok açıktı daha şimdiden. Çenesini sıkıyordu sakin kalmak için.

Dün masada bıraktığı dibi gelen şişede kalanı hiç düşünmeden kafasına dikti ve dolabı açtı ardından. Başka yoktu, çıkıp alması gerekiyordu. Buna üşenmedi bile, direkt ayakkabılarını giyip sessizce çıktı evden.

Zor yürüse de uzun sürmedi gidip gelmesi. Geldiği anda da aldıklarından birini açıp dikti kafasına.

Dün gecenin üstüne bir de sabah açlığıyla böyle yapınca daha çabuk ve çok sarhoş olacaktı ama mide bulantısı da bir o kadar artacaktı.

Birkaç yudumdan sonra gözleri karardığında paniklemeyip başını masaya yasladı sadece. Gözleri kapanıyordu.

Onun uyuyakalmasından yaklaşık 10 dakika sonra Osamu da uyanmış ve yatağın boş olduğunu görünce paniklemişti. Ayaklarını yere bastığı anda kendine kızmaya başlamıştı derin uyuduğu için. Çocuğun nerede olduğu hakkında paniklerken içeri geçtiği an masada görmesiyle duraksadı. Önünde şişe duruyordu, bir de yerde duran poşette vardı.

"Suna." diye mırıldandı çocuğu omzundan dürterken. "Suna uyan."

Birkaç mırıltı ve kıpırtı olsa da gözlerini açmadı çocuk. Osamu oflayıp telefonunu buldu ve Atsumu'yu aradı. Tek başına ne yapacağını bilemiyordu.

"Efendim?"

"Atsumu napıyorsun?"

"Yatıyordum. Noldu?"

"Dün akşam çok kötü bir şey oldu ve Suna hem akşam içti hem uyanıp içmiş şu an masada uyuyor."

"Nasıl kötü bir şey?"

"Ya bak ablası buna fotoğraf gönderdi tamam mı çocukluk fotoğraflarından. Biz de bunlara bakıyorduk. Sonra Suna bir adamı gördü sonra başının acıdığını söyledi falan böyle kötü olmaya başladı sonra kriz geçirdi. Adam tecavüz etmiş buna, birçok kez." Son cümleyi söylerken sesinin titremesine engel olamazken Atsumu da şok olmuş hâlde kalmıştı.

"S-sen ciddi misin?"

"Bağıra bağıra söyledi her şeyi. Duşa attı kendini dokunmama izin vermedi. Daha kötü olanı bunları tamamen unutmuş olması. Unutmuş ve adamı bir anda görünce hepsini hatırlamaya başlamış. Uyurken bile başının acıdığını sayıklayıp duruyordu.

"Hay amına koyayım ya. Ne yapabiliriz ki biz bu çocuğa şimdi?"

"Ben dün bir şeyler söyledim ve reddetti ama yatmadan önce sarhoşken gitmememi söyledi. Yanında olmamız bile yeter ama bu hâlde olmasını da izleyemem mal gibi kaldım."

"Senin psikoloji okuyan arkadaşın yok mu? Ona sorsana ne yapılmalı?"

"Emin misin? Ama birinin özeli yani."

"Bir şey yazdığını, orada kullanacaksınız diye öğrenmen gerektiğini söyle."

"Tamam mantıklı. Bugün dersim vardı, ama Suna'yı da böyle bırakıp gidemem ki."

"Ben gelirim sen çıkacakken. Ne zaman çıkacaksın?"

Osamu saatine baktı. "İki saate çıkmalıyım ben."

"Tamam, gelirim ben de."

"Tamam. Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz."

Telefonu kapatıp koltuğa fırlattıktan sonra boş sandalyeye oturup yanağını avcuna yasladı dirseğini de masaya koyarken. Öyle durup düşüncelere daldığında dakikalar geçmişti hızla. Bunu fark etmesini sağlayan da Suna'nın ağlayarak uyanması olmuştu. Gece de iki kez uyanmıştı çocuk, kabus gördüğü için böyle oluyordu.

Çocuk panikle başını kaldırdığında hemen yanına çöktü Osamu. "Suna burdayım ben. Kabustu, uyandın."

Çocuğun bakışları yeni yeni kendine gelirken Osamu'yu o kadar yakınında görmesiyle irkilse de ağlamasının arasından belli olmamıştı bu. Çocuktan rahatlatıcı sözler duydukça sakinleşiyor, ona yakın durmaktan rahatsız olmuyordu. En sonunda adını mırıldanarak boynuna sarıldığında bir nebze güvende hissetmeye başlamıştı.

"Osamu ne yapacağım ben? Uyuyamıyorum bile.."

"Ben uyuturum seni. Geçecek, kabusların da geçecek."

"Ya geçmezse? Nasıl yaşayacağım ben? Kendimi öldü-"

"Söyleme şöyle lütfen. Geçecek hepsi."

"Bilmiyorsun ki."

"İnanıyorum ama."

"Ben inanmıyorum."

"Dün uyumadan önce söylediğin şeyi hatırlıyor musun?"

"Neyi?"

"Seninle kalmamı istedin. Bunu istemen bile o kadar büyük bir şey ki. İçinde bir yerlerde inanıyorsun, dediklerime inanmışsın ki yanında kalmamı istedin."

"Ya da sadece korkuyorum."

"Öyle olsa bile beni kabul ettin, bu yeterli şimdilik." Suna başını kaldırıp dolu gözlerini kırpıştırarak baktı ona. "Neden bana yardım ediyorsun ki?"

"Seni seviyorum çünkü. Artık hoşlantı değil bu, seni sevdiğimi hissediyorum." dediğinde nefesinin kesileceğini sandı Suna. Böyle bir şey duymak..şu an cidden beklemediği ve bir yandan çok ihtiyacı olduğu için kalbi garip olmuştu.

"Biliyor musun?" diye mırıldandı alnını çocuğun omzuna yaslarken. "Çok uzun zamandır ölmek istiyorum. Gerçekten çok uzun zamandır bunu bekliyorum. Kendimi alkol komasına sokmaya bile çalıştım, başka şeyler yapmadan bekledim belki sadece ama yine de hayatımın her anında ölmeyi istedim. Şimdiyse..şimdiyse bunu cidden düşünmeden yapabileceğim bir anda bana neler söylüyorsun. Umut vermeye çalışıyorsun."

"Umut var çünkü. Cidden var ve ben senin yanında olacağım."

"Ya gidersen? Bir şeyleri toparlasak bile yine dağılırım o zaman."

"Gitmeyeceğim ki."

"Bilemezsin."

"Kendi isteğimle hiçbir yere gitmeyeceğim. Lütfen, sana yardım etmem için izin ver bana."

Sessizlik baş göstermişti bu cümleden sonra. Kabul etmek çok zordu ama reddetmek de istemiyordu. Kendini öldürme isteği her şeyden ağır bassa da sıcak bir sarılmaya ve sevgiye çok ihtiyacı olduğunu biliyordu. Belki bunlar cidden bir şeylerin düzelmesine yardım ederdi.

Geldim yine en zor kısımlara
Olayı yazdıktan sonrasında çok zorlanıyorum habsjasba

healer || SunaOsaWhere stories live. Discover now