on altı

490 69 11
                                    

"Belki de artık bazı şeyleri kabul etmenin vakti gelmiştir." deyip üstüme bir adım daha attığında kendime bunun sadece bir rol olduğunu hatırlattım. "Bittin." derken işaret parmağıyla göğsüme vurdu. Bu yaptığı harekete karşın onaylamaz anlamda ona baktığım sırada yönetmen "Lâl, rolden çıkma." diye uyardı beni. Karşımda İnci varken, bana vuruyorken, bu pek mümkün olmasa da başımı salladım.

Ayağa kalkarak "Sahneyi tekrar alacağız." dedi.

"Görmeyeli oyunculuğu unutmuşsun." diye homurdanan İnci'yle derin bir soluk alıp verdim. Ardından içimden yirmiden geriye doğru saymaya başladım. Bu esnada yanımıza gelen Zenan Hoca, "Konuşalım mı?" diye sordu.

İnci "Bence de Lâl'le konuşmalısınız." diyerek yanımızdan ayrılmaya kalktığında "Seninle." diye sesini yükseltti. "Seninle konuşmak istiyorum İnci."

"Pardon da benimle ne konuşacaksınız?"

"Neden Lâl'in üstüne yürüdün?" sahnede yazmayan bir hamle olduğunu biliyordum. Tıpkı temasta bulunmasının yazmadığı gibi ama sabahtan beri sanki bunları sadece ben biliyormuşum gibi sessiz kalınıyordu. Doğaçlamasına bu kadar izin verilmesi bir noktada çok can sıkıcıydı. 

"Hocam, ben düşündüm." diye söze girdiğinde kollarımı göğsümün altında birleştirip "Şaşırtıcı." diye homurdandım. Bana kısa bir bakış atıp "Araya girmezsen sevinirim." dedi. Ardından kaldığı yerden devam etti: "Bence Arzu karakteri böyle biri. Yani madem kötüyüm fiziksel temastan kaçınmamalıyım. Hiç değil namı yürür. Hem bence Lâl'de öyle düşünüyordur."

"Lâl," dedim, kendim için, "Öyle düşünmüyor."

"Lâl, sen araya girme." diyen hocayla başımı onaylamaz anlamda salladım ve "Ne haliniz varsa görün ama tek bir temasta daha olayların boyutu değişir." diyerek yanlarından ayrıldım. Annemle konuşmamızın sabahına ikna olup tekrar sete gelmem belki de hataydı. Saatlerdir durumu idare etmem de aynı şekilde. Bir köşeye geçip pencereden dışarıyı izlemeye başladığım esnada arkada ufak çaplı bir tartışma başladı.

"Duyduğum kadarıyla bir dizi de daha birlikte oynamışsınız. Orada da böyle sorunlar çıkarmışsın. Hatta bir keresinde üstüne gerçek vazo fırlatmışsın. İnci, setimde böyle şeyler istemiyorum. Sana taviz göstermem."

"Sorunları çıkaran ben değilim," diye üstten konuştuğunda kaşlarım çatıldı ama yine de dönüp oraya bakmadım. "Lal'in hep benim yerimde gözü vardı. Önce Kayıp'taki rolüme kondu, popülarite kazandı. Sonra hoşlandığım adamları ayartıp beni tahrik etti. Şimdi de benim olana göz dikti."

Bu dediklerinin hiçbiri yaşanmamıştı.

Parade of Stars projesinde başta seçilse de aynı gece olaya hile karıştı diye audition iptal edilmişti. Ardından yerine başka birini seçmişlerdi. O kızda sette patlayınca ben olaya dahil olmuştum. Hoşlandığı adamlardan bahsetmek bile istemiyorum çünkü hiçbirinden haberim yok. Ayrıca onun olan ne de ben göz dikmişim?

Konuşmak istesem de set çalışanlarının önünde böyle ucuz bir tartışmaya girmek istemediğim için sessiz kaldım. "Kayıp'ta rolüne konan o değildi. Gerçi ortada bir 'konma' mevzusu bile yok. O rolü hak etmediğine karar verildiğini hatırlıyorum. Diğer mevzulara gelirsek bunları Lâl'le konuşup hallet." hoca son sözlerini söyledikten sonra duyduğum adım sesleriyle arkamı döndüm. Son anda "Set dışında halledin." diye bir İnci'ye bir bana baktı.

"Büyük bir hezeyan yaşıyor, nasıl halledebiliriz ki?" dedim, İnci'nin asabi suratına bakışlarımı dikerek, "Bence uzunca bir süre mola verelim. Aksi halde can güvenliğimden endişe ediyorum."

Parade of Stars | Texting ✓Kde žijí příběhy. Začni objevovat