yirmi dört

366 50 16
                                    

"Efendim," duyduğum sesle kafamı kaldırıp garsona baktım. Bacağımı işaret ederek "Bir sorun varsa yardımcı olmak isteriz." diyordu. Neden bahsettiğini anlamak için aşağı baktığımda bacağımı iter istemez titrettiğimi gördüm. "Sorun yok." diyerek arkama yaslandım. Sadece Devran'a karşı yapacağım konuşmayı, hep başa almak suretiyle, aklımdan geçirmek beni geriyordu, o kadar. İç çekip restoranın koca cam duvarından dışarı baktığımda Devran'la bir kadının arabadan indiğini gördüm.

Araba ilerlemeye devam ederken onlar restorana doğru yürümeye başlamışlardı. Normalde oturduğum yerde hareket etmem, onlar gelene kadar doğru pozisyonu aramam lazımdı, ama o kadını neden burayı getirdiğini o kadar merak ediyordum ki zerre içimden gelmedi. Panik halim hızlı bir şekilde benden uzaklaşırken uzanıp su dolu bardağı kavradım ve birkaç yudum içtim. Onu gürültüyle masaya koyduğum sırada içeri girmişlerdi. "Efendim, yardımcı olabileceğimiz bir şeyse," garsonun hala dibimde olduğunu fark edince "Git." dedim. "Bir daha da ben çağırmadan gelme."

"Ben sadece," demesine kalmadan gözlerine bakıp "Git." dedim.

Nihayet istenmediğini anlayınca yanımdan uzaklaştı. Bir müddet arkasından bakıp önüme döndüğümde masama yaklaştıkları ana tanıklık ettim. Ulaştılar da nihayetinde. Devran kendi sandalyesini çekip oturdu kadın kendi sandalyesini. Devran garsona işaret verirken "Neden avukatını çağırmadın?" diye sordu.

Anlaşılan dün gece konuştuklarımı bir hayli ciddiye almıştı. "Sarhoştum," dedim, hatırlatmak istercesine, "Ben de senin söylediklerimi ciddiye alıp avukatla gelmene şaşırdım."

Bunları duymak onu şaşırtmasa da duraksattı. Avukatına hitaben "Zeynep Hanım, bize biraz müsaade eder misiniz?" diye sordu. Adının Zeynep olduğunu öğrendiğim avukat, başını sallayarak sandalyesini geri itti ve kalkıp masadan uzakta kalan bir yere gitti. Onun burayı terk etmesiyle "Lal," deyip iç çekti. "İkimizde bunu istediğini biliyoruz."

"Lal Saygıner olmak için can atmıyorum."

"Ama aileni zora sokmak istiyorsun." 

Sessiz kaldığımda "İtibarını kaybetmemekte istiyorsun." dedi. O sırada masanın başında biten garsonla dudağımı hafifçe dişledim. İnsanlar şimdiki hayatımda benimle konuşurken  veya en basitinden bana cevap verirken iki kez düşünüyordu. Bu ünümden ziyade ailevi konumumdan kaynaklanıyordu. Gücün bu hayattaki en eşsiz şey olduğunu düşünüyordum. 

Garson "Ne istersiniz, efendim?" diye sorduğunda birkaç derin nefes alıp vermeye başladım. Sıramı Devran'a verircesine cama döndüğümde dışarıda olup bitenlere göz attım. O, garsona istediği yemekleri söylerken ben babamın beni soktuğu hale yanmakla meşguldüm. Garson "Efendim?" diye bana seslendiğinden "Aynısından." dedim. "Madem evleneceğiz şimdiden birbirimizin damak tadına aşina olmalıyız."

Geri adım attığımı görünce üstünden yük kalkmış gibi iç çekti.

Garson notlarıyla birlikte bizden uzaklaşırken "Seni değil, soyadını istiyorum." dedim. Zamanında bana açıldığından dolayı bu gerçeği hatırlattığımı biliyordu. "Benimle ilgili hayaller kurma." 

Anladığına dair başını salladı. Sonra hiç durmadan "Kurmuyorum." dedi. "Bundan sonra senin de dediğin gibi tanıyarak doğru kişiyi bulmaya çalışacağım. Tabii önce senin hal ve hareketlerini görmek istiyorum."

"Ben güç isterken sen beni sınava mı tabii tutacaksın?"

"Teklifini sırf iyiliğin için kabul ettiğimi söyleseydim bu tuhaf olmaz mıydı?"

| ♣♣♣

Siz: Bir yılda emin miyiz?

Devran Saygıner: Bence de daha uzun olmalıydı

Parade of Stars | Texting ✓जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें