otuz dokuz

216 28 0
                                    

Bakışlarımı senaryoda gezdirirken "Sahnede partnerine evlenme teklifi edeceksin." diye duyduğum sözlerle refleksle kafamı kaldırıp konuşana, İnci'ye, göz attım. Yanıma gelmesi o kadar sıradan bir olaymış gibi davranıyordu ki bu cüretkarlığı karşısında şaşırmadan edemedim. En son onu yemek masasında madara etmiştim, o zamandan bu zamana ne değişmiş olabilirdi ki?

"Bu senaryo sana bir yerden tanıdık geliyor mu?" demesiyle kaşlarım çatıldı. Aslında uzun zamandır bana bir hâyli tanıdık gelen senaryonun yeni bölümünü masaya koyarken arkama yaslandım. Anlamazdan gelerek "Benden ne istiyorsun?" diye sorduğumda "Asıl sen benden ne istiyorsun, küçük kardeşim?" karşılığını verdi. 

Kardeşim.

Bu kelime kafamın içinde dönüp dururken etrafta işlerini yapmakta olan insanlara üstünkörü bakındım ve "Babam kabul etti, değil mi?" diye ağzımın içinde konuştum. "Ondan da bu beklenirdi."

"Babamız hakkında düzgün konuş." dediğinde sinirden gülmeden edemedim. Tıpkı bir horoz gibi kabararak yanıma geldiği yetmiyor, bir de beni didiklemeye çalışıyordu. "Çocuk mocuk demem ayağım altına alırım seni."

Önce 'küçük kardeşim' sonra 'çocuk mocuk' demesine karşın "Sen kaç yaşındasın?" diye sordum. "25" dediğinde "Ne tesadüf ben de 25 yaşındayım." diyerek ayağa kalktım ve karşısında durdum. "Ne o öyle ablammış gibi davranmalar? Üstelik sanki özmüş gibi tavırlar sergiliyorsun. Unutmuşsun belli ki, ben sana hatırlatayım. Ben olmasaydım Nesrin senden bir ömür bizimkilere bahsetmezdi. Yani annesinin bile yetimhaneye bırakıp gittiği bir kız çocuğuna göre sence de fazla özgüvenli değil misin?"

Biraz duraksasa da kısa sürede "Senin annen hep yanında mıydı?" diye soruvermesiyle bakışlarımı kaçırdım. Muhtemelen hayatımla ilgili her bilgiye sahipti ve yine muhtemelen bunları bana karşı kullanmaktan çekinmeyecekti. Onun bu macera arayan hâllerine daha fazla karşılık vermek istemediğim için "Seninle daha fazla muhatap olmak istemiyorum." dedim. Senaryoyu da alıp yanından geçip gideceğim esnada kolumdan tutarak beni durdurdu ve "Artık sıkıştığında kaçıyor musun?" diye sordu.

İlk iş olarak kolumu elinden kurtarıp "Sadece ailemden bahsetmek istemiyorum." dedim. "Benim annem, bu ortamın konusu olamayacak kadar değerli. Seninkinin çok aksine." Türkiye'ye döndüğümden beri çok nadir görüşmüştük -Cesur'la ilgilendiğinden dolayı- ama bu demek değildir ki ona olan sevgim ve saygım bitmişti. Düğünümde vardı mesela ama yine başrolü oğluydu. Genel olarak annelerde bariz bir erkek çocuk düşkünlüğü vardır. Buna Mayıs'ı gözlemlerken iyice emin olduğumdan bu konuda anneme kırılmamaya çalışıyordum.

İnci "Yeterince iyi bir anne olsaydı," diye başladığında bıkkınlıkla bir nefes alıp verdim. Gözüm kameramana takıldığı esnada "Hayatında biri olduğunu daha sen söylemeden anlardı. Öyle düğün günü boş boş etrafa bakmazdı." diye devam etti.

"Nereden anlayacak?" diye rastgele konuştuğumda "Valla insan anlamak istediğinde çocuğunun üstündeki kokudan bile anlayabiliyor. Hele senin annen," sesini kesen bakışım oldu. 

"Seni bu konuda çok bilgili gördüm?" dememle silkelendi.

"Bilgim falan yok." demesine karşın gözlerimi kısarak suratını inceledim. Her hâlinden yalan söylediği belli oluyordu, bir işler karıştırdığına gittikçe daha çok emin olurken üstüne doğru bir adım atıp "Doğruyu söyle, Ege'yle mi," diye sormaya kalktım ama daha sorumu tamamlama izin vermeden "Saçmalama." diye atıldı. "Ege değil."

"Taner abimle mi?" 

"Lâl." dedi, uyarı dolu bir edayla, "Benim özel hayatım seni ilgilendirmez."

Parade of Stars | Texting ✓Место, где живут истории. Откройте их для себя