yirmi dokuz

272 39 8
                                    

Devran Saygıner: Kimseyi umursamadan gelinlikle havaalanına gitmen, beklemen ve sonunda uçağa tek binmen... Bunlar magazine düşseydi ne olurdu, tahmin edebiliyor musun?

Devran Saygıner: Ben söyleyeyim, kaos

Devran Saygıner | Yazıyor...

Devran Saygıner | Çevrim içi

Devran Saygıner | Yazıyor...

Devran Saygıner: Gerçi bu ne kadar umurunda bilmiyorum

Devran Saygıner: Hiç değil bana biraz saygın olsaydı

Devran Saygıner: Bu haberlerin yetişemeseydim magazine sızma ihtimalini düşünseydin

Devran Saygıner: Lâl

Devran Saygıner: Keşke bu kadar bencil olmasaydın

Arşive atmama rağmen ara sıra girip ne yazdığına bakıyordum. Mavi tikim kapalı olduğu için o bunu göremiyordu ve bu sayede uzun uzadıya yazdıklarında göz gezdirebiliyordum. En son bencilliğime dem vurduğu mesajı okuyunca gözlerim kısıldı. "Önce Mayıs, sonra Devran." dedim, histerik bir kahkaha atarak, sinirlerim her geçen saniye daha da yıpranıyordu. Belki Mayıs, bana öfkelenmekte haklıydı. Hassas noktasına anlamadan basmıştım ama Devran...

O ilk geceden bana yapabileceği en büyük saygısızlığı yapmıştı.

İçerisinde bulunduğum first class kabininde içkiler dikkatimi çekince uzanıp bir tanesini aldım ve onu açıp gerisin geri yaslandım. Şişeyi kafama diklerken bir yandan da mesajları incelemeye devam ediyordum. İsminin altında 'yazıyor...' ibaresini görünce "Kes şunu artık." diye fısıldadım. "Zaten haberi yaptıramayacağını biliyordum. Neden bunun üstünde bu kadar duruyorsun?"

Gelinlikle havaalanına girerken dahi aklımda bir gram şüphe yoktu. İnsanlar sayısız fotoğrafımı çekseler bile bunların hiçbirini internet ortamında paylaşamazlardı. Zaten paylaşamasınlar diye bu evliliği yapmadım mı? Zorunlu bir saygınlık istiyordum.

Hayatım ve evliliğim gözümün önünden film şeridi gibi geçerken şişeyi dudaklarımdan ayırıp gürültüyle masaya çarptım. Ani hareketimle tıpkı çeneme aktığı gibi masaya da birkaç damla firar etmişti. Elimin tersiyle çenemi silsem de masayı umursamadım.

Telefonuma geri döndüğüm esnada tam parmaklarımı klavyeye hizalamıştım ki kapı tıklatıldı. Çabucak yanlışımdan döndüm ve konuşmadan çıktım. Güç tuşuna bastığım sırada "Buyurun." dedim. Kapıdaki görevli kapıyı açarak elindekilerle bana baktığında "Yiyecek istememiştim." dedim.

"Efendim, bunlar ikramlık." dedi, işini iyi yapmaya çalıştığını belli eden bir edayla tatlı tatlı gülümserken. Onun kadar heyecanlı olmadığımı, hatta bir hayli buruk olduğumu görünce, "Tabii isterseniz geri götürebilirim." diye ekledi.

"Geri götürürseniz iyi olur." diyerek iç çektim. "Midem yemek kaldıracak durumda değil."

Evliliğimin ilk gününde üstüme getirilen kuma, avukat, aklıma gelince başımı iki yana salladım ve "Hem de hiç iyi durumda değil." diyerek camdan dışarıya baktım. Dışarıdaki bulutlar öylesine ürkütücüydü ki kısa sürede gözlerimi yummuştum. Görevli gider gitmez perdeyi çekecektim.

"Kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olabilir miyim?"

"Erkek olsaydın, bir nebze." diye konuştuğum sırada ona döndüm. "Fakat, değilsin."

Bir müddet gözlerime dalıp giderken "Aslında," deyip sağını ve solunu kontrol etti. Ardından "Homofobik değilseniz size o anlamda yardımcı olabilirim." dediğinde kaşlarım çatıldı. Bu gece, böylesine bir teklif beklememiştim. Gerçi daha önceki gecelerde böyle bir teklif beklemiyordum. Kadınlar kardeşimdi.

Parade of Stars | Texting ✓Where stories live. Discover now