İnci'den

308 39 19
                                    

Elim kaşınıyor...

Kurguyla yakından alakalı bir bölümdür ama okumasanız da olur (sohbetler rahatsız edici boyutta +18 içeriyor olabilir).

"Şuna bak, ne hâle kaldım?" diye homurdana homurdana şoför kapısını üstüne örttüm ve arkama yaslandım. "Kısa kesip ne istediğini söylüyorsun. Sonra da seni evine bırakıyorum bücür."

"Bücür?"

İçime sıkıntılıyla nefes alıp verdiğim esnada "Bücür," dedim. Akabinde gözlerimi dikiz aynasına diktim. "Küçük çocuklara söylenilir."

"Boyum 1.87"

Gözlerimi kısarak "Peki, yaşın?" diye sorduğumda bakışlarını kaçırdı. Lâl'le kan bağı olan herkese gıcık olsam da onun gerçekten çocuk olduğunu bildiğim için çok üstüne gitmek istemedim. "Tamam," dedim, alttan alacağımı belli eden bir edayla, "Sen kazandın. Konuş, dinliyorum."

"Lâl bana mektup yazdı." dediğinde 'Konunun benimle ne alakası var?' der gibisine baktım. Kaldı ki alakası varsa bile buraya kadar benimle konuşmak için gelmesi anlamsızdı. Az önce içerisinden çıktığımız bara dalıp gittiğim esnada "Mektupta sen vardın." dedi.

"Ben?" diyerek ona yöneldim. 

"Evet, sen." dedi, başını belli belirsiz sallarken, "Sanırım ona beni rahatsız edeceğini söylemişsin." tam olarak öyle söylemediğim için duraksadım. O da bunu fırsat bilip devam etti: "Korkmuşa benziyordu. Normalde güzel yazmak için her daim yavaş yazan ablam, bu defa oldukça aceleye getirmişti."

"Ablandan özür dilememi mi istiyorsun?" 

O daha bir şey söyleyemeden camıma vurmaya kalkan iki ayyaşa dikkat kesildim. Kısa sürede miktarın benim fark ettiğimden daha çok olduğunu gördüm. İki tane Ege'nin camının orada üç tane benim camımın orada vardı. Kapıları hızla kilitlerken "Vurdurmak istemez misin?" diye bir  teklif aldım. Bunun oldukça fesat bir anlamı olduğunu bildiğim için "Çoluk çocuğun yanında söylediği lafa bak." diye söylenirken anahtarı döndürdüm. 

Ege "Vurdurmak?" diye sorduğunda "Boş ver bücür." dedim ve arabayı caddeden çıkarmaya koyuldum. 

"Seninle neden rahatça böyle konuşabiliyorlar?"

Kelimenin anlamını biliyordu. Bu farkındalığıyla "Bilmem." demekle yetindim. "Aslında bunu senin söylemen lazım. Benimle konuşmak istediğini dile getirirken de resmi değildin şu anda da değilsin. Neden?"

"Ben," kendine düşünme payı verircesine birkaç mırıltı çıkardı ve akabinde "Buna gerek olmadığını düşündüm." dedi. Caddeden çıkıp anayolda sürmeye başladığım esnada çatık kaşlarla dikiz aynasından ona baktım. "Aramızda kim bilir kaç yaş var. Nasıl gerek olmadığını söyleyebilirsin?"

Sanki daha önceden hesaplamış gibi "Yedi." diye atıldı. "Aramızda yalnızca yedi yaş var."

"18 yaşında mısın?"

"Hayır ama haftaya 18 olacağım."

Reşit olmadığını bildiğim için kısa süreli sorgulama yapmıştım. Neticede bildiklerim yine beni yanıltmamıştı. "Çok küçüksün, benimle resmi konuş." deyip hafif gaza bastım. Yanımda o olmasaydı bu yolları daha hızlı geçebilirdim. Böylelikle zamanla midem bulanmazdı. Küçük kardeşin zorluğu bir kez daha kafama dank ederken iyi ki böyle bir şeye sahip olmadığımı düşündüm. O sırada "Resmi konuşmak istemiyorum." diyen Ege'nin çocukluğuyla iç çektim.

"Ablama benimle vakit geçirebileceğinden söz etmişsin." sözünü bitirir bitirmez "Ablanla aynı yaştayım." dedim. "Ona hitap ettiğin yakınlık derecesini kullanmak istemesen de en azından Hanım de veya ne bileyim, sizli bizli konuş."

Parade of Stars | Texting ✓Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz