kırk üç

197 27 0
                                    

| bir hafta sonra

"İşe geç kalacağız." derken aldığım hazla başımı yastığa ölesiye bastırdım. "Devran..." diye inlediğim esnada bacaklarımı daha çok sıkıştırıp onu kadınlığıma iyice gömdüm. Şunun şurasında üç veya dördünce kez oral seks yapıyorduk ama o ilk deneyimleri olmasına rağmen o kadar hızlı adapte olmuştu ki 'benim' diyen seks düşkününü bile şaşırtırdı. 

Dilinin hassas yerlerime değmesi titrememe sebep oluyor, kadınlığımı emmesi beni bilincimi bulanıklaştırıyordu. Ellerini mini eteğimin açıkta bıraktığı bacaklarıma sararken daha yoğun bir şekilde emmeye başladı. 

Duyumsadığım şehvetle dudağımı dişlediğim sırada salonun tavasına bakışlarımı diktim. Sabahın erken saatleriydi, işe gitmemiz gerekiyordu. Benim setim onun ise imzalaması gereken dosyaları vardı. Fakat, yaklaşık on dakika önce birbirimize asılmaya başladığımız ve bu konuda epeyce ileri gittiğimiz için şu an koltukta uzanıyordum. O ise benim üstümde, kadınlığımı eritmekle meşguldü.

Bir elini bacaklarımdan alıp karnıma koyduğunda üzerimdeki kısa hırkaya bakındım. Kısa olmasının yanı sıra, eteğimin içine sokuşturduğum için göğüslerime temas etmesi zordu. Hırkayı eteğimin içinden sıyırmaya kalktığım esnada elinin hırkanın v yakasından göğüslerimi bulmasıyla hedefim değişti. Elimi elinin üstüne sarıp memelerimi daha iyi avuçlaması için v yakayı aşağı itekledim. 

Ancak, müdahale istemiyormuşçasına aniden mememi kavrayıp sıktığında "Tamam," diye inleyip elimi çektim. "İstediğin gibi olsun." bu tepkimle birlikte bir müddet daha vajinamı emip memelerimi sıktı. Ardından daha fazla dayanamayıp dilini kadınlığıma soktuğu esnada çalan kapıyla ikimizde afalladık. 

Kalkmak adına hamle de bulunduğunda bacaklarımı ister istemez daha çok doladım. "Orada kal, çalar çalar gider." dedim ama Devran dudaklarını bastırıp kalkmayı tercih etti. Bana da onun bu tercihine saygı duymak düştü. Elinin yokluğu yüzünden üşüyen göğüslerime kısa bir bakış attıktan sonra tıpkı onun gibi doğruldum.  Üstüme başıma çekidüzen verdiğim esnada onun da böyle yaptığını gördüm. Sehpaya uzanarak iç çamaşırımı alıp bana uzattığında "Sağ ol." dedim, ağzımın içinde.

"Baban ziyaretine gelmek istediğini söylemişti. O'dur diye kalktım yoksa en az senin kadar istiyordum." derken belime sarılıp gözlerimin içine baktı. "Her an istiyorum Lâl," dedi, beni kendine çekerek, hissettiğim erkekliğiyle yutkundum, "Her zerreni istiyorum."

Ellerimi yanaklarına sarıp "O zaman öyle davran." dedim ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Kısa bir süre için şuurunu kaybedip benimle öpüşmeye başlasa da yeniden çalan zille bizi ayırdı. "Baban daha önemli." diye hatırlattığında kafamı olumsuz anlamda sallayarak "Değil." dedim.

"Biz her zaman sevişiriz." diyerek kapıya yöneldiğinde peşinden gitmeye başladım. Bir yandan da "Buna bu kadar emin olma." diyordum. Bana 'o ne demek?' der gibi baktığında "Sonumuz belli değil." diye hatırlatmada bulundum. "Her şeyi geçtim, lütfen yarım saat sonra bir trafik kazasına kurban gidebilirmişim gibi davran bana. Her an son anımızmış gibi."

Kapıya vardığımız vakit bana yönelerek "Söz, bundan sonra öyle davranırım." dedi.

"Davranmadığın her an seni cezalandıracağım." dediğimde belli belirsiz gülümseyerek "İstediğini yaparsın." dedi. "Şimdi hazırsan kapıyı açıyorum." 'hazırsan' derken elimdeki iç çamaşırıma bakmıştı. 

"Kadınlığım o kadar ıslakken bunu giyinemem." küçük kumaş parçasını Devran'ın pantolonunun cebine yerleştirip omuzlarımı dikleştirdim. "Hadi, aç." deyip kapıyı işaret ettiğimde bakışlarını zor bela cebinden alıp kapıya çevirdi. "Bu arada fark etmedim sanma. Meğer beni oyalamak için kadınlığıma oynamışsın."

"Hiçte bile." derken kapıyı açtı. Bu konuyu sonra tartışmayı not edip kapıdakine baktım. Babamın aksine gördüğüm süratle iç çekmeden edemedim. Her halimden memnun olmadığım  belli olduğundan sözlerime de yansıtmaktan çekinmedim. "Senin burada ne işin var?" diye sordum, Nesrin'e.

Elindeki kağıdı bana uzatırken "Aslında baban verecekti ama ben yolumun üstü deyip elinden çekip aldım. Hem bu müjdeli haberi benden duymalısın değil mi?" dedi. Çatık kaşlarla kağıdı alıp inceledim. Evlenmeden önce babamla konuştuğumuz o malum 'evlatlıktan reddetme' meselesinin kapandığını düşünmüştüm ama elimdeki kağıda baktığımda hiçte kapanmadığını gördüm. "Mirastan feragat edeceğinle ilgili babana söz vermiştin. Baban da bu konu hakkında avukatlarıyla görüştü. Bu sözleşmeyi hazırladılar, tabii bu sözleşmenin örneği. Bugün öğleye doğru notere geçip sözünü tutacağını tahmin ediyorum. İyi niyetimizin nişanesi olarak önceden bilgilendirmek için bunu getirdik."

"Neden?" diye sorduğumda "Ne, neden?" dedi.

"Birdenbire neden?" diye tekrar ederken ona baktım. 

"Birdenbire olan bir mesele değil." demesiyle omuzlarını dikleştirmesi bir oldu. Bir Devran'a bir bana bakıp "Hatırlıyorsan, evliliğinizden önce bu konular zaten dönüyordu. Şimdilerden Saygıner'sin diye vazgeçeceğimizi mi düşündün?" dedi.

Devran, elimden kağıdı alıp incelemeye başlarken ben "Nesrin," dedim, bastıra bastıra. "Neden? İnci yüzünden mi? Onu rahatsız ediyorum diye mi? En sonunda sizi patlattım diye mi? Söylesene, neden? Açıkça konuş, istediğinizi yapacağım."

"Başka neden olacaktı?" dedi, üstten üstten bakarak, "Benim kızımı önce merdivenlerden ittin sonra rezil etmeye kalktın. Baban bu saygısızlığın altında kalacak adam değil. Üstelik İnci benim olduğu kadar onun da kızı. Nasıl ben yıllarca size annelik yaptıysam o da şimdi İnci'ye babalık yapacak. Yani yapıyor."

"Sen mi bize annelik yaptın?" dediğimde bir müddet sessizleşti ama çok geçmeden "Yemedim yedirdim," diye konuşmaya başladı. "Giyinmedim giydirdim." diye ajitasyon yaptığında bunları Devran duysun diye söylediğini anladım. İtibarını sarsmadan yollarımızı ayıralım istiyordu. 

"Sen hasta mısın?" derken üstüne bir adım atmaya kalktım ama Devran kolumu tutarak engel oldu. "Benim babamın parasıyla bana annelik yaptığını mı söylüyorsun? Üstelik benim bakıcım vardı, ruh hastası! Ne anneliği? İhtiyaçlarımı kağıda yazar, şoföre aldırırdı. Nerede saçımı okşadın da şimdi karşımda show yapıyorsun?"

Nesrin, saldırıya uğramış gibi geri çekilmeyi ihmal etmeyerek "Beni koru şu manyaktan." dedi. Devran anlık ona dönüp büründüğü halde göz gezdirirken "Evimin bahçesinden çıkın." diye uyardı. Nesrin, "Ne yapmaya çalıştığını görmedin mi?" diye Devran'ı aydınlatmaya kalksa da kocam "Tekrar etmekten hoşlanmıyorum." demekle yetindi. Nesrin'e en azından bir kere vurmak istediğimden Devran'ın boş anını kollamaya başladım. Fakat, işler istediğim gibi olmadı. Nesrin arkasını döndüğünde Devran daha hızlı davranarak beni içeri soktu. Arkamızdan kapıyı kapattığı sırada Nesrin'in "Elbet onun gerçek yüzünü göreceksin." diye bağırdığını işittik. "Gerçi kendi kardeşini merdivenlerden iten senin yemeğine zehir koyar. Bu gidişle ancak öldüğünde fark edersin."

Kapıya uzandığım gibi önüme geçip siper oldu.

"Seni öldüreceğimi söylüyor," deyip çıkmak için hamlede bulunduğumda ellerini yanaklarıma sarıp beni tuttu. "Beni öldürebilirsin." dediğinde 'yapma' der gibi gözlerine baktım. Nesrin kaçıyordu. "Bana istediğini yapabilirsin, bunun hesabını yapmak ona kalmadı. Seni sadece sinirlendirmeye çalışıyor."

Kağıdın yüzeyi yanağıma çarptığı için onu tutan elini geri ittirdim. O ise sorunu anlayıp kağıdı önüne çekmişti. Ardından "Bunun karşılığı olacağından endişen olmasın." dedi.

"Ne yapabilirsin ki?" diye sorduğumda "Karım için her şeyi." yanıtını verdi.

Umarım bu da aşık olduğunu söylemesi gibi fiyasko çıkmazdı.

Parade of Stars | Texting ✓Where stories live. Discover now