street of the dead'e özel - mayıs (yedi)

252 32 0
                                    

yorum yapmayın.

***

"Bana çok kötü bakıyor." diye fısıldayan Altuğ'la dönüp mama sandalyesinde oturan oğluma baktım. Gerçekten de Altuğ'a kötü bakıyor; adeta neden burada olduğunu düşünür gibi inceliyordu. "Aşkım," deyip hazırlamakta olduğum mamayı kaldırdığımda sesimle birlikte önce bana sonra mamaya baktı. Sonra elindeki oyuncak çatal bıçağı sıkarak dudaklarını yaladı. Normalde heyecanla birkaç mırıltı çıkarır ve ortamın neşesini arttırırdı ama bugün, Altuğ var diye istediği gibi hareket edemiyordu. Dünden beri bir kere bile 'Ayye' dememişti. 

"Senden hoşlanmadı." derken önüme döndüm ve mamanın ısısını kontrol etmek amaçlı tatlı kaşığıyla biraz tattım. "Ben de ondan hoşlanmadım." diye homurdanan Altuğ'la yediğim ufacık mama, boğazıma takıldı. Kendimi tutamayıp 2-3 kere öksürdüm. O esnada sürahiden bardağa hızlıca su doldurup bana uzattı. Bardağı ne olur ne olmaz diye alıp suyu içtiğim sırada elini sırtıma yerleştirdi ve "Öyle demek istememiştim." dedi. "Sadece bilmiyorum, hiç bebek gibi davranmıyor."

Bardağı tezgaha koyarken merakla "Bebek gibi?" diye sordum.

Elini çekip tezgaha yaslandığı vakit, Bulut için hazırladığım minik pankeklerden alıp yemeye başladı. "Bebekler," dedi, sanki çok bilgisi varmışçasına, "Bu kadar zor değildir. Dün akşamdan beri ara sıra oynamaya çalıştım, senin koynuna saklandı. Az önce oyuncakla yumuşatayım dedim ama yine yok."

"Onu neden yumuşatmak istiyorsun? Evde kalmak için mi yoksa alışıp kaynaşmak için mi?" dediğimde biraz duraksadı. Akabinde konuşmak için dudaklarını araladığında -ki bunu yaparken bile hala müthiş derecede kararsızdı- ben devam ettim: "Evde kalmak için." dedim, net bir edayla, "Sen de normal babalar gibi davranmıyorsun çünkü davranamazsın. Daha yirmi dört saat bile olmamışken birbirinize alışmanızı bekleyemem. O yüzden benim gibi sen de zamana bırak derim."

Yapısı gereği Bulut'u kıskandığının da bilincinde olduğumdan alttan almaya çalıştım. Sonuçta zamanla çok iyi bir baba olacağına emin olduğum bir adamı, şu anki iki hareketine göre yargılayıp kapıya atamazdım. Altuğ "Ben senin kadar emin değilim." diye sızlanırken bir pankeke daha uzandığında çatal bıçağın yere çarpma sesi, mutfakta yankılandı.

İkimiz birden oraya dikkat kesildiğimizde Bulut'un kırgın ifadesini gördük. 

Altuğ "Şimdi ne oldu?" dediğinde "Bilmiyorum." dedim. Oğlumun yanına giderken "Normalde yemeğinden başkasının yemesine karşı değildir. Acaba başka bir şey mi var?" diye mırıldandım. Vardığımda ona eğilip yanaklarını tutmuştum. Endişeyle "Bir yerin mi ağrıyor?" diye sorduğumda cevap vermedi. Bana bakmamak adına harcadığı çabaya karşın hafiften çatılan kaşları dikkatimi çekti.

Sanırım olayı uzakta aramaya gerek yoktu.

Bulut'un duyabileceği bir sesle "Ondan rahatsız mı oluyorsun?" diye sordum. Sorarken ufaktan Altuğ'u işaret ettiğim için kısa sürede sorumu algılayarak başını hızla salladı. Haftaya birinci yaş günü olacak bir bebeğe göre fazla netti. Altuğ'u çok değil, iki sene daha bekletip öyle eve alsaydım muhtemelen daha can sıkıcı eylemlerde bulunabilirdi. Genel olarak şu anki duruma bile sebep olanın ben olduğumun farkında olduğum için iki tarafı da yargılamaktan kaçındım. Bulut "Mama." deyip ağlamaya başladığında göz yaşlarını sildim. 

"Küçük küçük protestolarla beni evden attıracak." diye kendi kendine konuşan Altuğ'la sıkıntıdan gülümsedim. Akabinde oğlumu mama sandalyesinden kaldırıp kucağıma aldığım sırada "Bebek olmak varmış." dedi. "Hiç suçlanmıyor."

Parade of Stars | Texting ✓Where stories live. Discover now