二十四

1.8K 245 157
                                    

Michael Luke'un evine söylediği saatten yarım saat önce gelmişti.

Birkaç dakika boyunca kapının önünde durup bekledi. Ama sonradan soğuk hava yüzünden titremeye başladığında daha fazla dayanamadı ve kapı ziline bastı.

İçeriden bir takım küfürler ve yere düşen şeyler duyduktan sonra Luke hızla kapıyı açtı. "Mikey! Aman Tanrım, ailem erken geldi sanmıştım." Gergince gülümsedi ve kapıyı açarak Michael'ı içeri davet etti.

"O sesler de neydi?" diye sordu Michael Luke'a bakarak. Luke yere düşen vazoyu kaldırdıktan sonra ona döndü. "Stres altında olunca sakarlaşıyorum. Bilirsin, bu beynin sol lobu-"

"Tamam, anlıyorum." Michael, Luke'a yardım etmek için masayı hazırlarken mırıldandı.

Sonunda her şeyi hazırladıklarında saat sekiz buçuğa yaklaşıyordu. Luke derin bir nefes vererek koltuğa, Michael'ın hemen yanına oturdu. Başını Michael'ın omzuna yaslayıp onunla konuşmaya çalıştı. "Bugün çok mükemmel görünüyorsun. Takım elbise de nereden çıktî?"

"Ailemi ziyaret edeceğimi söylemiştim Luke." dedi Michael gözlerini kapatırken.

"Bir gün ben de onlarla tanışmak istiyorum. Belki gelecek hafta da senin ailenle tanışabilirim, ne dersin? Böylece resmi olarak sevgili olmuş oluruz..."

"Luke-"

"...Bir saniye onlar gay olduğunu biliyor mu? Benimkiler biliyor. O yüzden endişelenmene gerek olmaz. Gerçi abilerim dalga geçmeye çalışabilir ama onları umursamamaya çalış..."

"Luke-"

"...Ah bu arada ailen nerede oturuyor?"

"Luke." dedi Michael derin bir nefes alarak. "Ailem öldü."

Luke'un yüzündeki gülümseme yavaşça soldu. "Bunu bilmiyordum, özür dilerim Mikey." dedi ona sıkıca sarılarak. Michael da onun sarılmasına karşılık verdi ve ellerini onun saçlarından geçirdi.

"Senin bir suçun yok." diye mırıldandı Michael. "Daha önce bu konu hakkında kimseyle konuşmamıştım. Bilmemen normal."

Luke geri çekilmeden önce Michael'ın dudağını kısa bir süre öptü. Michael zihninde tekrardan mavi belirirken gülümsedi. Ama bu sefer kotu yeşil bir renk daha gördü. Acıma.

"Bana acımana gerek yok." Michael kucağına yatan Luke'un saçlarıyla oynamaya başladı. "Sadece sev beni. Mavi görmek istiyorum. Yeşilin tüm tonları midemi bulandırıyor."

Luke gözlerini açtı. "Acıma da mı yeşil? Yalnızlık gibi?"

Michael başını salladı. "Acıma daha koyu bir yeşil sadece. Renklerin birbiriyle alakası yok, biliyorum. Ama bu laneti üzerinden atamazsın değil mi?"

Luke kaşlarını çattı. "Bu bir lanet değil." dedi ona. "Bu sadece senin zihninin daha hassas olduğunu gösterir. Daha hassas ve daha renkli. Daha önce elektromanyetik radyasyonu senin kadar iyi algılayan biriyle karşılaşmamıştım."

Michael gülümsedi. "Biliyorum, ama bu sadece sinir bozucu. Bazen farklı olduğum için kendimden nefret ediyorum."

Luke doğrularak Michael'ı öptü. Sert ama yine de mavi dolu bir öpüşmeydi bu. "Bir daha bunu söyleme." dedi Luke fısıltıyla. "Kendinde nefret etme, sen mükemmelsin."

Michael onu tekrar öpmek için eğilmişken aniden kapının çalmasıyla Luke'un ayağa fırlaması bir oldu. Luke hızla saçlarını düzeltip kapıya koştu. Michael da siyah ceketini düzelttikten sonra Luke'u takip etti.

"Selam, küçük kardeş." dedi Luke'a benzeyen bir çocuk. Luke'un saçlarını karıştırıp içeri girdi. "Ve sen de Michael olmalısın. Ben Jack, tanıştığıma memnun oldum." Jack onunla tokalaşmak için elini uzattığında Michael da aynısını yaptı.

Duygularına hızla bir göz attığında kahverengi bir nefret yerine sarı bir neşe gördüğünde gülümsedi.

Jack sırıtıp ona daha da yaklaştı. "Ee, kim üstte?"

Michael kızardı.

~
Hey! Yeni bir kurgu daha yazıyorum. Yayınlamadım, şimdilik yayınlamam da. Ama yine de konusu shinigami gözleriyle ilgili olacak.

Shinigamileri bilen var mı?

Hiç mi yok?

Umm o zaman Death Note shinigamilerine bakabilirsiniz çünkü BİRAZCIIIK oradan esinlendim.

Herneyse hepinizi çok seviyoruum xx

synesthesia //mukeWhere stories live. Discover now