ATEŞE AŞIK KELEBEK • BÖLÜM 14 •

4.7K 255 14
                                    

Sırtımı yasladığım her insan birer birer yıkılıyordu. Tutunmaya çalıştığım her el kırılıyordu. İnsanlar güvenim kalmıyordu. Yavaş yavaş uzaklaşıyordum herkesten.

"Gitmem gerek."

"Seni bu halde bırakamam burada kal."

"Yalnız kalmaya ihtiyacım var."

Ellerini ellerimle birleştirdi ikimizde ayaktaydık öylece yüzüne bakıyordum onun gözlerinde kaybolan benliğimi bulmaya çalışıyordum.

"Gitme."

"Bak ben dayanamıyorum artık şu iki gündür yaşadıklarımı idrak edemiyorum rahat bırak beni lütfen!"

Ses tonun biraz yükselmişti sinirle bağırmıştım zaten hiç dinmeyen gözyaşlarım tekrardan yanaklarımdan süzülmeye başlıyordu.

Ateş ellerinde olan ellerimi çekti ve beni kendine yakınlaştırdı.

"Acını da sevincini de gülüşünü de göz yaşını da benimle yaşayacaksın! Benimle ağlayacaksın benimle güleceksin ben senin acına acı olurum tamam mı!"

İçimde yemyeşil yollar beliriverdi. Bu adamı seviyordum evet yaşattığı acılara rağmen kalbimin en derinlikleri ona aitti. Gülümsedim o benim acıma acı olacaktı, Hüznüme hüzün, Sevincime sevinç.

Ama eğer babam benim peşimdeyse kendimle birlikte kimseyi bir kabusa sürükleyemezdim çünkü babam eğer Ateşin anlattığı gibi biriyse benimle birlikte sevdiklerimi de alacaktı.

"Sen bana hiçbir şey olamazsın artık Ateş."

Gözleri sönmüş yerini kapkara bir geceye bırakmıştı duyduğu söz karşısında maden o beni korumak için beni bırakmayı terk etmeyi göze almıştı bende yapabilirdim babam sadece bana zarar vermeliydi çevremdekilere değil! En kısa zamanda onunla yüzleşmeliydim.

"Bak hayatıma artık müdahale etme Ateş senden tek isteğim bu önceden beni nasıl bırakıp gittiysen öyle git yoksa ben gideceğim!"

Sözümü bitirmiş gitmek için kapıya doğru yönelmiştim. kapıyı aralamış çıkacakken Ateş kapıyı sertçe kapattı. Korkuyla irkildim yüzümü endişeyle ona döndüğümde Gece gözleri alev alev yanıyordu.

"Sen bundan sonra hiçbir yere gidemezsin!"

Derin bir nefes alıp verdi sinirli olduğundan konuşmakta zorlanıyordu. Ateşle kapı arasında kala kalmıştım gitmek için yeltenirken Ateş ellerini kulak hizama doğru koydu ve hareket etmemi engelledi.

"O saçma sapan düşüncelerini at artık kafandan."

"Bitti bunu hiçbir şey değiştiremez!"

Kapıya sertçe bir yumruk attı yüzünü yüzüme yaklaştırdığında gözlerindeki ateş beni de yakıyordu.

"Anlamıyorum ya gerçekten anlamıyorum bana bu kadar kin duyabileceğin ne yaptım lanet olsun ya senin için hayatımı bıraktım gittim sırf senin canın yanmasın diye sırf sen üzülme diye o yükü o sırrı senelerce sırtımda taşıdım!"

Hızlı ve öfkeli bir şekilde konuştuğundan nefes nefese kalmıştı yüzünü omzuma gömdü.

"Ölüyorum kızım aşkından!"

Sesi titremişti bunu söylerken benimse içim. Sadece sevmek yetmiyordu bazı şeyler için işte. Ben bana çok yaklaşanı yakıyordum bilmeden istemeden. Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum artık sulu göz olup çıkmıştım.

Yüzünü omuzlarımdan kaldırdı anlını anlıma dayadı terlemişti ve dudakları titriyordu onu bu halde görmek beni kolsuz kanatsız savunmasız bırakıyordu.

"Seviyorum seni hiç kimseyi sevmediğim kadar bak sen başkasın sen benim Aydınlığımsın .."

"Yakıyorum herkesi, üzüyorum zarar veriyorum git Ateş, git bitsin.."

"Ben seninle yanmaya razıyım ben seninle üzülmeye razıyım Elya.."

"Bak Ateş gerçekten bunları konuşmanın sırası değil ne olur bırak gideyim.."

Derin bir nefes aldı. Anlıma ufak bir öpücük bıraktıktan sonra yüzünü yüzümden ayırdı. Kapının koluna uzandı ben kenara çekildim. Kapıyı açtı ama sanki yüzüne "GİTME" dercesine bakıyordu.

Ama gitmem gerekiyordu açtığı kapıdan çıktım gittim..

🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸

Önümde serilmiş sonsuz denizi seyrederken bütün yaşantım gözlerimin önünden geçiyordu.

Acılarım, sevinçlerim, hüzünlerim her şey.. Hayat bir oyundu bizde o oyunun kahramanları istediği gibi yönlendiriyordu bizi istediği gibi üzebiliyordu. Acım karışsa denizin mavisine ağacın yeşiline kelebeğin moruna.. Acır mı canı acıma..

Yoruyordu işte her şey üstü üste gelince yoruluyordu insan bir çıkmaza giriyordu nereye gitse acı mutsuzluk gözyaşı peki ben nereye gidecektim hangi yol mutluluğunu armağan edecekti bana..
                                                              🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸🔸

Eşyalarımı valize yerleştiriyordum ev sessizdi Didem yoktu zaten telefonlarımı da açmıyordu böylesi daha iyiydi gerçi vedaları sevmezdim zaten.. Vedaları sevmezdim ama bir kere dökmezsem içimi içim burada kalırdı taşıyamazdım o yükü.

Valizimi toplamıştım artık 1 saat öncesinden akşam 20:00 uçağına ayırdığım biletimi de çantama yerleştirdikten sonra mutfağa doğru ilerledim uçağımın kalkmasına henüz 3 saat vardı vakit geçirmek adına kendime bir kahve yapmaya karar verdim.

Kahvemi biraz oyalanarak yapmıştım daha sonra salondaki koltuğa oturdum masanın üzerinde duran defter gözüme ilişti uzandım ve elime aldım. Temiz bir sayfa açtım deftere tutturulan kalemi aldım ve yazmaya başladım içimden geçen her şeyi tek bir yük bile bırakmamak adına omuzlarımda bütün gelmişi geleceği her şeyi yazdım. Kim okurdu kimin eline geçerdi bilmiyordum ama okuyana bir Hoş çakal hediyeydi..

Yazmakla geçen bir saatin sonunda defterdeki yazılı sayfayı defterden ayırmak adına yırttım ve defterle birlikte masanın üzerine bıraktım. Artık sadece kendi hayatımı aydınlatmamın zamanı gelmişti artık Güneşimin sadece benim için doğmasının zamanı gelmişti..

Odamdan valizlerimi alıp apartmanda gürültü yapmamaya dikkat ederek aşağıya indim evime son kez baktıktan sonra elveda edercesine el salladım. Orası benim ilk yıkılmaz kalem ilk prensesliğimdi.

Çağırdığım taksiyi daha fazla bekletmemek adına arabaya bindim artık gitme vaktiydi yeni bir hayat kurmanın mutluluğun vaktiydi.

İçimde bir burukluk vardı. Eğer gitmeme engel olmayacağını bilsem son bir kez olsun Ateşe sıkı sıkı sarılırdım ama biliyordum izin vermezdi engellerdi. Sanırım olması gereken buydu..

Sonunda geldiğimiz hava alanının kapısının önünde durduk arabadan indim taksicinin yardımlarıyla valizlerimi bagajdan çıkardım ve içeriye doğru ilerledim. Kontrolden geçtikten sonra nihayet bekleme salonuna geçmiştim.

Hiçbir şey düşünmemeye çalışıyordum biliyordum çünkü biraz daha düşünürsem vazgeçip eve geri dönecektim.

Neyse ki kısa zamanda yapılan "İstanbul'dan Hollanda'ya gidecek olan yolcuların dikkatine, uçağınız havalanmak üzeredir." anonsundan sonra oturduğum sandalyeden kalktım ve uçağa doğru ilerledim tam uçağın kalkış kapısına doğru gidecekken bir ses işittim.

"Elya!"

Yüzümü sesin geldiği kişiye doğru çevirdiğimde 1 metre ileride daha önce hiç görmediğim bir adam öylece durmuş bana bakıyordu.

Arkasında ise siyah takım elbise giymiş kaba iki adam duruyordu. Tekrarlanan "İstanbul'dan Hollanda'ya gidecek olan yolcuların dikkatine, uçağınız havalanmak üzeredir." anonsundan sonra ne yapacağımı bilemez hale gelmiştim. az önce bana seslenen adamsa arkasında ki iki adamla bana doğru ilerliyordu.

Tam her şeyden kurtuluyorum derken yine bela beni buluyordu galiba..

ATEŞE AŞIK KELEBEK •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin