7. Bölüm

875 101 28
                                    

....

"Sehun... Sen.. N-ne oldu ?" Baekhyun şaşkınlıkla sorduğunda tek yapabildiğim ona sarılıp "Bay Hong'a tokat attım." diye fısıldamak oldu.

....

Baekhyun'a sarılmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordum ve neden ağladığımdan da tam olarak emin değildim.

Baekhyun bir süre ağlamama izin verdi daha sonrasında beni salona götürmeye çalışırken titreyen bacaklarım beni daha fazla taşıyamadı ve tam yere yığılacağım sırada Jongin'in belimdeki elleri beni kurtardı. Evimde ne aradığından çok beni nasıl tuttuğuyla ilgilendiğim için bir süre beynimi çalışma odasında unutup unutmadığımı düşünerek daha fazla ağladım.

"Sehun ne oldu sana ?" diye sordu ancak cevap verecek halde değildim. Çünkü bilirsiniz, sanırım beynimi gerçekten çalışma odasında unuttum. Baekhyun Jongin'e "Hong'a tokat atmış. Şimdi soru sorma. Onu salona götürelim." dedi. Sanki ben orada yokmuşum gibi.

Jongin beni kucağına aldı ve salona götürdü. Koltuğa yaklaştığında beni bırakmak yerine oturdu ve kucağında kalmama izin verdi. Bana sıkıca sarıldıktan sonra tek eli saçlarımı okşamaya başladı ve ben nedensiz bir şekilde daha çok ağladım.

Suratıma bakmaya çalıştığı sırada kafamı boynuna sokarak ona engel oldum. Ağlarken çok çirkin olurdum ve bunu görmesine gerek yoktu. Vücudu anında kasılmıştı ancak o an Jongin'in fiziksel durumunu düşünecek halde de değildim.

Rektöre tokat atmıştım ve dans hocam da kendi gözleriyle görmüştü olanları. Şimdi hakkımda soruşturma açabilir, uzaklaştırma kararı çıkarabilir, hatta beni okuldan atabilirdi. Kore'nin en prestijli akademisinde okuyordum ve oradan atılmam demek bir daha hiçbir okula girememem dolayısıyla da işsiz kalmam demekti. Bu olanlar babamın kulağına gidecek olursa beni yanına alır ve şirketin başına oturtturur. Sonra da bavulunu hazırlayıp uzun bir tatile giderdi. Döndüğü vakit şirket batmış olursa beraber küçük bir balıkçı kentine taşınma hayalini devreye sokardı. Bir diğer olasılık da döndüğünde şirketi yerli yerinde bulmasıydı ki eğer bu olay gerçek olursa beni münasip gördüğü bir hanımefendiyle evlendirir torun torun diye de başımın etini yerdi. Bütün bu olası durumların sonunda ortak olan şey hayatımın mahvolmasıydı. Eh bütün bunlar için henüz çok gençtim ve dansı bırakma fikri dahi midemde kramplara neden oluyordu. Bir de Jongin'den bu kadar çabuk vazgeçmek istemezdim.

Bir süre sonra ağlamam hafifledi. Daha az hıçkırıyordum. Bedenim ve şuurum yavaş yavaş kendine geliyordu.

Tamamiyle iyi olduğumu hissettiğim an kafamı Jongin'in boynundan çıkarmak yerine bir daha ne zaman kucağına oturup kafamı boynuna sokabilirim düşüncesiyle içinde bulunduğumuz durumu azıcık kullandım. Eh zaten daha önce size arsız biri olmadığımı söylememiştim değil mi ?

Parfümünü kokladım. Dudaklarımı ve burnumu boynuna ve kulağına sürttüm. Hatta biraz daha inip köprücük kemiğiyle ilgilenmek istedim ama maalesef o kadarına yetecek cesaretim yoktu.

Her hareketimde Jongin daha fazla kasılıyordu ve en sonunda bacağımın biraz yukarısında bir sertlik hissedince Jongin'i daha kötü bir hale sokmamak için kafamı boynundan çıkarıp ellerimle gözlerimi ovuşturdum.

Salona göz gezdirdiğimde Baekhyun, Chanyeol, Yixing, Kris ve Xiumin bana bakıyordu. Sonra kafamı Jongin'e çevirdim. O daha çok dudaklarıma bakmakla meşguldü. Yixing'in uzattığı peçeteyi alıp yüzümü kuruladım.
Baekhyun "Daha iyi misin ?" diye fısıldadığında ise kafamı sallamakla yetinmiştim. Ardından hemen "O halde hemen anlat ne bu hal ?!" diye çemkirdi. Kulaklarım acıdı.
Hayır kesinlikle bu ikisi aynı Baekhyun olamazdı. Bedenim hala yorgundu bu yüzden anlatmaya başlamadan önce tekrar Jongin'e yaslandım ve kafamı da omzuna dayadım. Elini hemen omzuma attıktan sonra çenesini de kafama dayadı. O an en çok şaşırdığım şey bu halimize kimsenin tepki göstermiyor oluşuydu. Tabii umurlarında olmaması da bir neden olabilirdi.

Derin bir nefes aldıktan sonra yavaşça ve kısaca olanları anlattım. Bitirdikten sonra Jongin bir anda "Sehun!" diye bağırdı elimi tutarak. Parmaklarım biraz morarmıştı. "Hastaneye gidelim." diye de devam etti.

"İstemiyorum." dedim ancak elimi elinden çekecek takatim yoktu. Gerçekten istemediğimi anlamış olmalılar ki fazla ısrar etmediler. Ya da üşenmiş de olabilirler ki herkes fazlasıyla yorgun gözüküyordu.

Kris Yixing'in getirdiği ilk yardım çantasından bir krem ve sargı bezi çıkardıktan sonra hala kucağında oturduğum Jongin'in yanına oturdu ve kremi sürüp parmak uçlarımı bileğime kadar sardı.

"Birbirimizi sürekli yaraladığımız için neredeyse bir acil tıp teknisyeni kadar bilgiliyim." dedi Kris şaheserine bakarken. Gerçekten çok düzgün sarmıştı.

Baekhyun "Hong'a vurdum deyince ilk başta bilerek vurdun sandım." dedi ve Kris hemen "Ah cidden bunu ben yapmak istiyordum." diye atladı. Yixing "Sehun mu bilerek Hong'a vuracak ? Haha daha neler." diye sessizce dalga geçtiğinde "Duydum." diye cevap verdim hemen. Yixing bazen birilerini kırmamak için esprilerini sessiz sessiz hatta fısıldayarak yapardı. Böylece hem içinde kalmazdı hem de kimseyi üzmemiş olurdu. Saçmalık değil mi ? Zaten çevremde normal olan insan sayısı bir elin parma- hayır bir tane bile yoktu.

Chanyeol "Keşke yanağı yerine daha can alıcı bir yerine denk gelseydi." deyince hepimiz gülmüştük. Baekhyun "En azından dudağı kanamış. Yarın yüzünü görmek için yanıp tutuşuyorum. Umarım iz kalır." dediğinde Jongin "Ben de yarın en can alıcı yerine tekmeyi basmak için yanıp tutuşuyorum." diye söylendi fısıltıyla.

Söylediğinden tam emin olamadığım için üstünde durmadım ve "Peki siz hepiniz burada ne arıyorsunuz ?" diye sordum.

"Aslında ortak çalışmayı kabul etmeni kutlayacaktık." diye açıkladı Xiumin. Benim evimdeki kutlamadan en son benim haberim oluyordu. Baekhyun'a o anahtarı vermemeliydim. Kafamı salladım ve Jongin bir anda ayaklandı.

Hala kucağında olmama rağmen zorlanıyor gibi gözükmüyordu. Düşmemek için sargılı elimi boynuna doladım. "Bir dahaki sefere. Ben Sehun'u yatırmaya gidiyorum. Sizde toz olun artık." dedi ve merdivenleri tırmanmaya başladı. Ev sahibi gibi davranmıştı ve bu nedense hoşuma gitmişti. Ama tabii ki mızmızlanacaktım.

"Daha saat çok erken beni neden götürüyorsun ?"
"Seni yatağa atmak için."
"Nazikçe bıraksan da olur." dediğimde kahkaha attı ve "Kafanı da çarptın herhalde." diye söylendi. Gerçekten anlamakta zorluk çektiğim için bu konunun üstünde fazla durmadım.

Odama girdiğimizde ayağıyla kapıyı kapattı ve beni yatağa nazikçe bıraktı. Uzandım ve kapıya doğru gidişini izledim. Sonra aniden döndü ve beni omuzlarımdan kaldırıp oturttu. Şaşkın şaşkın ne yapmaya çalıştığını izlerken yatağın kenarına oturdu.

Elleri hemen üstümdeki atletin eteklerine gitti ve onu yukarı doğru sıyırmaya başladı.
Üzerimdeki şaşkınlığı atıp, ellerini tutarak "Jongin napıyorsun ?" dediğimde üstümdekini çıkarmasına engel olamamıştım.

Cevap vermek yerine bir eliyle belimi diğeriyle de ensemi tutup beni çok yavaşça kendine doğru çekmeye başladı. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu ve dudaklarımız arasında bir santimden az fark vardı. Ne zaman ve nasıl bu hale geldiğimizi anlamamıştım ama aramızda bir çekim olduğu kesindi ve benim şuurum zaten kayıptı. İstemsiz olarak bir elim göğsüne diğeri ise ensesindeki saçlara gitti ve onları yavaşça okşamaya başladı.

Belimdeki elinin baş parmağı tenimde daireler çiziyordu. Kafasını hafifçe yana doğru eğdiğinde dudaklarımı aralayıp gözlerimi kapattım. Evet bu açıkça bir teslimiyet gösterisiydi.

Ardından kafamı omzuna dayadı ve benim omzum üzerinden sırtıma baktıktan sonra "Sadece sırtına bir şey olmuş mu diye baktım." dedi ve beni o halde bırakıp odadan çıktı.

Kısa olduğunun farkındayım. Ama sizi çok bekletmek istemedim. Yorum yapmayı unutmayıııın!! Bir sonraki bölümde görüşmek üzere !! ^^

Firefly ~ SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin