0.4

5.9K 653 182
                                    

"Hah! Sebebini söylemek gibi bir lütufta bulunacak mısın?" dalga geçer gibi konuştu. Gözlerini karşısındaki kısa boylu ve yakışıklı olduğu inkar edilemeyecek olan çocuktan ayırmamıştı. Karşısındaki çocuğun yüzünden anlık bir duygu seli geçtiğine şahit olduktan sonra çocuğun suratı tekrar donuklaştı ancak bu sefer karanlık bir ifade yerini aldı. Konuşmaya başladı.

"Çünkü eğer bu işte birinci olduğunu kanıtlamak istiyorsan bana ihtiyacın var. Ben Jimin. Park Jimin. Ezeli rakibin Park Ji Seok'un biricik ve tek evladı.

**********

Depoya ürkütücü bir sessizlik hakimdi.Kimseden çıt çıkmıyordu. Jimin'in söylediği kelimelerden sonra herkes şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemiyordu. Jungkook karşısındaki çocuğa bakarken yüzünü olabildiğince ifadesiz tutmaya çalışıyordu fakat heyecanlanmamış da değildi. Sonunda herkese kendisinin birinci olduğunu kanıtlayabileceği fırsatı gökte ararken yerde bulmuştu. Üstelik kendi ayağına gelmişti.

"Ne saçmalıyorsun sen?" sordu elindeki silahı Namjoon'a uzatırken. Uzatılan silahı girdiği şoktan dolayı yaklaşık otuz saniye sonra fark eden Namjoon, silahı alıp beline yerleştirdi. Taehyung'un neler döndüğüne dair hiçbir fikri yoktu. Arkadaşı olabildiğince ailevi konular açmaz, eğer bulunduğu ortamda açılırsa da ya konuyu kapattırır ya da orayı terk ederdi. Fakat neden şimdi konuyu kendi rızası ile açmıştı ki?
Jimin sıkıldığını belirtircesine ayağa kalktı ve sözde ellerini ve ayaklarını bağlı tutması gereken ipleri yere bıraktı.

"A-Ama nasıl?" Taehyung arkadaşının iplerden bu kadar kolay ve sessiz bir şekilde kurtulmasının şokunu yaşıyordu. Kendisi yaklaşık yarım saattir iplerden kurtulmak için debelenmesine rağmen elde ettiği tek başarı bileklerindeki morluklar ve kesiklerdi. Jimin Taehyung'a bakma gereği duymadan yerdeki iplere bakışlar atan adamlara göz gezdirdi. Liderleri olduğunu düşündüğü genç adam ve yanındaki başka bir genç adam dışında diğerleri yüzlerindeki şaşkınlığı gizleyemeden yerdeki iplere bakıyorlardı.

"Duydun işte..." bıkkınlıkla nefesini verdi. Bir yandan da bileklerini ovuşturuyordu. Kafasını yukarıya kaldırdıktan sonra boynunu bir sağa bir sola doğru çevirerek çıtlattıktan sonra bakışlarını Jungkook'un bakışları ile birleştirdi.

"İkiletilmeyi gerçekten sevmem fakat madem anlamakta zorluk çekiyorsunuz..." adımlarını arkadaşı Taehyung'a yönlendirdiği sırada Jungkook kendisine sırtını dönen çocuğun kolunu sertçe tutup çekti. Gelen atağa karşılık arkadaşından uzaklaşmış ve arkadaşının adının Yoongi olduğunu düşündüğü bir genç tarafından kendisinden uzaklaştırılmasını izlemişti Jimin. Arkadaşı kendisinden yaklaşık on metre ötede dururken gözlerini ilk önce kolunu sertçe kavramış olan kemikli ele ardından da elin sahibine çevirdi.

"Burada oyun oynadığımızı falan mı sanıyorsun lan sen? Park Ji Seok'un oğluymuş! Hah!" dalga geçiyor olmalı benimle ses tonunu kullanarak boşta kalan eli ile deponun tavanına bakarken saçlarını sinirle karıştırdı Jungkook. Bakışlarını tekrar karşısındaki çocuğa çevirdiğinde çocukta korkuya dair en ufak bir kırıntı dahi görememiş olmak sinirlerini alt üst etmekten başka bir işe yaramıyordu.

"Hadi ama Jeon Jungkook! Cidden böyle mi oynayacağız? Sana yardım edeceğimi söylüyorum ve sen beni düşmanın yapmak için elinden geleni ardına koymamakta çekinmiyorsun." Kendisinden uzakta olan Taehyung'a bakış attıktan sonra bakışlarını tekrar karşısında duran uzun boylu genç adama çevirdi.

"Senin yardımına ihtiyacım olduğunu kim söyledi lan amına koduğumun?" o kadar şiddetli bağırmıştı ki Jimin içinin titrediğini hissetti.

"Hatta yardıma ihtiyacım olduğunu kim söyledi?" ekledi biraz daha sakin bir ses tonu ile. Jimin kolunu sıkıca kavramış elden şaşırtıcı bir çeviklikle kurtulduktan sonra birkaç adım geriledi. Çünkü aralarındaki mesafe rahatsız edecek derecede azdı.

"Belki sen bunu kabul etmiyor olabilirsin ama hadi ama! Kimi kandırıyoruz Jungkook? Bu piyasada Park Ji Seok gibi bir adam varken kimsenin Jeon Jungkook ismini kale almaması çokta şaşılacak bir şey değil." dalga geçer gibi söyledi.

"Bunu sana düşündüren de ne?" çatık kaşlarına eşlik eden sakin ses tonu Jimin'i bile şaşırtmıştı.

"Barlarında takılan adamların çenesi fazla düşük." Omuz silkti. Jungkook derin bir nefes aldıktan sonra şüpheli bakışlar eşliğinde sordu.

"Diyelim teklifini kabul ettim, bundan senin çıkarın ne? Bunu neden yapıyorsun?" merak ediyordu. Çünkü karşısındaki kısa boylu çocuk şeytanla ailesi üzerinden bir anlaşma imzalamak üzereydi ve bunu yapması için oldukça geçerli bir sebebi olmalıydı.

"Aile draması." Sadece bunları söylemesine rağmen üstelemek içinden gelmiyordu Jungkook'un. Sonuçta madem Ji Seok'un oğluydu, elinde Ji Seok'un oldukça kapsamlı bir özgeçmiş dosyası bulunuyordu. Gerçi orada Park Ji Seok'un oğluna dair tek bir harfin dahi yazmadığı gerçeği biraz sinirini bozsa da şu an kendini kazanacağı zafere hazırlamaya başlamıştı.

"Şu an ateşle oynadığının farkındasın değil mi Park Jimin?" sordu emin olmak istercesine. Derin bir nefesin ardından bıkkınlık ve korkusuzluk eşliğindeki ses tonundaki cevabını aldı.

"Oradan yanmaya korkuyor gibi mi görünüyorum Jeon Jungkook?"

Justice◾pjm+jjkWhere stories live. Discover now