2.5

4.3K 392 282
                                    

"Sı-kı-cıı!" vurgulu bir tonda heceledikten sonra Hoseok da odadan ayrıldı.

"Konu fazlasıyla saptı. Bu onların özeli. Ne yaparlarsa yaparlar ve bu bizi ilgilendirmez." cümlesi bittikten sonra Seokjin sevgilisinin elini kavradı. Bu hareket Namjoon'un ona bakmasını sağlamıştı. Ona derin gamzeleri ile güzel bir tebessüm sundu uzun boylu genç.

En azından evde mutlu bir çiftin olması iyiydi.

*********

"Fazla mutlusunuz ve bu sinir bozucu." Jungkook yüzünü buruştururken yeni çıkarmış olduğu telefonunda bir şeyler yapmaya başladı.

"Bunu sinir bozucu bulmak yerine sen de mutlu olmayı denemelisin adamım. İnan bana..." Namjoon patronu ve aynı zamanda arkadaşının üzerinde olan bakışlarını sevdiği adama çevirdi ve elini kavradıktan sonra devam etti. "bağımlılık yapıyor." gülümsedi.

Bu Seokjin'i gülümsetmiş ve aynı zamanda genç adama sıcak basmasını sağlamıştı.
Namjoon normalde çok romantik birisi değildi fakat oldu mu da tam olan tiplerden oluyordu ve bu sevgilisinin çok hoşuna gidiyordu.

"Mutluluk gelip geçicidir. Bu yüzden bir daha elde edeceğimden emin olmadığım bir şeye bağımlı olmak mı?" telefonunu içki bardağının yanına koyduktan sonra bardağı eline alarak bir yudum aldı ve yuttuktan sonra sanki şerefe dermişçesine bardağı havaya kaldırdıktan sonra devam etti. "Bunu pas geçiyorum."

"Sen bilirsin diyeceğim fakat bu senin bildiğinden değil, ne dersem diyeyim sığ kafalılığından dolayı kabullenmeyeceğini bildiğim için." ağzını masanın üzerinde duran peçeteye nazikçe sildikten sonra sevdiği adamın elinden tekrar tutarak ayağa kalktı ve kapıya doğru yöneldi.

Seokjin'in önden çıkmasına izin verdikten sonra kendisi de odadan dışarı adımlayacağı sırada duraksadı ve arkasına yandan bakış atarken konuşmaya başladı.

"Elbet bir gün ne demek istediğimi anlayacaksın ve eminim ki bu günler..." bakışlarını arkadaşından olayları sessizce dinleyen kısa boylu gence çevirdikten sonra eski yerine döndürdü ve devam etti. "tahmin ettiğimizden daha da yakın." ve kapı kapanma sesi sadece iki kişinin bulunduğu koskoca odada yankı yaptı.

"Ne demek istedi şimdi bu sikik?" ne demek istediğini anlasa bile kabul etmeyerek kaşlarını çattı.

"Ne sen salaksın ne ben ne de onlar Jungkook. Bu yüzden kendini ve başkalarını kandırma çabandan vazgeç. Senin yerine ben yoruldum resmen." derince nefes alırken önünde duran bardaktan bir yudum aldı Jimin.

"Sana benim hakkımda bu kadar özgüveni kim ya da ne verdi bilmiyorum fakat seni sevmediğimi bildiğini umuyordum. Konuşmana bakılırsa bilmiyorsun Jimin-ah." ne olursa olsun, ne hissederse hissetsin bulunduğu konum ve durumda işin içine hisleri sokmaması gerektiğini biliyordu. En azından sevgi gibi mantıksızlaştıran bir duygudan bahsediyorsak takındığı tavır yapması gerekenin yanında hiçbir şey kalıyordu.

"Biliyorum." tebessüm ederken konuştu. Büyük olanın ne hissederse hissetsin her şeyi öylece yüzüne söyleyeceğini hiçbir zaman düşünmemişti. Nasıl bir durumun içinde olduğunu biliyordu ve bu yüzden de bu tavrını anlayışla karşılıyordu.

"Bana beni sevdiğini söyledikten sonra seninle yattım ve şimdi de sana seni sevmediğimi söylüyorum. Neden bu kadar sakinsin?" kaşları çatıkken konuştu. Ağır konuşmaya çalışıyordu çünkü ancak bu şekilde başarılı olabilirdi.
Belki küçüğü ondan nefret ederse kendisi de ona karşılık verebilirdi, nefretiyle.

"Seni beni sevesin diye sevmiyorum Jungkook, beni sevmek zorunda değilsin. Bu yüzden bu kadar sakinim ve anlayışla karşılıyorum seni." dişlerini göstermeden tekrardan tebessüm ettikten sonra sağ elini yumruk yaparak çenesine yasladı ve büyüğüne bakmaya devam etti. Ne cevap vereceğini merak ediyordu.

Justice◾pjm+jjkKde žijí příběhy. Začni objevovat