1.3

5.1K 503 676
                                    

(Y/N:Bir de tekrardan hatırlatayım. Jungkook 25, Jimin 23 yaşında.)

Sonunda sinirlerine hakim olamayan Jungkook göğsünde kavuşturduğu ellerini ayırdı ve cirit atan gencin iki kolundan kavradı. Ardından önceden yaslandığı duvara yapıştırdı.

Jimin küfretmek için araladığı ağzı ile Jungkook kendine bir fırsat doğduğunu hissetti ve ilk defa sonuçlarını düşünmeden bir hareket yaptı.

Onu öptü.

**********

Jimin şaşkınlıktan gözlerini o kadar çok açmıştı ki gözünden bir damla yaş düşmüştü. Her şeyi beklerdi, hatta susması için ağzının ortasına vuracağını bile tahmin edebilirdi ama şu anki pozisyon hayatta aklına gelmezdi. Jungkook onu öpüyordu ve beklenilenin aksine Jimin bunu engellemek için hiçbir şey yapmıyordu. Karşılık versene geri zekalı diye bağıran iç sesine bile çenesini kapamasını söyleyemiyordu.

Jungkook anın büyüsüne kapılmış olsa gerek ilk önce küçüğün üst dudağını dudakları arasına hapsetmişti. Ardından da alt dudağına geçmişti. Dil kullanmıyordu sadece dudaklarını hissetmek istiyordu. Neden böyle bir şey yaptığını bilmiyordu fakat pişman olduğu söylenemezdi. Jimin'in dudakları... sandığından iyi hissettirmişti.

Sonunda kendine gelen Jimin iki elini Jungkook'un kaslı göğsüne koydu ve ittirdi fakat kullandığı güç kendisini bile şaşırtmıştı. O kadar hafif bir güç uygulamıştı ki bu bildiğin "Sakın benden ayrılma, hatta sevişelim!" demenin bir diğer yoluydu.
Nedensiz bir şekilde karşılık vermek istiyordu ama eğer bunu yaparsa kendisini hiç uğraşmak istemeyeceği bir şey ile karşı karşıya bırakacaktı.
İç sesini bastırarak tekrar ittirmeye yeltendi ki Jungkook ondan önce davranarak dudaklarını ayırdı ve sanki az önce hiçbir şey olmamış gibi küçükten birkaç adım uzaklaşarak aralarına biraz mesafe koydu. Arkasını döndü ve Jimin'i iliklerine kadar sinirlendiren aynı zamanda derinlerde bir yerde kıran cümleleri dile getirdi.

"Fazla konuşuyor ve başımı ağrıtıyorsun. Seni öpmeme farklı anlamlar yükleyip beni küçük duruma düşürme. Çünkü senin gibi biri tarafından sevilmek ve senin gibi birini sevmek en son istediğim şey bile değil." sol omzunun üstünden arkasındaki küçüğe bakışlar attıktan sonra ceketinin kıvırdığı kollarını düzelterek merdivenlere yöneldi ve saniyeler içinde gözden kayboldu.

***

Günün geri kalanında ne Jungkook ortalardaydı ne de Hoseok. Sanki anlık bir görünüp sonra birden yok olmuş gibilerdi.

Taehyung Hoseok'un dediklerini aklından çıkaramadığı için derslerde odaklanma sorunları yaşamıştı ve profesörleri tarafından sürekli uyarılmıştı. Hoseok'u sevdiği yoktu fakat onun bunu dile getirmesi iç gıcıklayıcı bir şekilde onu çok etkilemişti. Gerçi dediklerinin doğruluğundan da emin değildi. Sonuçta Hoseok'u kendisi ile uğraşmayı seven biri olarak tanıyordu ve kendisine bu tarz söylemlerde bulunması birden hayatını alt üst etmiş gibiydi.
Dün geceden kalan uykusuzluğu başını zonklatırken çok düşünmesi de bunu körüklüyordu.

Jimin'in ise Jungkook'un onu orada öyle bırakmasından sonra sinirden gözü dönmüştü. Neyi düşüneceğini ve nasıl davranacağını kontrol edemiyordu. O herif kendisinin özel alanını işgal etmişti fakat onun asıl taktığı şey şaşırtıcı bir şekilde bundan çok sarf ettiği cümleler olmuştu. Kendisine 'malıymış' gibi davranıp istediğini yapması gerçekten sinirini bozmuştu. Üstelik ona karşı çıkamamış olması kendisini yumruklamak istemesine sebep oluyordu.

Şu an son dersteydiler ve saat akşam yediydi. Çalan zil ile herkes derin bir nefes verdi ve eşyalarını toplamaya başladı. Taehyung ise girdiği transtan çalan zil ile çıkmıştı. Acilen Hoseok ile konuşması gerekiyordu çünkü onun, bu denli kafasını karıştırması adil değildi.

Justice◾pjm+jjkWhere stories live. Discover now