1| Kararsızlık

25.6K 385 35
                                    

Günlerden perşembe, yine çok yağmurlu bir hava. Bende yatağımın pencereye bakan tarafına oturmuş, bir yandan kahvemi yudumluyor, bir yandan da yağmurun huzur verici sesi eşliğinde kitap okuyordum. Benim çok fazla arkadaşım yoktur, öyle hafta sonları birlikte takılıp bir yerlere gidebileceğim, gezip tozabileceğim kişiler yoktur. O yüzden bende - Eftelya'nın dans kurslarının olmadığı günleri saymazsak - genelde hafta sonlarımı bu şekilde geçiririm, ya kitap okurum, ya müzik dinlerim, ya da evin içinde yapabileceğim başka şeyleri yaparım. Fakat bugün Eftelya'nın dans kursu olduğu için, bu yağmurlu havada benim yapabileceğim en iyi şey olarak kitap okumak kalıyordu. Zaten kitap okumayı da seviyordum. Eftelya kim diye düşünüyorsunuz şimdi, Eftelya benim en yakın arkadaşım. En yakın ve tek. Evet. Benim tek arkadaşım Eftelya. Babam öldükten ve yeni bir okula başladığım ilk gün, aynı sırada oturduğum ve bana iyi davranan tek kişi Eftelya'ydı. Sınıfın diğerleri benimle alay edip, ''babasız kız'' lakabını takıp, ben yürürken ayağıma çelme takıp, sürekli benimle uğraşıp beni sevmezlerdi. Ama Eftelya beni korumaya çalışır, benim yanımda olurdu. Bende onu en yakın arkadaşım olarak görmeye başladım. O günden sonra yaşımız büyüdükçe daha çok bağlandık birbirimize. Onun benden başka arkadaşları da var, ama benim tek arkadaşım o. Bu yüzden böbürlenmiyor, öyle birisi de değil zaten. Beni gerçekten sevdiğini biliyorum. Hatta ben haftasonları yalnız kalmayayım diye dans kursunu bırakmayı bile istemişti, ama ben tabii ki de buna engel olmuştum. Eftelya mükemmel dans ederdi, gerçekten mükemmel. Ve çok da seviyordu dans etmeyi. Ben de bu yeteneğine sırf ben haftasonlarımı kitap okuyarak değil de onunla bir yerlere giderek geçireyim diye kaybetmesini istemiyordum. Buna izin vermedim. Ne vardı yani cumartesi günlerimi kitaplarım, müzik listem ve odamın duvarlarıyla baş başa geçiriyorum diye? Ben halimden memnundum. Düşüncelerim arasında derin yolculuklara yelken açmışken bir anda odamın kapısı tıklatıldı, annemin tiz sesi ''Gelebilir miyim canım?'' diyordu. Nedense sesinde normalden daha fazla olan bir yumuşaklık sezmiştim. ''Gel anne,'' dedim. Annem odaya girdiğinde hiç abartmadığıma yemin edebilirim, yüzünde adeta bir muz büyüklüğünde gülümseme vardı. Yüzüne göre koskocaman olan bir muzdan bahsediyoruz. Dudakları gülümserken kulaklarına kadar gelmişti, acaba onu bu kadar sevindiren ve benim de hoş görülü davranmamı istediği şey neydi? Yatağımın ucuna oturdu. ''Mira, seninle bir şey konuşabilir miyiz?'' dedi, yüzündeki o muz büyüklüğünde gülümsemesini yok etmeyerek. ''Tabii anne?'' dedim, merak etmiştim. ''Canım, sana söylememem gereken şeyi nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Ama bunu iyi karşılamanı umuyorum. Mutluluğumu isteyeceğinden eminim. Şayet, eğer olumsuz bakarsan bu işten hemen vazgeçeceğimden emin olabilirsin. Kimse senden değerli değil.'' dedi. Sanırım ne olduğunu tahmin ediyordum...Anne...Bunu nasıl yapabilirsin? Babam öleli daha beş yıl olmuştu. Sadece beş yıl? Beş yıl önce ölen ve delicesine aşık olduğun o adamın yerini başka bir adamın doldurmasına nasıl izin verebilirdin! Aklım almıyordu. Annem daha söyleyeceğini söylemeden bunları düşünmüştüm. Çünkü adım gibi emindim, bana evlenmek istediği ve tanışmamı istediği bir adamdan bahsedecekti. Sonra onun çok iyi birisi olduğu gibi zırvalıklarla ilgili kısa bir konuşma yapacaktı. Daha sonra onun mutlu olmasını isteyeceğimi düşünüp beni kararsızlık ve vicdan azabında bırakacaktı. Henüz 15 yaşında olduğum için evden ayrılma şansım bile yoktu. En azından üç yıl daha bekleyip ben 18 olduğumda evden giderdim, o zaman annem de istediği kişiyle evlenirdi. Bu olamaz mıydı yani? Saçmalıyordu. Gerçekten,fazlasıyla saçmalıyordu. Bakışlarımı odanın bir noktasına odaklamış dalıp gitmiştim. Annemin ''Mira?'' diyen sesiyle düşüncelerimin arasından sıyrılabildim. ''Evet anne, söylemek istediğin şey ne? Bahseder misin artık?'' dedim. Sesimdeki yansıttığım öfke ve hüzünle karışık bir tonlama yüzünden kendime kızdım. ''Bir adam var.'' dedi annem. İşte! Biliyordum! Biliyordum bunu yapacağını... ''Evet?'' der gibi kafamı iki yana salladım. ''Beş altı aydır görüşüyoruz. Benimle evlenmek istediğini söyledi. Bende ona karşı bir şeyler hissettiğimin farkına vardım, fakat tabii bu sizin yaşınızdakiler gibi bir şey hissetmekle olmuyor elbet. Öncelikle senin kararını da bilmek istedim.'' dedi. ''Anneciğim tabii ki de senin mutlu olmanı isterim.'' dedim, yüzümde oldukça yapmacık olan bir gülümseme belirdi. Bunun içinde kendime kızdım! Şu duygularını yansıtmasan olmaz mı aptal! dedim kendime içimden. Birden ağzımdan o kelimeler dökülüvermişti işte... Birden annemi o adamla evlenmeye itmiştim resmen... Annemin gözleri parladı. ''Canım, sen harikasın bunu biliyorsun değil mi?'' derken üç saniye boyunca ondan nefret ettim. Böyle yalakaca davranması sinirime dokunuyordu. Yaptığı şeyin benim hayatımı nasıl etkileyeceğinin farkında olmadan birde çocuk oyuncağıymış gibi harika olduğumu söylüyordu. En azından ''Emin misin?'' gibi şeyler söyleyip gerçek düşüncelerimi söylememe izin versin istedim, ama o sadece ''Çok teşekkürler. Bana inan, hayatımızda...Yani, sen ve ben arasında hiçbir şey değişmeyecek. Sadece bizi sevebilecek, bir duvar gibi yanımızda durabilecek, bizi kollayabilecek birisi daha olacak evimizde. Ve tabii...Eğer sende istersen, kalbinde olacak o kişi.'' dedi. Annemin bu sözleri beni etkilemişti, içten içe çok az bir ihtimalle haklı olabileceğini, belki de her şeyin daha güzel olabileceğini söylüyordum kendime. Hemen umutsuzluğa kapılmak istemiyordum. ''Evet anne, haklısın ama önce tanışacağız değil mi?'' dedim, ''Tabii canım. Pat diye evlenecek değiliz ya!'' dedi.Bunu dedikten sonra kapıdan ilk girdiğinde ki muz gülümseyişi gitmiş, yerine gerçekten samimi olduğuna inandığım bir gülümseme gelmişti. Az önce anneme karşı hissettiklerim için kendime kızdım. Biraz. Daha sonra benim alnıma bir gülücük kondurdu ve kapıdan çıkarken ''Düşünmeni istiyorum.'' dedi. Düşünmeliydim. Neler olabileceğini düşünürken kitabımı bıraktım ve yatağıma uzandım... Ne kadar uyuduğumu bilmiyordum, ama bir kabusla sıçrayarak uyanmıştım... Rüyamda annemin bahsettiği adamı görmüştüm. Yüzü tam olarak belli olmuyordu ama, anneme belli etmeden bana hayatımı zindan ediyordu. Onunlayken geçirdiğim berbat hayat, film şeridi gibi geçmişti sanki gözlerimin önünden. Sonra toparlandım, gerçek olmadığını, olmayacağını, annemin böyle bir adamla evlenmek istemeyeceğini beynime iletmeye çalıştım. Daha sonra kalktım ve mutfağa gidip atıştırmalık bir şeyler aradım.

İntikamWhere stories live. Discover now