4| Kurtarıcım

4.8K 184 6
                                    

Bugün annemle Taner nikah kıyacaklardı. Bu yüzden bende okula gitmedim, öğleden sonra annemle alışverişe gittik. Özellikle siyah olmasına dikkat ettiğim, dar, kısa bir elbise almıştım nikah için. Siyahı seviyordum. Benim için bugünün anlam ve önemine uyuyordu hem. ''Siyah'' Daha sonra saçmaladığımı fark ettim. Annem için mutluluk taşıyan bir günde, benim böyle yapmam hiç hoş değildi. Ama siyah elbiseyi bırakmadım, çok beğenmiştim. Daha sonra annem de kendine şık güzel bir elbise aldı ve saçlarını yaptırmak üzere kuaföre gittik. Ben saçlarımı yaptırmayacaktım, evde düzleştirmiştim. Düz saç en iyisiydi benim için. Annem sade ama oldukça güzel bir topuz yaptırdı ve sonra eve geldik. Nikah 2 saat sonra başlayacaktı, şimdiden hazırlanmamı isteyen annem çok telaşlı görünüyordu. Bende onun daha fazla konuşmasını çekemeyecektim. Bu yüzden odama çıktım ve ağır ağır hazırlanmaya başladım. Makyaj yaptım, fazlasıyla yaptım sanırım. Kırmızı mat bir ruj, siyah far, oldukça fazla fondöten, eyeliner. Madem bugün önemliydi, bizde biraz önemli görünelim değil mi ama? Ha ha. Hazırlandıktan sonra aşağı indim, annem çoktan hazırlanmış aynada son rötuşlarını yapıyordu. Beni gördükten sonra gülümsedi, ''Mira ne kadar güzel olmuşsun!'' dedi ve bana yavaşca sarıldı. ''Sende'' dedim , gülümsemeye çalışarak. Sonra kapı çaldı ve Taner geldi. Şık görünüyordu. ''Merhaba Mira çok güzel görünüyorsun!'' dedi, ''Sende'' dedim , gülümsedim. Daha sonra limuzine benzeyen bir arabaya bindik. Beş dakika sonra nikah salonundaydık. Annem ve Taner'in nikahı kıyıldı, ardından ben taksiye binerek eve gelmek istedim, nazik şekilde başımın ağırdığını söyledim. Onlarda kabul ettiler. Aslında başım ağrımıyordu, sadece sıkılmıştım. Düğün,dernek,nikah,nişan,kına gibi şeylerden oldum olası nefret etmişimdir. Bir grup yetişkinin evlenmek veya başka şeyler yapma amaçlı düzenlediği etkinlikten bana ne? Zaten Taner her türlü bizimle yaşamayacak mı? Ha nikahlılar, ha nikasızlar. Bunlar hep toplumun baskısı. Her neyse, eve geldiğimde üzerimi bile çıkarmadan yatağa uzandım. Yaklaşık dört saat sonra yeni bir hayata adımımı atacaktım. Beni bekleyen onca sorumluluk, yeni insanlar, yeni bir çevre... Bunlar beni korkutmuyor değildi açıkçası. Taner'in akrabaları, arkadaşları annemin de akraba ve arkadaşları sayılacaktı. Bu durumda benimde her türlü iletişimde olmam gerecekti onlarla. İşte bende bundan korkuyordum. Yine düşüncelerimin altında eziliyorken, birden telefonum öttü. Eftelya mesaj atmıştı; ''Bulunduğun ortamda hava nasıl?'' Mesaj yazmaya üşendiğim için hemen onu aradım.

''Alo?''

''Eftelya, nasılsın?''

''İyiyim iyiyim de asıl sana sormalı. Nasıl gidiyor?''

''İyi gitti, bitti. Ben evdeyim şu an.''

''Nasıl sıyrılabildin nikahtan?''

''Başım ağrıyor dedim nazikçe, onlar da bir şey demediler. Taksiyle eve geldim.''

''Ağrı kesici falan içsene''

''Yok, başım ağrımıyor. Sadece sıkıldım. Biliyorsun sevmiyorum o tür yerleri.''

''Hmm, anladım. Bize gelsene.Veya bir yerlere gidelim?''

''Iı, bilmem ki....Neyse tamam! Geliyorum, zaten sıkılıyordum.''

''Tamam bekliyorum'' dedi ve kapattı...

Hemen üzerime bir kot ve sıradan bir tişört geçirdim, sonra da kendimi evin dışına atıp ''Özgür olmanın'' verdiği huzuru ciğerlerime kadar hissettim. On dakika sonra Eftelya'yla her zaman buluştuğumuz durağın oraya varmıştım, o da beni bekliyordu zaten. Sonra birlikte yürüye yürüye ilerledik. ''Nereye gidiyoruz?'' diye sordum, ''Alışverişe gitmeye ne dersin?'' dedi, kabul ettim ve sonra bir taksi çağırıp alışveriş merkezine gittik. Eftelya mağazadan mağazaya beni sürüklerken, canım hiçbir şeye bakmak istemiyordu. Bugün farklı bir şeyler vardı bende, birilerinin eksikliği. Ama öyle sıradan bir eksiklik değildi, sanki hiç gelmemiş, hayatımda olmayan , görmediğim birisinin eksikliğini hissediyordum. Hayatımda olması gereken, tanışmam gereken insanlar var gibi hissediyordum. Bir parçam eksik gibiydi ve o parçayı tamamlayacak birine ihtiyacım vardı. Eftelya bir şeyi gösteriyordu, ''Şşt, düşünceli prenses. Yeter artık, buraya eğlenmeye, alışveriş yapmaya geldik! Bak bu elimdeki nasıl? Pembe olan mı, yoksa siyah mı? Karar veremiyorum...'' dedi, ''Haklısın, hadi eğlenelim o zaman. Çıkalım şu alışveriş merkezinden. Burası çok sıkıcı bence. Birşeyler alasım yok, sen o siyahı al.'' dedim. Sonra siyah bluzun parasını ödeyip alışveriş merkezinden çıktık. ''Oh be'' diye geçirdim içimden. Nereye gideceğimizi soracakken Eftelya'nın telefonu çaldı, telefonda kimle konuştuğunu bilmiyordum ama mutlu gözükmediği kesindi. ''Ne oldu?'' dedim, Eftelya telefonu kapatır kapatmaz. ''Ya çok üzgünüm, annem eve gidip akşam gelecek misafirler için bir şeyler hazırlamamı istiyor.'' dedi, ''Peki sen git o zaman bende eve giderim sorun değil'' dedim gülümseyerek. Yine bir taksiye binip kendi evlerimizin önünde indik. Eve girdiğimde, annemle Taner gelmişlerdi bile. Salonda oturuyorlar, nikahla ilgili konuşuyorlardı. O sırada annemin bana dik dik baktığını fark ettim ve şuan moralimi bozacak bir detayı unuttuğumu anladım! Anneme gideceğimi söylemeyi unutmuştum! Allah kahretsin... ''Şey, anne. Başım ağrıyordu sonra bir ağrı kesici içtim ve geçti. Sıkıldığım için Eftelya'yla bir yerlere gittik. Söylemeyi unutmuşum, üzgünüm.'' dedim. Annem sinirle çıkıştı; ''Bu kaçıncı unutuşun, hep üzgünsün değil mi? Üzülmek yerine bana hatırlatmayı unutmasa....'' diyecekken Taner annemin sözünü kesti, ''Melek, canım tamam. Unutmuş işte. Gençlik!'' deyip annemi sakinleştirmeye çalıştı. Gözüme girme çabaları da ne mükemmeldi öyle!  Ama olsun, en azından annemi susturmaya yaramıştı Taner'in sözleri. Bende fırsattan istifade odama çıktım, yarına acil olan ödevlerimi yapmaya koyuldum...

İntikamWhere stories live. Discover now