15| Kıskanç

2.5K 102 11
                                    

Rüzgar'la eve geldiğimiz an kendimizi yatağa attık. Yatağa attık derken, sakın ha fesat düşünceler içerisine girmeyin. O kendi yatağına kendisini attı, bende kendi yatağıma attım kendimi. Sadece ayrı odalarda iki uslu çocuk olarak uyuduk. Sabah kalktığımda Rüzgar da çoktan kalkmış mutfakta tangur tungur sesler çıkarıyordu. Gözlerimi açmıştım, fakat sonra yine kapattım. Çünkü hiç uyanasım yoktu. Belki de bugün okulu asabilirdim? derken aklıma Miller geldi! İki gündür onu görmüyordum, ayrıca telefonumu şarja takmamıştım! Yani bana ulaşmaya çalıştığından eminim! Hemen telefonumu şarja takıp açtım, tabii ki beklediğim gibi 54 cevapsız arama, 23 mesaj. Hepsi de canım arkadaşım Miller'dan...Hemen onu aradım, zaten açar açmaz ''Mira, neredesin, bir şey mi oldu? Nasılsın, iyi misin? Neden okula gelmiyorsun?'' diye soruları sormuştu bile. ''Sakin ol Miller, iyiyim. Bir sürü olay oldu fakat kötü bir şey olmadı. Bugün geldiğimde her şeyi anlatacağım.'' dedim, sakinleşmişe benziyordu. ''Tamam, özledim seni!'' dedi. ''Bende seni özledim,'' dedim ki...o sırada Rüzgar elinde yatak tepsisinde kahvaltıyla belirdi. Telefonu kapatıp ona şaşkın şaşkın baktım, ''Rüzgar bu benim için mii?'' dedim inanmayan bir ses tonuyla. ''Tabii ki prenses'' dedi ve dizlerimin üstüne koydu tepsiyi, ''Çok teşekkürler çok tatlısın!'' dedim ve uzanarak onu öptüm, ''Çok iyi bir teşekkür etme şekli'' diyerek gülümsedi. ''Sen yedin mi?'' diye sordum, ''Evet sana hazırlarken biraz otlandım'' dedi. İkimizde güldük, daha sonra odadan çıktı bende sevgilimin hazırladığı harika sanat eserini yemeye başladım. Ne kadar romantikti! 

Okula gittiğim an Miller'ı buldum, o da beni arıyormuş zaten. Hemen her şeyi sordu, bende anlattım. Amcamı, lunaparkı. Her şeyi. Şaşkınlıkla dinledi. Dediğim gibi işte; kime anlatsam böyle şaşırıyor. Daha sonra ''Bence senin için daha iyi olmuştur, bir amca?'' dedi Miller. ''Evet aynen öyle.'' dedim ve daha sonra derse girdik. Rüzgar'ın dersi başka sınıfta olduğu için bu ders Miller yanıma oturdu. Bu sefer de, etrafımızdaki sürtük kızların ''Bak bak, Rüzgar gidince hemen Miller'ı buldu'' diyen bakışlarını fark etmedim değil! Buna tapki olarak hemen Miler'ın boynuna elimi attım, yüksek bir sesle ''En iyi arkadaşım olduğun için teşekkürler Miller'' dedim. Miller birden bunu yapmama şaşırmış olsa da, ''Sen de.'' dedi ve gülümsedi. 

Ders çıkışı Rüzgar'ı buldum, Miller Rüzgar ve ben kantine gidip bir şeyler yedik. Biz oturup sohbet ederken yanımıza bir kız geldi, boş olan yere gayet rahat bir tavırla oturdu. Bu ne cürret? ''Selaaam, bundan sonra sizinle oturuyorum!'' dedi. Ne diyordu bu? ''Kimden izin aldın?'' dedim, sakin olmaya çalışarak. ''Rüzgar'dan!'' dedi, Rüzgar'a bakarak. Rüzgar hemen bana baktı, ''Şey, arkadaşı yokmuş. Sadece bizimle yemek yiyecek?'' dedi. Ne diyorlardı bunlar ya? Bana sormuş muydu?!  Hemen masadan kalktım, tabii kalkmada önce ''İyi öyleyse siz birlikte takılın!'' demeyi unutmadım. Kalkıp okulun bahçesine çıktım, Miller da arkamdan geldi. İyi arkadaş dediğin böyle yapmalıydı zaten! Bahçenin en arkasına gittim, yüksek duvarın üzerine oturdum. Miller da oturdu. Gözlerimden ateş fırlıyordu sinirden. Kıskanmıştım! Onun Miller'ı kıskandığı gibi ilk başta! ''Saçmalama Mira, kıskanmana gerek yok. Sadece kız çok ısrar edince kurtulmak için tamam demiştir. Eminim.'' dedi Miller, tavırlarımdan bir şeyler demek istediğimi anlamış olmalıydı. ''Kız sürtüğün teki! Bana sormalıydı!'' dedim sinirle, ''Haklısın ama bir anlık bir şey işte.'' dedi Miller. Sesiyle sakinleşiyordum,çok garipti. ''Tamam sakinim'' dedim. Sonra nedensizce gülmeye başladım. ''Ne oldu şimdi?'' diyen Miller da gülüyordu. ''Sinirden gülüyorum!'' derken daha da güldüm. ''Okuldan sonra bir şeyler yapalım mı?'' dedi Miller. ''Olur, ama dışarı çıkasım yok. Sen bize gel?'' dedim, ''Olur'' dedikten sonra Miller duvardan atladı, ''Hadi zil çalacak sınıfa gidelim'' dedi. Ben de aşağı indim. Daha sonra sınıfa girdik, bu ders Rüzgar'ın dersi bizim sınıftaydı. Miller bunu bildiğinden gidip başka sıraya oturmuştu, Rüzgar gelip yanıma oturdu. ''Mira, bana trip atamazsın.'' dedi, ''Nedenmiş o?'' dedim, ''Çünkü sen o sürtüklerin bizim aramızı bozma çabalarına kanmayacak kadar akıllı bir kızsın.'' dedi. Haklıydı. Ben neden onlara koz veriyordum ki? Aksine, daha çok yakın durmalıydım Rüzgar'a. Nede olsa benim sevgilimdi. ''Haklısın ama kıskandım işte!'' dedim. ''Ay benim sevgilim kıskanır mıymış? Boşver, kıza söyledim zaten bir daha oturmayacak.'' dedi şirin bir ifadeyle. Her ne kadar içimden Allah'a şükredip ''oh'' çeksem de, bunu dışarıya yansıtmak istemediğimden sadece ''Tamam'' dedim ve gülümsedim. Yeterli olmuştu. 

Okul çıkışı Rüzgar eve bir şeyler almak için alış verişe gideceğini söyledi, bizde Miller'ın arabasıyla evi tarif ederek bizim eve geldik. Oturup televizyonu açtık, pizza sipariş ettik. Televizyon arkaplanda sadece gürültü yapıyordu. Biz sohbet ediyorduk,o sırada Miller konuyu değiştirdi. ''Mira, sana yakın hissediyorum. Bu yüzden bir şey açıklayacağım fakat nasıl karşılayacağını bilemiyorum. Benimle daha fazla konuşmak istemezsen, anlarım.'' dedi. Merak etmiştim. Ne olabilirdi ki en fazla? ''Tamam, söyle.'' dedim. ''Eski sevgilimden beni aldattığı için ayrıldığımı söyledim fakat aslında öyle olmadı.'' dedi, ''Ne oldu peki?'' diye sordum hemen merakla. ''O bana yakınlaştığında içimde isteksizlik oluyordu, daha sonra ondan ayrıldım. Çünkü kendimle ilgili bir şeyi öğrendim...'' dedi. ''Neyi öğrendin Miller? Hadi ama söyle?'' dedim merakımın arttığını hissederek, ''Sanırım...Sanırım ben kızlardan hoşlanmıyorum'' dedi Miller. Kızlardan hoşlanmıyorum? Ne yani? Gay miydi? ''Nasıl yani?'' dedim, ''Kızlarla sadece arkadaş olarak kalabilirim. Sanırım gay'im.'' dedi. ''Ne?!'' diye bağırmamak için zor tuttum kendimi. ''Daha önce hiç gay arkadaşım olmamıştı'' diyebildim, ''Ben ilk olabilirim. Yada istemiyorsan, anlarım.'' dedi Miller. ''Saçmalama, senin elinde olan bir şey olmadığını biliyorum! Arkadaş olmamıza tabii ki engel değil!'' derken ona bir kez daha sarıldım, uzunca sarıldık. Tam bırakıyorduk ki Rüzgar içeri giriverdi, biz konuşurken televizyonun gürültüsünden duymamıştık geldiğini. Sarılmış şekilde bizi görünce yüz ifadesi her şeyi anlatıyordu. ''Ne oluyor burada?'' ifadesi. Rüzgar tek kelime etmeden mutfağa geçti, Miller ''Ben gidiyorum artık, okulda görüşürüz. Veya haftasonu bir şeyler yaparız.'' dedi. ''Şimdi gitmeseydin?'' dedim, ''Yok zaten pizzaları da mideye indirdik, artık gitmem lazım.'' dedi. ''Tamam, konuştuğun için teşekkürler. Ve bana itiraf ettiğin o şey için, çok teşekkürler. Bana güvenmen mutlu etti.'' dedim. ''Sana her zaman güveneceğim.'' dedi , sonra kapıdan çıktı. Salondakileri toplayıp mutfağa getirdim, Rüzgar sinirle aldıklarını yerleştiriyordu. ''Ne oluyor sana?'' dedim sinirli hareketlerini görünce. ''Bir şey olduğu yok, asıl SİZE ne oluyor?'' dedi daha da öfkeyle. ''bir şey olduğu yok'' dedim sakince. Sakin tavırlarım onu daha da deli ediyordu galiba. ''Nasıl bir şey olduğu yok! Kapıda dediğini duydum! Bana söylemeden eve geliyor, pizza yiyor gülüşüyorsunuz! Sarılıyorsunuz, ve sanırım sana büyük aşk itirafı yapıyor!'' dedi. Ne diyordu bu ya? Ne aşkı? ''Neyden bahsediyorsun sen? Öyle bir şey yok. Bana başka bir şey anlattı, fakat bunu sana söyleyebileceğimden emin değilim.'' dedim, ''neden? gidip onun ağzını yüzünü dağıtmamdan korktuğun için mi?!'' diye bağırdı. ''Saçmalama! Yeter! Saçmalama! Onunla aramda bir şey olması imkansız!'' dedim, bu sefer bende bağırmaya başlamıştım. ''Nedenmiş?!'' dedi, ''Çünkü o gay! Anladın mı?! kızlardan hoşlanması imkansız! Anladın mı?!'' diye bağırdım ve mutfaktan çıktım. Odama gidip kapıyı kitledim, yatağıma yattım. Yorganı da yüzüme çektim. Hayır hayır, ağlamıyordum. Fakat çok sinirliydim! Her şeyi kıskanıyordu, bilmeden konuşup beni suçluyordu. İşi gücü yargılamaktı. Of! Bunları düşünürken Rüzgar'ın kapıyı çaldığını duydum, ''Mira özür dilerim aç kapıyı!'' diyordu. Açmadım, bekledim. ''Mira, açar mısın? Lütfen!'' diye söylenmeye devam ediyordu. Sonunda gidip kapıyı açtım, bana sarılması bir oldu. ''Tamam, özür dilerim. Haklısın. Fakat bilmiyordum!'' dedi. ''Tamam'' dedim. Sadece tamam.  

''Bir şeyler yemeye gidelim mi?'' dedi Rüzgar, ''Onca şey almışsın kendimiz yapalım işte'' dedim. ''Başka gün kendimiz yaparız, gidelim dışarıda güzel bir ziyafet verelim'' dedi. ''Tamam'' dedim ve gülümsedim. Sinirim geçmişti. 

Arabaya binerek güzel bir restauranta geldik, masalardan birine oturduk. O da ne? Karşımızdaki masa da okuldaki sürtük kızlardan birisi, bir kadın, (kıza çok benziyordu sanırım annesi) ve amcam! Ne yapıyorlardı burada? Nereden tanışıyorlardı? Meraktan ölüyordum. O sırada amcam beni gördü, şaşırmıştı. Kadına bir şeyler diyerek yanımıza geldi. ''Mira, ne arıyorsunuz siz burada?'' dedi telaşla. ''Sadece yemek yemek istemiştik'' dedi Rüzgar. ''Aa, saçmaladım! Rol yapmama gerek yok, bir kadınla tanıştım. O da kızı. Çok iyi bir kadına benziyor, sanırım ciddi kararlar alacağız!'' dedi. Amcam çok mutlu ve heyecanlı görünüyordu. ''İnanamıyorum, bu mükemmel!'' dedim. Yapmacıklıktan uzak durmaya çalışarak. İçten söylemeye çalışarak. ''Ah, tebrik ederim'' dedi Rüzgar. ''Teşekkürler çocuklar! Yemekten sonra isterseniz Meral hanımın kızıyla biraz dolaşabilirsiniz?'' dedi. Demek Türk'tü onlar! Kıza biraz daha dikkatli bakınca, okula geldiğimiz ilk gün Rüzgar'ın ayağının dibine düşen, kavga ettiğim kız olduğunu fark ettim! Of... ''Tabii, olur'' dedim nazik olmaya çalışarak. Ardından amcam masasına geri döndü. Biz de siparişleri verdik.

New York'da bile aksilikler peşimi bırakmayacak mıydı? Şimdi de amcamın evlenebileceği kadının kızı, Rüzgar'a asılan ve onu elde etmek isteyen kızdı! Sakin olmak elde değildi, bakalım ne maceralar yaşayacaktık...

İntikamWhere stories live. Discover now