5| Hisler

4.4K 170 7
                                    

''Neler oluyordu? Neredeydim ben?'' diye bağırmaya başladım. Uyandığımda yine ufak bir hafıza kaybı yaşamıştım. Sonra elini, elime doğru getiren ve ''Sakin ol, güvendesin'' diyen birisini hissettim. Bu el ve bu ses Rüzgar'a aitti. Etrafıma baktığımda bir yatakta yattığımı ve yerde de Rüzgar'ın yattığını gördüm. Yerden elimi tutuyordu, ''Neden buradayım?'' dedim. ''Telefonun yanında olmadığı için annenin veya Eftelya'nın numarasını bulamadım. Bu yüzden seni kendi evimde tutmamın doğru olduğuna karar verdim.'' dedi. Hah! Olanları hatırlamıştım... Sessizlik...Sessizlik... ''ne yapacağım şimdi?'' dedim, ''Bilemiyorum. Annenin numarası ezberindeyse söyle de arayalım.'' dedi. ''Ev-et, ama aramamın doğru olup olmadığını bilmiyorum.'' diye kekeledim. ''Kesinlikle şu an seni arıyordur. Aramalıyız Mira.'' dedi, sesi gayet ciddiydi. ''Peki...'' dedim, numarayı söyledim ve Rüzgar annemi aradı. Hoparlörü açmıştı:

- Alo? (Annemin sesi bitkin ve solgun geliyordu.)

- Merhaba, ben Rüzgar Tan. Mira'nın okuldan arkadaşı. Mira şuan yanımda, güvende. Bilginiz olsun istedim. Size ancak o uyandığında ulaşabildim, şuan yanımda ve uyanık. 

- Ne?! Mira oradamı?! Telefonu Mira'ya verebilir misin? dedi annem. Daha sonra Rüzgar telefonu benim elime tutuşturdu, ''Alo? Anne?'' dedim ağlamaklı bir ses tonuyla. Ama ağlamayacaktım. ''Canım?! Neler oluyor? '' dedi. ''Anne...Taner? Taner nerede? O, O iyi mi ?'' diyebilmiştim. ''Şuan hastanedeyiz, Taner yoğun bakımda. Beyin kanaması geçirdiğini söylediler. Neler oluyor Mira? Sen neden oradasın? Seni almaya geleyim mi?'' dedi. Çok endişelenmişti. ''Ben iyiyim anne, olanları daha sonra konuşuruz. Taner'le ilgili bir gelişme olduğunda beni ara. Ben şimdi eve gidiyorum.'' dedim, ''Mira eve gidemezsin, polisler inceleme yapıyorlar. Hem de senin odanda. Çok karışık  her şey. Neler oluyor meraktan ölüyorum burada!'' dedi. ''Eve gidemem mi? Of! Peki! Anne, daha sonra konuşalım tamam mı? Yada Taner uyandığında sana anlatsın...'' dedim, Tabii doğruları anlatamayacağından yüzde bin olarak emindim. ''Tamam. Eftelya'ya git, orada kal ben dönene kadar. Seni arayacağım. Eve gitme.'' dedi. ''Tamam'' dedim ve telefonu kapattım. Rüzgar ''Ne oldu?'' dedi, ''Eve gidemeyecekmişim. Polisler inceleme yapıyorlarmış. Ev çok karışıkmış. En iyisi Eftelya'lara gi...HAYIR. Eftelya'lara gidemezdim. Bu gece annesiyle birlikte teyzesinin yanına, yani Ankara'ya gidecekler. Anlaşılan sokakta kalacağım!'' dedim. Çaresizliğimin boyutunu ses tonumdan anlamak mümkündü. ''Saçmalama Mira. Tabii ki burada kalıyorsun.'' dedi Rüzgar, içimi rahatlatan bir ses tonuyla... ''Şeey, ama..'' diyecek oldum, ''Aması maması yok. Burada kalıyorsun dediysem, burada kalıyorsun!'' sesi şaka yapıyor gibi değildi, öylesine söylemiş gibi de değildi, hele Fizik dersinde ''Günaydın'' derken ki alaycı ses tonu hiç değildi, bu CİDDİYDİ. CİDDİ RÜZGAR TAN'A MERHABA. VE BENİM KURTARICIMA. ''Peki ama bir şey sormak istiyorum?'' dedim, ''Sor bakalım'' dedi gülümseyerek, ''Neden bana yardım ediyorsun Rüzgar? Neden beni öylece bırakmıyorsun, ve başından beri...yani beni sokakta gördüğünde neden beni bırakmadın?'' dedim, ''Çünkü...'' dedi. Söyleyecek bir şeyi yok gibiydi. Hah! Neden olsun ki? Mira? Ne bekliyordun aptal kız?! Sadece insani duyguları sana yardım etmesini söyledi,o kadar. Başka bir şeyin olduğu yok. diye düşünürken ''ÇÜNKÜ SENDEN HOŞLANIYORUM MİRA.'' dedi Rüzgar. Çünkü senden hoşlanıyorum Mira...Çünkü senden hoşlanıyorum Mira... Sözleri beynimde yankılanmıştı. Beynim zonklamıştı. Ne diyordu bu? Yaşadığım olaylar yüzünden halüsinasyon görüyor olabileceğimi düşündüm. Bir şey diyemedim. Hala cevap bekliyor gibiydim. Ama Rüzgar sözlerine devam edince, bunun halüsinasyon olmadığının farkına varmıştım. ''Okulun ilk gününden, hatta evine pizza getirdiğim günden beri...Kalbim seni görmek için atıyor sanki. Fizik dersinde yanına oturabilmek için neler yaptığımı bilemezsin. Bunu daha önce hiç yaşamamıştım Mira, ben seni seviyorum. Sevmek değil. Sanırım sana aşık oluyorum...'' dedi, yutkundum. Ne diyordu bu çocuk yahu! Yine sustum, ardından ben bile yaptığım şeye şaşırdım; Rüzgar'a sıkıca sarılmıştım! Bir anda ona sarılırken buldum kendimi. O da karşılık verdi, ellerini sırtıma doladı. Ona sarılmak bana huzur veriyordu. Hayır hayır. Aşık değildim. Olamazdım...Yani...Değilimdir inşallah. Sıcacık bedeninden ayrıldığımda, ''Aşağı inip bir şeyler yemeye ne dersin?'' dedi, ''Karnım aç değil'' dedim buruk bir ses tonuyla. ''O zaman bir şeyler içelim'' dedi ve  elimden tutarak beni aşağıya götürdü. Küçük ama oldukça düzenli ve hoş bir mutfak, salon, salonun büyüklüğüne göre OLDUKÇA BÜYÜK bir televizyon, bir kaç birbirinden farklı koltuk vardı. Ama hoş görünüyordu, düzenliydi. Odanın içerisinde loş bir ışık vardı. Ben etrafı dikkatle incelerken, Rüzgar ''Sen oturabilirsin, ben sıcak çikolata hazırlayayım. Sever misin yoksa başka bir şey mi istersin?'' dedi. ''Çok severim'' dedim gülümseyerek. O da gülümsedi ve sonra ben salona geçtim. Koltuklara değil de, yerdeki minderlerden birine oturmuştum. Çok rahattı, tam uyumalık. Etraftaki eşyaları, televizyonun yanındaki yüzlerce dvd'yi ve en önemlisi kenardaki kitapları incelerken Rüzgar elinde iki bardak sıcak çikolatayla geldi, yanıma oturdu. Sıcak çikolatayla dolu bardağı elime verirken, elinin sıcaklığı yine ''Ciğerlerime kadar özgürlüğü hissetmeme'' neden olmuştu. Ne hoş bir duygu... Sessizce sıcak çikolatalarımızı yudumlarken, ''Biliyor musun, çok mutluyum'' dedi Rüzgar. ''Neden ki?'' dedim. ''Şu an hoşlandığım kızla, evimde, romantik bir ortamdayım. Sıcak çikolatalarımızı yudumluyoruz. Ve her şeyden güzeli; Senin bu güzel yüzünü doya doya seyredebiliyorum.'' dedi. Sözleri yaşadığım her şeyi unutturmuştu sanki, ses tonundaki muhteşemlik... Utanmıştım, yüzümün kızardığını hissediyordum. Gülümsedim ve konuyu değiştirdim:

-Ben başından beri senin hikayeni merak ediyorum, anlatsana hadi. Senin hikayenin konusu ne?

-Ah, benim hikayem mi? Benim bir hikayem yok ki...

-Saçmalama Rüzgar, herkesin bir hikayesi vardır! Hadi ama, anlat.

-Peki...Öyleyse başlıyorum...Ben işlediğim saçma bir suç yüzünden okulumdan atıldım ve yeni bir başlangıç yapmak için buraya geldim. Anne ve babam bana para verip hayatımın her türlü masrafını karşılamayı önerdiler, ama ben onlardan sadece bu evi istedim. Sadece. Bu ev anne ve babamındı, gidip gelmiyorlardı, ben küçüklüğümden beri bu evin hastasıyımdır. Dekorasyonu olsun, dışı olsun. Her şeyi beni büyüler. Bu yüzden bu evi istedim ve geri kalan tüm hayat masraflarımı kendim karşılayacağımı söyledim. Artık ''ana baba parası yiyen züppe'' olmaktan çıkıp, kendi hayatımı kurmak istedim. Biliyorum bu sözler yaşıma pek uygun değil ama benim için büyük bir sorumluluk bu Mira, inan bana. Sonra bir pizzacıda işe girdim, biliyorsun zaten... Öyle işte. 

-Vay canına...Gerçekten sürükleyici bir hikayen varmış. Peki özel değilse bir şey soracağım. Okuldan atılma sebebin olan o suç...Neydi? 

-Hımm..Bunu soracağını biliyordum. Onu da anlatayım. Bir arkadaşımızın doğum günü partisi vardı, gece çok geç saatlere kadar sürdü parti. Daha sonra ben ve arkadaşım Barış, partiden çıkıp biraz macera yapalım dedik. Kafalarımız da güzel tabii. Sonra benim sarhoş kafamdan bir fikir çıktı; Okula biraz zarar vermek! Barış da buna dünden razıydı. Barış'ın babası okulun müdür yardımcısıydı, önce onların evine gittik. Barış babasının odasından okul kapılarının anahtarlarını aldı, daha sonra okula geldik ve sarhoş sarhoş yapabileceğimiz tüm muziplikleri yaptık! Okulun tiyatro salonundaki sanat eserlerine zarar vermiş, eşi benzeri olmayan tüm eserleri kırıp dökmüştük. Evet. İşte bu benim okuldan atılma sebebim. 

-Yaa, peki ya arkadaşın Barış'a ne oldu?

-O mu? Onun babası müdür yardımcısı olduğu için sıyrılmayı başardı tabii. Bir ay boyunca okuldan sonra temizlik işlerine yardım etme koşuluyla okuldan atılmadı. Ve beni kurtarmadı. Suçu tamamen benim üzerime attı. Oysaki babasının odasından anahtarları alan oydu...

-Talihsizlik... Üzüldüm gerçekten, kötü olmuş. 

-Yok,yok. Bence iyi oldu. O okuldan atıldığım için senle tanışabildim! Bu da şanslı olduğum anlamına geliyor! 

-Şapşal...

Rüzgar'dan hoşlanmaya başlıyordum sanırım, konuşurken tüm yaşadıklarımı unutmuştum. Çok tatlıydı,dedikleri ve kullandığı kelimeler; beni benden alıyordu. 

''Peki ya sen?'' dedi Rüzgar, ''Ben ne?'' dedim anlamazlıktan gelerek. ''Ah, yapma Mira. Senin hikayeni soruyorum işte...'' dedi. Daha sonra ona babamın nasıl öldüğünü, annemin kararlarını ve adını duyunca bile kusasım gelen TANER'i anlattım. Anlattığım şeylerden sonra yüzü asılmıştı, bende ağlamaya başlamıştım. Bana sarıldı, sarılınca unutur gibi oldum. Çok huzur vericiydi. Daha sonra onun göğsüne başımı koymuş bir şekilde uyumuşum, uyandığımda aynı şekildeydik. Normalde deli yatan, sürekli yatakta yer değiştiren, hatta uyurken çoğu kez yataktan düşen Mira, Rüzgar Tan'ın kollarında sabaha kadar kıpırdamadan uyumuştu! Hahaha. 

Uyandıktan sonra evden çıktık, bir yerlere gittik. Rüzgar'ın arabasına binip, buradan oldukça uzaklaştık. Gittiğimiz yerin neresi olduğunu bilmiyordum fakat, sanki Rüzgar içimi biliyordu. Sevdiğim şeyleri, ne tür yerleri beğendiğimi...Çok beğendiğim ve huzur veren bir yere gelmiştik. Çok mutluydum, ta ki annem arayana kadar...

İntikamWhere stories live. Discover now