20| Tuzak

1.7K 91 17
                                    

Yorum yapan ve oy verenler fazla olursa daha çabuk yazıcam yeni bölümü. En az şöyle gibilerinden sınır koymuyorum fakat ben emek verip yazıyosam sizde sadece okuyup bırakmayın, yorum yapın, oy verin. O yorumlarla ben bir hafta mutlu oluyorum siz biliyonuzmu? sfhbsdgh  ♥ xx

Kapının ardında durmuş, onları dinlerken odadan çıkmak için ayaklandıklarını gördüm. Beni orada fark etmemeleri için hemen karşıdaki banyo kapısından çıkıyormuş gibi yaptım, neyse ki bana bakmadılar bile. Pelin ve Mert (Artık Rick'e Türk adıyla hitap etmeye karar verdim.) salona gittiklerini gördüğümde banyoya geri girdim. Elimi yüzümü yıkadım. Kendime gelmeye çalıştım. 

Bıktım artık, bıktım. Ben ne zaman mutlu olacağım? Gerçekten bu sorunun cevabını fazlasıyla merak ediyorum. Her kaçtığım yolda, karşıma bir şey çıkıyor. Tam ''İşte hayatıma yeniden başlıyorum'' diye umutlanmışken, yine kötü şeyler peşimde dolanıyor. Neden ben? Allah'ım ben ne yaptım da bu kadar aksiliklerle dolu bir hayatım var? Merak ediyorum. Babam yok, öldü. Annem dersen var ama benim için yok. Beni yeni kocasına tercih etti. Düşünebiliyor musunuz? Bunun benim canımı nasıl yaktığını anlayabiliyor musunuz? Anlayamazsınız. Kimse bir şeyi tıpa tıp aynı olarak yaşamadan anlayamaz. Tam her şey bitti, ölmeliyim derken Rüzgar Tan diye bir şapşal girdi hayatıma. Beni bu iğrençliklerden çekip kurtardı. Hiç gelmediğim, hayalini kurduğum bir yere getirdi beni. Hayatımı, yaşam tarzımı değiştirdi. Kendisine aşık etti beni. Peki şimdi ? Onu kaybedebilirim. O Pelin ve Mert'den her şeyi beklerim. Hayatımı alt üst edip beni mutsuz etmek için ellerinden geleni yapacaklar. Bizi ayırırlarsa, işte bu bardağı taşıran son damla olur. SON.

Banyoda amaçsızca durup bunları düşünürken, birden ağladığımı fark ettim. New York'a geldiğimden beri ilk defa ağlıyordum. Burası o kadar güzeldi ki, ağlayacak sebep yoktu. Bugüne dek. Toparlanmaya çalıştım, elimi yüzümü bir kez daha yıkadım ve gözlerimin kızarıklığının geçmesi için biraz daha bekledim. Öylece etrada bakınırken birden banyo kapısı tıklatıldı. Dışarıdaki ses ''Mira, iyi misin?'' diyordu. Bu Rüzgar'dı. ''Evet canım iyiyim.'' dedim. Sesimi ''İyiymiş'' gibi çıkarmakta ustaydım zaten. ''Tamam bebeğim hadi çık da, gidelim artık eve.'' dedi. ''Tamam geliyorum'' dedim. Yüzümü son kez yıkadım ve banyodan çıktım. Salona geçtim, Rüzgar beni bekliyordu. ''Neyse biz artık eve gidelim, yarın okul var zaten.  Size iyi akşamlar.'' dedi beni gören Rüzgar. ''Biz de kendi evimize gitsek iyi olur!'' dedi Meral abla, gülümseyerek. Amcam ''Anlaşılan yine ben yalnız kalıyorum...'' dedi. Meral abla yine gülümsedi, ''Bir süreliğine daha yalnızlığa katlanman gerek canım!'' dedi. Hepimiz güldük. Amcamı öptüm, daha sonra kendi arabımıza binerek eve doğru yol aldık. Meral abla, Pelin ve Mert de kendi arabalarıyla gitmişlerdi bile. 

Eve geldiğimizde direk uyudum çünkü ruhen çok yorgundum.

ERTESİ GÜN

Sabah kalkıp okula gittik, aslında gitmek istememiştim çünkü Miller'lar bir kaç günlüğüne teyzesinin evine gitmişlerdi. Yani birkaç gündür okula gelmiyordu.

İsteksizce -Mert'in yüzünü görmeye isteksizce- sınıfa girdiğimde Mert'den daha güzel bir şey görmüştüm! MILLER !

Koşarak ona sarıldım, Mertin arkadan bana ters ters baktıgını görebiliyordum. 

''Çok özledim seni!'' dedi Miller. ''Bende seniiii'' diye bir çığlık attım ve tekrar sarıldım. ''Yanıma oturacak başka kişiler olmayacağına seviniyorum, iyi ki geldin!'' dedim. ''Ah, neler oldu ? Detayları teneffüste istiyorum.'' dedi Miller gülerek. ''Detayların elinizde olacağından emin olabilirsiniz Miller bey.'' dedim. İkimizde kahkaha attık. Etrafımızdaki kızların/erkeklerin bize imrenerek baktıklarını görebiliyordum. Kıskandıkları çok belliydi. Ah, umurumuzda mı? HAYIR. 

Hoca gelmişti, ders başlamıştı. En sevmediğim kısma geçmiştik. Ders saatleri.

Neyse ki ders çabuk geçti ve hemen teneffüse çıkabildik.Arka bahçedeki duvarın önüne gittik,Rüzgar gelmemişti. Bayan Mcbride  derste aşırı gürültü yaptığı için ceza vermiş ona. Hahaha,hem şapşal hem de hala çocuk.

Aslında Rüzgar'ın olmaması avantaj sağlıyordu çünkü Rüzgar'ın bilmediği şeyler vardı. Miller'a bunları anlatamamda sakınca yoktu zaten. Her şeyi tek tek anlattım. O yokken olan her şeyi. Ağzı açık beni dinliyordu. Konuşmam bittikten sonra sarıldı, işte bana güven veren ve kendimi iyi hissettiren sarılma... ''Mira, üzülmeyeceksin. Ağlamayacaksın. Çünkü sana birşey olmayacak. Çünkü o sürtük ve geri zekalı kardeşi sana zarar veremeyecek. Rüzgar'la seni ayıramayacaklar. Hey, beni anladın mı?'' dedi. ''Ama...'' diyecek oldum, parmaklarını dudaklarıma koydu. ''AMASI FALAN YOK.'' 

Derse girdiğimizde bu saatlerde Rüzgar ve Pelin'in aynı sınıfta ders işliyor olması, iyice sinirimi bozuyordu. Tahammülüm yoktu o ikisinin bir arada olmasına! Neyse ki ben de yalnız değildim. Yanımda Miller vardı. Mert önceki derste baktığı gibi bana bakamıyordu. Çünkü Miller, onun ağzının payını vermişti (!)

Okul çıkışı kapıda Miller'la ayrıldıktan sonra Pelin'in köşede bana seslendiğini duydum. Yanına gittim, ''Ne oldu?'' dedim. Dün duyduklarımı belli etmek istemiyordum. O yüzden hiçbirşey olmamış gibi davranmak zorundaydım. ''Mira, benimle gelmelisin.'' dedi. ''Nereye?'' dedim şaşırarak. ''Gelmelisin işte. Lütfen.'' dedi, kolumu sıkıyordu. Lütfen'i bastırarak söylemişti özellikle. ''Ne diyorsun sen ya bırak kolumu!'' diye bağırdım. O sırada  çantasından kulaklık çıkarıp kulağıma taktı, telefonunda bir şeyler kurcaladı ve bana BİR ŞEY DİNLETTİ... OLAMAZ.

Bu , bu ses Rüzgar'ın sesiydi. Emindim. Hemde hiç olmadıgım kadar. Ve Rüzgar şöyle diyordu; ''Mira, mira lütfen gel ve beni kurtar! Lütfen Mira. Bu psikopatlar beni öldürecekler! MİRA SANA İHTİYACIM VAR MİR...'' Tam o anda ses kesiliyordu. Bu da neyin nesiydi şimdi? Pelin kulağıma eğildi, ''Şimdi prenses, geliyor musun? Yoksa o yakışıklı sevgilin gebersin mi?'' dedi. Öfkeden ellerim titriyor, şaşkınlıktan gözlerimden yaşlar akıyordu. Bu bir oyun muydu? Veya bir tür şaka? Neydi şimdi bu?! 

Pelin ''Geliyorum'' lafımdan sonra kolumdan çektiği gibi bir arabaya bindirdi beni. 

''Nereye gidiyoruz ?!'' sorularımın hiçbirine cevap alamıyordum. Tek kelime konuşmuyordu. 

Sonunda araba durmuştu. Etrafıma bakındım. Bir arazideydik. Burada sadece garaja benzeyen oldukça büyük ve yüksek bir ev vardı. Duvarları çok tuhaftı. Pelin aşağı indi, ''İn arabadan'' diye bağırdı. İndim. Kolumdan tuttu, az önce anlattığım evin içine girdik. İçerisi oldukça kasvetli bir ortamdı. İğrenç diyebilirdim aslında. Aslında iğrenç kokular, böcekler, sinekler falan yoktu. Fakat ben böyle uzun tavanlı, yüksek, büyük yerlerden biraz ürktüğüm için burası da 'İğrenç' gözükmüştü gözüme. Hala ne yapacaklarını anlayamıyordum. Tek düşündüğüm; RÜZGAR'IN NEREDE OLDUĞUYDU. ''Ne yapacaksınız ba..'' tam sözümü bitirecekken karşıdaki kapı açıldı, içeriden Mert çıktı. Sırıtarak bana doğru geldi. ''Teşekkürler kardeşim!'' diyerek ukalaca göz kırptı Pelin'e, Pelin de sırıtarak cevap verdi; ''anlaştığımız gibi.'' 

''Ne anlaşması? Neler oluyor?! Rüzgar nerede!!!!!'' diye haykırıyordum. ''Ah, bağırma prenses. Bak burada kimse seni duyamaz. Rüzgar şimdi güvende. O ses kaydı sadece efektle oluşturulmuş bir YALANDI. Anladın mı? Pelin Rüzgar'a çok iyi bakacak şüphen olmasın.'' dedi Mert. ONDAN GİT GİDE İĞRENMEYE BAŞLAMIŞTIM. ''Senden iğreniyorum! Ne yapacaksan söyle çabuk!'' diye tekrar bağırdım. ''Sadece biraz oyun oynayacağız prenses...''

Duyduğum son şey buydu. Gözlerimin kapandığını hissetmiştim... 

İntikamOù les histoires vivent. Découvrez maintenant