Yİ/5.BÖLÜM

35.6K 1.3K 251
                                    

(Artık her bölümde şarkı yayınlayacağım...)

-Satır arası yorum yapmayı unutmayın canlarım, keyifli okumalar :)-

|Şarkı; Beyonce:Crazy in love

|YOLCULUK İSTANBUL|-5

Beynimin içinde dönüp duran onlarca kelime, haykıracağım ve dilimin ucunda sabit bırakılmış yüzlerce cümlenin başımı ağrıtmasından ziyade ruhumu yorgun ve biçare bırakmasından sıkılmıştım. Öfkeme veya çeşitli duygularıma mâni olamamak bende bedende yaşayacağım acıdan çok ruhumda bıraktığı ve kapanması zor yaralar açmaktan bıkmıyordu. Hele o yaralara deva olmaksa... Sanırım zamanla imkansızlığını tattıran en yegâne şey. Bir şey lazımdı, bir merhem veya bir mutluluk sebebi; ancak mutlak bir şeye ihtiyacı olduğum kesindi. İyi olmam lazımdı, bu şehre adım atar atmaz gelme sebebimden kaynaklanan bir büyüyle hareket edip değil, kendimle olup iyi olmam lazımdı.

Gözlerim kapalı durdukça ağrısını her dakika biraz daha katlanılmaz kılan başıma dayanamayarak adeta kilitlenir gibi birbirine sımsıkı yapışmış gözlerimi yavaşça açtım. Karşıma çıkan bulanık görüntüyle tatmin olamamışçasına yüzümü buruşturarak gözlerimi art arda birkaç defa daha kırpıştırıp bakış açımı netleştirmeyi başarmıştım. Görüntü haznemi kaplayan beyaz tavanla birkaç dakika daha bulunduğum yerde kendime gelmek ister gibi bekledim, ardından bakışlarımı yavaş ve telaşsız bir şekilde bulunduğum odada gezdirdim.

Koyu kahverenginin hâkim olduğu oda bana tanıdık gelirken bulanık beynimden henüz nerede olduğumu bile çıkaramıyordum. Üstelik bu şiddetli baş ağrısı sürmeye devam ederse çocuk gibi ağlayacağımda bir gerçekti. Dudaklarımı sabretmek isteyerek birbirine bastırarak başka şeylerle meşgul olmak adına odayı incelemeye devam ettim.

Odanın içi fazlasıyla büyük ve duvarları açık krem rengine boyanmıştı. Bir tarafında bulunan kahverengi büyük masa ve önüne özenle dizayn edilmiş dize kadar uzanan sehpa, etrafında ki, bizzat birine uzanmış olduğum geniş koltuklar odanın büyük bir kısmını kaplarken masanın üstüne özenle dizilmiş çeşitli renkteki dosyalar, kalem kutusu, bilgisayar ve masanın üzerindeki, direkt görebileceğin bir yerde, altın rengi dikdörtgen, bir küçük tabelanın üzerinde Baran Berzan Karasu yazısını gördüğümde kaşlarımı kaldırdım.

Baran'ın ikinci bir ismi mi vardı?

Berzan... İkinci ismi ister istemez hem yabancı hem de kulağa çok hoş gelse de yaklaşık iki haftalık bir süre zarfında Baran diye alışınca garip olmuştum. Üstelik Begüm'ün de bu isimden hiç bahsetmemiş olması ya da ona seslenirken bunu söylememesiyle, bunu daha yeni öğrenmiş olmam ve oldukça garip gelmesi fazlasıyla olağandı. Sahiden ona Berzan diye seslenen var mıydı?

Başımın hala aynı şiddette süren ağrısını umursamamaya çalışıp ellerimle koltuktan destek alıp yavaşça doğruldum. Bütün bedenimden gücün çekildiğini ve hareket ettikçe canımın yandığını hissediyordum. Doğrulduğum anda üzerimde benimle birlikte hareket eden bir şey hissedince korkuyla sıçradım. Lakin üstüme baktığımda, bunun siyah bir kaban olduğunu görmüştüm, hareket etmemle beraber iyice omuzlarımdan inip karnıma kadar gelmişti. Bunun Baran'ın üzerindeki kaban olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Kaliteli olduğu görünüşünden bile belli olan siyah kabanı elime alıp özenle üzerimden çektiğim de Baran'ın erkeksi eşsiz kokusu burnuma yavaş ve ağır şekilde ilişmişti.

Kendimi kaptırmamak için hızla, sanki vebalı bir şeymiş gibi hemen onu koltuğun üzerine koyup ayaklarımı koltuktan sarkıtıp yavaşça ayağa kalktım. Ellerimi başıma koyup ağrısını dindirmek için masaj yapacağım sırada kapı açılınca elimi refleks olarak başımdan çekip kapıya odaklandım.

YOLCULUK İSTANBULWhere stories live. Discover now