Yİ/40.BÖLÜM

16.7K 855 835
                                    

#BÖLÜM ŞARKISI: Alan Walker- Yalnız

(BİR DAHA Kİ BÖLÜM 500 OY VE 650 YORUMA GELECEKTİR

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(BİR DAHA Kİ BÖLÜM 500 OY VE 650 YORUMA GELECEKTİR. LÜTFEN SATIR ARALARINI BOŞ BIRAKMAYALIM. KEYİFLİ OKUMALAR...)

|YOLCULUK İSTANBUL|-40

Küçükken her kız çocuğu büyüyünce ya asla evlenmeyeceğim, derdi ya da evleneceği adamın hayalini kurmaya başlardı. Elbette şimdiki gibi kriterlerimizin ciddiyeti olmazdı ancak çizgi filmlerde görülen prensler veyahut pelerini kara olan halkı kurtaran kahramanlardı kriterden ibaret olan. Sonunda ya atıyla gelir sevdiği kıza kavuşur ya da elini havaya doğru kaldırarak gökyüzüne, halbuki kafamızda kurduğumuz mutluluğa uçarlardı. Çocuk aklı dedikleri bu olsa gerekti sanırım, yaşadığımız veya gördüğümüz hiçbir olayı, izlenimi asla kötüye yormaz, yoramazdık. İçinden hep iyi şeyler arar, bulamadıklarımızdan ise çizgi filmlerdeki kötü adamlarmış gibi bakarak korkardık. Ama kötü olmazdı, olamazdı.

Ben ise evlilik hayali kurmayanlardandım.

Altı veya yedi yaşında izlediğim çizgi filmlerindeki o kahraman adamlara âşık olduğum doğruydu ancak kendimi hiçbir zaman kahramanın kurtardığı iyi kız yerine koymamış, koyamamıştım. Bu belki de hayat serüvenimde on dokuz yıl boyunca devam etti, ta ki bir gün gerçeklerin çelmesine takılıp düşene ve bu defa eve yürümekten başka bir yöne kaymayan ayaklarımın apansızsa İstanbul yoluna düşmesinin ardından. Geldiğim gün hayatımda ilk defa aşkı tattığım adam tarafından kaçırılmakla beraber bitmek bilmeyen olaylar beni bundan neredeyse onunla ilk düşüneceğim şeyin evlilik olması yönünde ilerlerken bu kez birkaç gerçekle beraber bir yıkım eşiğinde savrulmuştuk.

Hayaller kendini karanlığa kapattı ardından gerçeklerin ışıkları yakıldı.

Öylece durmuştum. Kollarımın her iki yanda durması ve bacaklarımın hareket edememesi yüzümde ise donmuş mimiklerimden tek bir kıpırtının dahi olmamasıyla adeta put gibi karşımda gözlerimle çakışan koyu kahverengi gözlerin bedenine bakıyordum. Vücudumu dıştan hissedemezken içimde öylesine büyük bir yangın başladı ki, ateşinde harlandığımı değil bu defa üşüdüğümü hissettim. İki ay... Tam iki ay sonra karşımda olması o kadar tuhaf ve garipti ki, beynimin algılarının kapandığını ve kendi ailemle konuşurken bile ismini anmadığım adamın tekrar kalp atışlarımı hızlandırdığını hissettim.

Ama hayır, böyle olmamalıydı! Netice de Baran beni terk etmişti! Soğuk ve öfkeli olmalıydım, hatta belki de şimdi üzerine atlamam mı gerekiyordu veya saldırmam?

Hayır, hayır... Sadece gözlerinin içine nefretle baksam yeterliydi.

Gerisi ne onun ne de benim canımı yakardı.

"Abla?" diye yanımda bana seslenen Deniz'e gözlerim kayarken yüzümün nefretle kasılmasını engelleyemedim ve dişlerimin arasından tısladım.

YOLCULUK İSTANBULWhere stories live. Discover now