Yİ/36.BÖLÜM

19K 677 202
                                    

#BÖLÜM ŞARKISI: Çağan Şengül-Anlatamadığım Şeyler (Cover)

(Şöyle bol bol yorum atsanız da üç gündür bozulmuş keyfim yerine gelse :)) Keyifli okumalaar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Şöyle bol bol yorum atsanız da üç gündür bozulmuş keyfim yerine gelse :)) Keyifli okumalaar...)

|YOLCULUK İSTANBUL|-36

Karanlığın içine hapsedilmeye mahkum bırakılmış parçalanmış ruhumu ve küçük elleriyle her daim şefkate muhtaç olan kız çocuğunu göğsümde, kaburgalarımın arasında yaşatıyordum. Orada nefes aldırıyor, onları tutunamadığım şefkatin hinliğiyle besliyordum. Yıllarca onlara tutunmuş, onlara gözyaşlarımı akıtarak anlatmıştım; anlatmasam da onlar dinlemişti. Bedenimde ki görünmez çürükleri, ruhumun parçalanmış hüzünleri, derdime bulanmış hüsran dolu anılarımı ve beni anlayamadıkları zaman ki sessiz çığlıklarımda yine ben, kendime derman olmaktan kaçamamıştım. Çünkü yanımdakilerden ziyade, doğduğum andan beri başlayan bu burukluğa benden başka kimse deva olamazdı.

Her avuçlarımı parçaladığımda, yalnızlıkla büyümüş anılarımı yaşadığımda, her çaresiz olduğumda; kaburgalarımın arasında elleri yaralı küçük kız çocuğundan medet umuyordum. Ummak güzeldi, lakin sonunda umuda uğramamak güzelden ziyade beterdi. Ben betere itilmiştim, habersiz ellerin kuvvetiyle güçsüz omuzlarımdan itilmiştim. Zamana yaklaştığımdaysa etrafımda ki insanların hainliğine kapılmış, hala da kapılmaktan korkar olmuştum.

Ben annemin her gece zihin süsleyen masallarıyla uyumamıştım, aksine; her gün ellerimi sesim çıkacak diye korkarak ağzıma kapatıp göz yaşlarıyla sorgulayarak uyumuştum. Sorgulamayı, her gece zihnimde kurduğum bir bedenle öğrenmiştim. Ben her düştüğümde annemin sıcak nefesini yaralı bedenimde hissetmemiştim, aksine; ellerimi canım daha da yansın diye asfalttın sert taşına bastırarak kendim kalkmış, kendim koşmuştum. Koşmayı ben yaralanmaktan, insanların sözleriyle yaralamasından öğrenmiştim.

Şimdi ise elimde ki telefondan gelen bu mesaj beni bunca yaşadıklarıma rağmen umut vaat edebilirdi. Ancak ben o umudu bile hissedemiyordum artık. Ruhumun bulanmış olduğu öksüzlüğe sırtımı yaslamaya devam ediyordum. Ben anne kelimesine bile muhtaçken şimdi istememem korktuğumdan mıydı? Ya ona fazla kapılırsam diye miydi?

Anneler yavrularını bırakır mıydı?

"Destina, ne oldu?" diye kuşkulu sesiyle konuşan, karşımda kollarını masaya yaslamış ve pür dikkat bana bakan adama çevirdim bakışlarımı. Elimde ki telefonu derin bir nefes alarak masanın üzerine koyduğumda ona güven verir gibi gülümsedim.

"Sevgili annem, doğum günümü kutlamış." dedim düz tutmaya çalıştığım sesimle. Baran garipsemeyerek kaşlarını kaldırdığında masaya yasladığı kollarını göğsünde birleştirdi.

"Vazgeçmiyorlar anlaşılan." dediğinde alayla güldüm.

"Benden mi?"

Baran gözlerini kıstığında aniden gerilen çenesi ve yüz hatlarıyla beni işaret etti. "Seni üzmekten," dedi ardından kendi kendine konuşur gibi mırıldandı. "Halbuki onları uyardığımı düşünüyordum."

YOLCULUK İSTANBULWhere stories live. Discover now