8. Bölüm

4K 251 13
                                    

Amnesia şarkısını Luke'un yazdığını biliyorum. Okuduğunuzda, "Bu kız salak mı?" falan demeyin. Öptüm. Ha bir de, Amnesia şarkısının sözleri Sarah ve Calum'ı temsil ediyor olabilir, birazcık, ehehe.

Ona doğru ilerlerken, amacımın ne olduğunu bilmiyordum. Calum-lanet-olası-Hood, hiçbir çaba göstermeden bile düşüncelerime etki edebiliyordu. Bunu nasıl yaptığını öğrendiğimde, işler daha kolay olacaktı. Yanına yaklaşıp, hafifçe ona doğru eğildim.

Saçları gereğinden fazla dağılmıştı, yüzünde aptalca bir gülümseme vardı ve yattığı yer, birkaç buruşturulmuş kağıtla kaplıydı. Tanrım, ondan kesinlikle nefret ediyordum çünkü.. Çünkü o piç kesinlikle melek gibi uyuyordu. Ve insanların duygularıyla oynamaktan kesinlikle zevk alıyordu.

Elinde sıkıca tuttuğu bir kağıt parçası vardı, yavaşça uzanarak, kağıdı elinden çektim ve kağıtta yazan yazıyı okuyunca, içimde bir şeyler istemeden kıpırdandı. Kesinlikle mutluluktan değildi. Kusmak ve ağlamak arasında kalmıştım. "I wish that I could wake up with amnesia. Forget about the stupid little things like the way it felt to fall asleep next to you." (Keşke belleğimdeki her şey silinmiş olarak uyanabilsem. Küçük salak şeyleri unutmak için, senin yanında uyumanın nasıl hissettirdiği gibi.)

Gözlerimin dolmasına aldırmadan, yandaki sandalyenin üstünde duran kalemi alarak, boş kısma bir şeyler yazdım. "If today I woke up with you right beside me, like all of this was just some twisted dream. I'd hold you closer than I ever did before, and you'd never slip away." (Eğer bugün sen tam yanımdayken uyansaydım, sanki bunun hepsi birkaç karmakarışık rüyaymış gibi. Seni daha önceden tuttuğumdan daha da sıkı tutardım, ve sen asla sıvışmazdın.)

 Kağıdı yeniden elinin üstüne koyup, usul adımlarla kapıya doğru yöneldim.

"Sarah?"

Kafamı yavaşça ona doğru çevirdim. "N-ne?"

"Burada ne yapıyorsun?"

Omuz silktim. "Evet, burada ne yapıyorum?"

Kafası karışmış gibi kaşlarını çattı ve hatırlamaya çalışır gibi duraksadı. "Ah, evet. Daha iyi misin?"

Gözlerimi devirerek ona baktım. "Nefes alabiliyorum."

Ayağa kalktı ve bana doğru yaklaşmaya başladı. Bir adım geri attım.

"Sarah, seni incitmeyeceğim."

"Beni incitmeyecek misin?" Delice bir kahkaha attım. "Sen mi?"

"Dün hayatını kurtardım."

"Bunu. Ben. İstemedim." dedim dişlerimin arasından. "Kendini bir hayat-kurtarıcısı falan mı sanıyorsun? 'Calum Hood! Sen benim hayat kurtarıcımsın' diyerek, yaptığın her şeyi unutmamı sağlayacağını mı sanıyorsun?" 

"Seni incitmek istemedim."

"Hah, sahiden mi? Ama incittin ve bunu ödeyeceksin. Yemin ederim hayatını mahvedeceğim, tıpkı senin benim hayatımı mahvettiğin gibi."

"Sarah." 

Suratına son bir kez daha tiksintiyle -ve biraz da özlemle, ama bunu kimseye söylemeyin-  bakarak, odadan çıktım. 

Ardından evden. 

*

"O kesinlikle bir piç kurusu!" diyerek kameraya bağırdım. Öfkemi neden ondan çıkardığımı bilmiyordum ama birilerine - bir şeylere bağırmaya kesinlikle ihtiyacım vardı. "Önce benimle birlikte uyuyor ve sonra başkasına gidiyor, daha sonra bardan beni kendi evine götürüyor!"

all i want is you ▸ c.h.Where stories live. Discover now