19. Bölüm

2.7K 218 9
                                    

Uyandığımda, Calum'ı kontrol etmek için, gözlerimi açmadan, onun olduğu tarafı yokladım.

Yoktu.

"Calum?" diye mırıldandım gözlerimi yavaşça açmaya çalışarak. Bir cevap gelmedi ve tanıdık gelen bırakılma hissiyle, dolan gözlerimi silmeye bile uğraşmadan, aşağıya, mutfağa indim.

Mutfaktan gelen birkaç tıkırtı, ürkmeme sebep oldu. Geldiğimi farkedip bana doğru dönen Calum, bir açıklama yapma gereği duymuş gibiydi. "Ee," dedi elindeki bıçağı tezgaha bırakırken. "Çok güzel uyuyordun ve bir özür olarak sana kahvaltı hazırlamak istedim ve-"

Gülümseyerek yanına gittim ve kollarımı boynuna doladım. "Teşekkür ederim."

Bu ani tepkime fazlasıyla şaşırmış gözüküyordu. Bir süre sonra kendi ellerini belimde birleştirdi ve kulağıma fısıldadı. "Ne için?"

"Beni yeniden bırakıp, gitmediğin  için,"

Beni kendinden uzaklaştırdı ve gözlerimin içine baktı. "Seni bir daha asla bırakmayacağım." Eline yeniden bıçağı aldı. "Şimdi birkaç yumurta çıkar."

Kafamı sallayarak, dolaptan yumurtaları çıkardım. "Yapabileceğim başka bir şey var mı?"

Biraz düşündü ve onaylarcasına kafasını salladı. "Masayı terasa kur."

"Bu havada mı?" dedim gözlerimi kocaman açarak.

"Bugün hava güneşli," diyerek bana yanıt verdi. "Yağmur veya kar yok, sadece şal olarak yeteri kadar ısınabiliriz." Biraz duraksadı ve devam etti. "Ya da birbirimizi ısıtabiliriz."

 *

Kahvaltıdan sonra, masayı toplama işimiz bittiğinde, başından beri sormaktan kaçındığım soruyu ona sordum. "Ne zaman gideceksin? Yani," dudağımı ısırdım. Bakışları dudağıma kaydı. "Yani tura?"

"Yarın," dedi düz bir sesle.

"Ah, pekala," diyerek yatağıma oturdum. "Peki ne zaman geri döneceksin?"

Biraz düşündükten sonra, bana cevap verdi. "Boş bulduğum zamanlarda."

"Tamam," dedim odamdaki perdeleri açmak için ayağa kalkarak. Onunla göz göze gelirsem, ağlayarak, beni bırakmaması için yalvaracağımı biliyordum. 

Arkamdan gelerek, kollarını karnımın etrafına doladı ve beni kendine çekti. "Beni özle,"

Sanki görecekmiş gibi gözlerimi devirdim. "Özlemeyeceğim,"

"Öyle mi dersin, Sarah?" derken gülümsediğini anlamak zor değildi. 

Ona doğru dönerek dudaklarına bir öpücük kondurdum.

*

"Seni seviyorum," diyerek alnıma bir öpücük kondurduktan sonra, uçağına binmek üzere gitti ve ben o gittikten sonra ağlamaya başladım. Onun yanında ağlamayacağıma dair ona söz vermiştim. 

Hızlı adımlarla havaalanından çıkıp, annemin arabasına doğru yürüdüm. Ön koltuğa oturur oturmaz, hıçkırmaya başlamam bir oldu. "Onu bırakmak istemiyorum," dedim sürücü koltuğunda oturan anneme doğru bakarak. "Onu yeniden bırakmak istemiyorum anne,"

Annem, acır gözlerle bana baktı. "Yeniden video günlüğü çekmeye ne dersin?"

Kafamı sallayarak ona onay verdim. "Bu iyi olabilir, sanırım."

"Olacak tatlım," yanıma doğru uzanıp saçlarıma bir öpücük kondurdu. "Sanırım gitmeliyiz."

"Evet," dedim gözlerimi silerek. "Gidelim."

*

Eve geldiğimde, hızlı adımlarla odama çıktım ve bir duş almak için kıyafetlerimi hazırladım. Sıcak suyun bedenime bir iğne gibi batması önemli değildi, burada aşk acısı çekiyordum yahu!

Gözlerimi kapadım ve olanlar hakkında düşünmeye başladım.

Her şey çok hızlı gelişmişti ve ben Calum'ın beni sevdiğine gerçekten inanamıyordum. Yani o Calum Hood'dı, önceden tanışmış olmamız bile oldukça hayal ürünü gibi gelirken, şimdi bana karşı oldukça nazikti ve bu bilirsiniz, garipti. 

Birkaç yıl önce ona nasıl ve neden böyle bir şey yaptığımın cevabını bile kendime veremezken, onun bütün bunları bir kenara atıp bana bir şans vermiş olması, gerçekten müthişti. Şey, ben de ona bir şans vermiş sayılırdım.

Duştan çıktıktan sonra üstümü giyindim ve annemin dediği gibi, bir video çekmek üzere kamerayı açtım. Kayıtlara bakarken, oradaki fazladan kayıtları gördüm. Merakla onlardan birine tıkladım ve izlemeye başladım. 

"Sarah," diye kulaklarımı doldurdu hayatımda duyduğum en huzur verici ses. "Bunları ben gittikten sonra açacağını biliyordum," dedi gülümserken. "Yanımdayken ağlamayacağına dair söz vermiştin, şuan yanında olmadığımı düşünüyorsan, yanılıyorsun."

Gülümseyerek kameraya baktım ve kaydı durdurarak, bu videoyu nerede çektiğini anlamaya çalıştım. Sanırım benim odamdı. 

"Benim daima yanında olduğumu bilmen gerekiyor," kamerayı eline alarak bir yerlere gitti. "Bak," dedi gülümseyerek. "Uyuyorsun ve uyurken sana melek gibi gözüktüğünü söylemiştim," sırıttı. "Eğer yalnız hissedersen bu videoyu izle. Seni seviyorum."

Gözyaşlarım yeniden akmaya başlamıştı ve sulu göz biri olduğumdan dolayı, kendime küfretmemek için zor duruyordum. Diğer videoya geçtim. 

"Hâlâ uyuyorsun," dedi dudaklarını büzerek. "Tamam uyurken tatlı olduğunu inkar etmiyorum ama.." Sessizce bir kahkaha attı. "Tamam özür dilerim, seni seviyorum."

Diğer videoyu açtım. Bu sefer bulunduğu yer farklıydı ve bir şekilde tanıdıktı. Ama nereden tanıdık geldiğini bilmiyordum. "Sarah," dedi. "Kendimi öldürmek istediğimi sana söylemiş miydim?" Sanki şuan bunu karşımda yapıyormuş gibi kafamı sağa sola salladım. "Bu kamerayı çalmakla ne yaptığımın farkında bile değilim. Muhtemelen seni delirttim ve benden daha çok nefret etmeni sağladım? Ama doğru, bunları benim yaptığımı bile bilmiyorsun."

Video eskiydi. Ağzımı şaşkınlıkla açtım.

"Bunun artık bizim küçük sırrımız olmadığını söylerken neyi kastettiğini bilmemek, beni çılgına çeviriyor. Ve seni bu kadar çok üzdüğüm için kendimden nefret ediyorum." Derin bir nefes çekti. "Ama iki yıl önce beni böylesine aptal aşığa çevirdikten sonra, beni bıraktıp gittiğinden dolayı, senden de nefret ediyorum." Biraz duraksadı ve bakışlarını ellerine odakladı. "Ama bu seni delicesine sevdiğim gerçeğini değiştirmez."

Onu bırakıp gitmek derken neyi kastediyordu? Ve delicesine aşık olduğum Calum Hood'ın videosunun, benim odamda ne işi vardı? 

Beynimdeki boşluklar yeniden belirmeye başlıyordu.

all i want is you ▸ c.h.Where stories live. Discover now