Alıntı

12.2K 634 181
                                    

*-* Sonbahar erken geldi galiba.. :)) 

Muhteşem bir yağmur, hafif üşüteninden esen rüzgar, elimde demli çayım.. Alttan üstat söylüyor; 'Yağmur da var, çok sevdiğim rüzgar da.. Ve ben seni çok özledim..'  

Daha ne olsun canlar dedim bu yağmura eşlik edecek bir alıntı yazayım.. 

Tek suçlu yağmur ona göre :))

                               *** 

Füsun tam iki haftadır Berdan'a gerçeği anlatabilmek için yanıp tutuşuyordu. Berdan değil eve gelmek telefonlarını bile açmıyordu. Rıza'ya her türlü işkenceler yapsa da gittiği yeri bilmediğini söylemenin ötesine gidememişti. Eşyalarını gizliden gizliye kontrol ettiğinde ise hepsinin düzenli bir şekilde askılarda olduğunu görmüştü. Az da olsa içi rahatlayan Füsun, beklemekten başka çaresi olmadığını biliyordu. O gün hastanede kendine geldiğinde başucunda Berdan'ı bulmayı beklese de Rıza'yı bulması derin bir hayal kırıklığı yaşamasına sebep olmuştu. Nerede diye sorsa da Rıza sadece omuz silkmekle yetinmişti.

Füsun evde ruh gibi dolanıyor, siparişlerini bile tamamlayamıyordu. Ahu elinden geldikçe akşamları arkadaşının yanına uğruyor, teselli etmeye çalışıyordu. O kara herifi bulduğu yerde parçalayacaktı.

Üçüncü haftayı bitirmek üzereyken gece kapı tıkırtısıyla yerinden sıçrayan Füsun bir umut odasından fırladı. Merdivenlerin başına geldiğinde kulağına dolan ayak sesleri anında heyecanlanmasına sebep oldu. Fısıltıyla gelen küfür sesini duyduğunda ise artık gelen kişiden emin oldu.

Berdan bulanık gördüğü merdivende tökezlediğinde düşmemek için tırabzana yapıştı. Bu eve neden döndüğünü de bilmiyordu. En son galeriye giden yolda ilerliyordu arabasını durduğunda ise evin bahçesine geldiğini fark etmişti.

Lanet olası kabarık saçı özlemişti!

Üç haftadır ne görüyordu ne o cazgır sesini duyuyordu. Kafasını dinlemek istemişti ama kıza bir haftada alıştığını anladığında ise her yanı yakıp geçmişti. Birde yalan olayı vardı tabi! Gözünün içine baka baka ona yalan söylemiş, vicdanıyla oynamıştı.

Berdan düşündükçe içinden çıkamayacağı bir hal almıştı. Yalan söylediyse söylemişti. Ona neydi ki? Ama bana ne deyip geçemiyordu! İçinde adını koyamadığı sinir harbi yaşanmaya devam ediyordu.

Ayak sesleri yakınlaştıkça nefesini tutan Füsun, neredeyse kalbinin dışarı fırlayacağını hissetti. Derken göz hapsine yıkılmış bir adam girdi..

Deri ceketinin içindeki gömleği bağrına kadar açılmış, sakalları haftalardır kesilmemiş gibi uzamış, gür saçları birbirine karışmıştı.

O dehşet görüntünün altında bile ne kadar yakışıklı durduğunun farkında değilsin!

Füsun iç sesini kapatmayı başardığı anda bakışlarını adamın gözleriyle buluşturdu. O gözlerde cinayet, özlem, pişmanlık her şeyi görebiliyordu..

Füsun ağzını açmaya ilk defa korkuyordu. Merdivenlerin bitiş yerinde elleri önünde masumca bekliyordu. Berdan ise arlarında 4-5 basamak kala kızı fark edebilmişti. O bakışlar özlemle baksa da bu sadece saniyeler belki de saliseler kadar kısa sürmüştü. Buz kesen kara gözlerini kırpmadan merdivenin kalan basamaklarını çıktı. En son adımda Füsun bir adım gerileyerek adama adım atması için yer açtı. Son adımı atan Berdan uzun boyuyla tepeden kıza baktı. Nefes almaya korkuyordu çünkü burnuna dolan koku şimdiden bütün koruma kalkanlarını indirmeye yetecekti..

Füsun ise adamın üzerinden gelen kendi kokusunu örtemeyen içki kokusunu da alınca suratını büzüştürdü. Zaten dik bile duramıyordu. Sarhoş olduğu her halinden belliydi. Füsun konuşmak için dudaklarını araladığı sırada Berdan'ın sert ve tok sesi konuşmasını engelledi..

SEVDAM BİR ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin