40. Ah Ulan Rıza!

13.6K 975 241
                                    

Tenindeki sıcaklığın verdiği rahatsızlık dürtüsüyle gözlerini aralayan genç kadın, bu sıcaklığa sebep olan adamın neredeyse bütün bedeninin üzerinde olduğunu fark etti. Gözlerini bile devirmeye gücü yoktu. Adamın, tek bacağı kendi kilosundan bile fazlaydı. Ve o bacak şuan üzerindeydi. Sadece üzerinde olan bacakta değildi. Kas yığını olan kolu da koca bir kütleyi aratmayacak şekilde boynundan aşağı doğru sarkmıştı. Bu adamın bu kadar dağınık yatması kesinlikle yasal suç olmalıydı!

"Beni öldürmeye yemin mi ettin, anlamadım ki?"

Füsun homurtularını adamın duyup duymamasını önemsemedi. Duysa iyi olurdu. Belki, boğulmadan yataktan kalkabilirdi. "Berdan?" Adama ilk seslenişi kedi miyavlamasını andırıyordu. Gırtlağına baskı yapan kolu kaldırma ihtiyacıyla yanıp tutuşan Füsun, bedenini kıpırdatmaya çalıştı. Sol kolunun üzerine gelecek şekilde yan yatıyordu. O kolu oynatması zaten imkansızdı. Hatta yaşamının geri kalanında bile kullanacağından emin değildi. "Kaya mısın be adam!" Füsun'un mırıltılarına karşılık yine gelmedi. Adam resmen kış uykusuna yatmış gibi uyuyordu. Bunun sebebi ise günlerdir uyuduğu iki üç saatlik uykulardı. Karısının mabedindeki uykuya hasret kalan Berdan, günlerin acısını çıkartırcasına adeta soluksuz uyuyordu. Füsun daha önceki tecrübelerinden dolayı bedenini çok fazla hareket ettiremiyordu. Çünkü biliyordu ki, sonunda uyandırdığı sadece kocası olmuyordu!

"Kahretsin!" Terli suratına yapışan saç tellerini çekme hissiyatıyla kaşlarını çatan kadın, bir kez daha şansını denemek için adama seslendi. Sonuç olarak seslendiği kişi, birkaç horlama sesi dışında bir tepkide bulunmadı. "Harika! Bir horlamadığın kalmıştı. Ben burada öleyim. Sen horla emi!"

Berdan, uzun zaman sonra huzurlu uykusunun kollarında uzaklardan seslenen kadınının peşine takıldı. Sese yaklaştıkça daha da sinirli bir hal alıyordu. Şuan kadınıyla kendisini bilinmez diyarlarda en güzel faaliyetleri gerçekleştirirken görmesi ise paha biçilemeyecek derecede güzeldi. Gördüklerinden memnun kaldığını belli edercesine bir gülüş belirdi dudaklarında.. Tabi bu gülüşü Füsun göremedi. Çünkü adama hala arkası dönük, bir kol ve bacakla savaş halindeydi. Berdan gördüğü mükemmel rüyalarında kadının kendisine homurdanmasına ise aldırış etmedi. Böyle bir rüyada bile kolunu çimdiklemesi, bacağına tekmeler atması olacak iş değildi. Kükremek istiyordu. 'Ne yapıyorsun kadın?' diye kadını sarsmak istiyordu. Lakin ağzını açtığında sesi bir türlü dışarıya çıkmıyordu. O kadını okşadıkça, teninin her bir köşesine dudaklarını değdirdikçe kadını daha da sinirlenip bağırıyordu. Acaba hoşuna gitmiyor mu diye geçirdi içinden.. Halbuki, dokunuşlarına oldukça duyarlıydı, seviyordu. Sonra kadını, ansızın koluna dişlerini geçirdi. Başka zaman olsa bu ısırma işlemi tahrik edici bir meziyet olarak ilk sırada yerini alırdı ama bu can acıtan bir ısırmaydı. Ve sonunda öyle bir kükredi ki, istediği ses çıkabildi.

"Lanet olsun!"

Berdan yataktan sıçrayarak oturma pozisyonu alırken, şaşkınlıkla arlanan gözlerini kolundan çekmeden öylece duruyordu. Çattığı kaşlarıyla kafasını hızla gerisine doğru çevirdi. Yatağın baş kısmına dayanan karısı tek kaşını kaldırmış, suratına alayın bin bir tonu olan bir ifade bırakmış kendisine bakıyordu. Kolunu kadının gözlerine sokarcasına kaldırdı.

"Az önce beni ısırmadığını söyle!"

Füsun saçlarından bir tutam saç alarak parmağına doladı. Umursamaz bir tavırla omzunu çekerek dudaklarını büzdü. "Üzgünüm diyemeyeceğim, çünkü üzgün falan değilim! O lanet olası kas kütlen az daha ölmeme sebep oluyordu! Söylesene, sen bu kadar dağınık ve derin uyuyan bir adam mıydın? On günde huyun suyun mu değişti? Eğer öyleyse, seni yatağa bağlamam gerektiğini söylemem lazım!"

SEVDAM BİR ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin