bloodstream

3.9K 362 576
                                    

"Beauty And The Beast hikayesini biliyor musun sevgili Louis?"

Uzun masada karşılıklı oturmamız; aramızdaki mesafe her ne kadar uzak olsa da masanın ortasındaki büyük şamdandan, ışığın yeşil gözlerini büyüleyici bir asaletle aydınlatmasını görmemi sağlıyordu. Yüzünde en ufak bir tebessüm bile yokken masanın üstüne dayadığı dirseklerinden destek alarak ellerini birbirine bağladı. İçinde olduğumuz yemek odası yeterince tüyler ürpertici değilmiş gibi bana olan bakışları rahatlamama engel oluyordu. Hala gözleri merakla beni izlerken oturduğum geniş kadife sandalyede kıpırdandım.

"O hikayeyi herkes bilir." dedim gözlerimi ondan kaçırarak.

Başımı önümdeki tabağa indirirken sandalyesinin itilme sesini duymuştum. Adımları benim yanıma gelince durdu ve elini yanağımda hafifçe gezdirdi. Sağ tarafımda yanan şöminenin ısıttığı yanağım onun soğuk teninin temasıyla ürpermşti. Ona bakmamı sağlayabildiğinde yukarı doğru kıvrılmış dudaklarıyla karşılaştım.

"Sence de biz o hikayenin baş kahramanları gibi değil miyiz?"

Eli hala yanağımdayken başımı eğip ondan ve bakışlarından kaçamıyordum. Sadece gözlerimi birkaç kez hızla kırpıştırdım ve benden bir cevap beklememesini umut ettim.

"Sen güzel olansın." diye devam etti baş parmağını çeneme doğru indirirken.

Masaya yasladığı kalçalarını doğrulttu ve duruşunu düzeltti. Sandalyemin başından tutarak geriye çektiğinde kalkmam için elini uzatmıştı. Kalkmama yardım ettikten sonra elimi hala bırakmamış ve şöminenin önünde durmamızı sağlamıştı.

"Ve bende canavar olan."

Boğuk sesi odadaki şömineden çıkan çıtırtılara eşlik ederken parmaklarını bluzumun yakasında gezdiriyordu.

"Benden korkuyor musun Louis?" dedi başını hafif sağa eğerken.

Kesinlikle ondan ölümüne korkuyorum. Ve o da bunu biliyor. O karşımda beni izlerken, bana soru sorarken boğazımın kuruduğunu ve kalbimin ritminin hızlandığını biliyorum. Kesinlikle ondan korktuğum için bu reaksiyonu gösteriyorum.

"Evet." dedim açıkça.

Tişörtümün yakasından çekerek omzumu açtığında gözleri bir süre orada oyalandı. Bu kez yüzüne hüzünlü bir gülümseme yerleştirerek bakışlarını bana çevirdi.

"Herkes gibi." diye mırıldandı sessizce. Ancak bu oda zaten o kadar sessiz ve hayatı durdurmuş gibiydi ki onun her mırıldanışı, her solunumunu duyuyordum.

"İnsanlara senden korkmaları için sebep veriyorsun Harry."

En az onunki kadar kısık söylemiştim. Kendisini tehdit altında hissetmesini istemiyordum. O zaman yeni bir kalkan oluşturup kendini savunmaya geçebilir.

"Sana bunu yapmak istemedim." dedi yeniden omzuma bakarken.

Oraya dikiş atan hemşirenin bana bunun nedenini sorduğunda ki telaşımı hatırladım. Harry'nin beni bıçakladığını söylememiş, kırık aynanın üstüne düştüğüm yalanını uydurmuştum. Omzumda yarım saat cam parçası aramış ancak bulamayıp bana meraklı bakışlar yollayarak oraya dikiş atmıştı.

Harry'nin parmakları bu kez yaranın üstünde duran yapışkan sargı bantında dolaştı ve hiç beklemeden onu oradan çıkarttı. Gözlerini benimkilerden ayırmadan yavaşça eğildi. Nefes alışlarım hızlanırken dudakları omzuma değimişti.

"Her zaman bir pislik gibi davrandım." dedi dudakları hala hafifçe tenime değerken.

Gözlerini sıkıca kapattı ve yüzünü boynuma gömdü. Belimi tutan elleri beni kendine daha çok bastırıyordu ve benim için fazla gelecek bir güçte sarılıyordu. Bunun farkında olduğundan bile emin değildim.

cipa | larry ✓Where stories live. Discover now