lego house

3.3K 323 277
                                    

"O senin baban." diye mırıldandım.

Gözlerini kırpıştırarak önce büyük yumruğunu tutan küçük elime sonra da altındaki afallamış babasına baktı.

"Gidelim. Lütfen sadece gidelim buradan."

Sesim yalvarır gibi çıkmıştı. Elimi indirip Harry'nin babasının üstünden kalkmasını izledim. Başı yere eğik öylece dikiliyordu. Baron kalktı ve üstünü düzeltti.

"O benim babam değil."

Baron da en az benim kadar şaşırmıştı. Hiçbir şey söylemeden sert adımlarla çıkışa ilerledi.

"Duydun mu?" diye bağırdı arkasından Harry.

Ellerini saçlarının arasından geçirip sinirle çekiştirdi.

"Benim babam değilsin!"

"Gidelim Harry."

Kolundan hafifçe tutarak yeniden sızlandım. Baron gözden kaybolunca Harry'nin hızlı nefesleri hıçkırıklara dönüştü. Daha önce hiç bu kadar yüksek sesli ağladığını görmemiştim. Çok acı çekiyor gibi görünüyordu. Kalbim yeniden tuzla buz olurken Harry dizlerinin üstünde çökerek yere oturdu. O ağladıkça ben daha fazla parçalanıyordum. Tıpkı onun gibi dizlerimi serbest bırakarak karşısına oturdum.

Hiç beklemeden kollarımı ona sarıp kendime çekerek sıkıca sarıldım. İhtiyacı olan tek şey buymuş gibi, tüm acılarını dindirecekmiş gibi sarıldım. Başını boynuma gömüp hıçkırıklarının boğuk bir ses olarak duyulmasını sağladı. Elleri sırtımı bulup sertçe kendine bastırdı. Fazla sıkı bir pozisyondu.

"Harry..."

"Benim bir babam yok." diye tısladı.

Daha fazla bastırdı. Ve daha fazla.

"Harry! Canım yanıyor..."

Bu onu gevşetmişti.

"Louis. Sen benimsin Louis. Değil mi?"

Geri çekilip yüzüme baktı. Onun gözyaşları hala oldukları yeri terk ederken başımı salladım.

"Söyle."

Yutkundum. Ancak boğazımdaki yumru hala oradaydı.

"Evet Harry. Lütfen artık gidelim."

Ayağa kalktım ve elimi ona uzattım. Başını kaldırıp gözlerime baktı. Birkaç saniye düşündükten sonra elimden tutarak o da kalktı.

Arabada sessiz geçen bir yolculuğa başlamıştık. Okul yolu değildi. Nereye sürdüğünü bilmiyordum. Onun da ne yaptığından haberi olduğunu sanmıyorum.

"Nereye gidiyoruz?" dediğimde sadece bir saniye için bakışlarını bana çevirip yeniden yola dönmüştü.

Yüzü hala çok kırılmış bir çocuğun ki gibiydi. Hayal kırıklığı yüklü.

"Hiçbir yere gidelim." dedi çatallaşan sesiyle.

Hiçbir yere.

"Peki, orası nerede?"

"Bilmiyorum. Sadece hiçbir şeyin olmadığı bir yere gitmek istiyorum."

Bakışlarımı birbirine doladığım parmaklarıma çevirdim. Öyle bir yer yoktu. Olmasını bende çok istedim. Ama hiçbir zaman olmadı.

Harry'nin bu aşırı kasvetli, üzgün ve solgun hali beni de mutsuz ediyordu. Günler sonra görmek istediğim kişi bu değildi. Üniversitenin koridorunda bana ukalalık taslayan hissiz siyasetçi çocuğu tam da şu anda istiyordum. Bu kadar çaresiz görünmesindense o ukalayla uğraşmayı tercih ederim.

cipa | larry ✓Onde histórias criam vida. Descubra agora