story of my life

2.6K 289 340
                                    

"Kendinize bir bavul hazırlamanıza gerek yoktu. Uzun bir misafirlik olmayacak."

Harry beni bırakmaz. O beni götürmenize izin vermez.

Bavulumu sürükleyerek bahçede ilerlerken kadın arabaya geri bindi. Durdum ve dönüp ona baktım.

"Buraya kadar geldiniz ve oğlunuzu görmeden mi gideceksiniz Bayan Styles?" diye seslendim alaylı ifademle.

Cevap vermeden güneş gözlüklerini taktı ve şoförün kapısını kapatmasına izin verdi.

Yanımdaki adamla birlikte Styles Aile Şatosuna(!) girdim.

Bu yere geldiğim için bu kadar mutlu olacağımı tahmin etmezdim. Evin büyük girişinde merdivenlere doğru yürüdüm. Bavulu kenara bırakıp koşmaya başladığımda heyecandan nefes alamaz durumdaydım.

"Harry! Ben geldim Harry! Burdayım..."

Beni duyup odasından çıkmasını ve bizim merdivenlerin başında özlemle sarıldığımızı hayal etmiştim. Ama sanırım duymuyordu. Odasının kapısını hızla açıp içeri baktım. Boştu. Bu kez aklıma müzik odası geldi. Odanın ortasındaki bir kuğuyu andıran beyaz piyanonun başında oturmuş güzel parmaklarıyla kusursuz bir parça çaldığını düşündüm. Adımlarımı müzik odasına yönelttiğimde hiçbir ses gelmemesi odanın boş olduğunu önceden haber verir gibiydi. Orada da yoktu. Nihayet evde aceleyle yürüyen bir hizmetçi görmüş ve durdurmuştum.

"Harry nerede?"

"Bay Tomlinson?" dedi sorarcasına.

Başımı salladım.

"Evet ben Louis Tomlinson. O nerede?"

"Beni takip edin."

Dediğini yapıp kızla birlikte asansöre bindim. Bir üst katta indiğimizde önünde iki kişinin daha bulunduğu bir odaya geldik. Kız ayrıldı ve beni adamların yanında bıraktı.

İkisinin arasından geçip kapıyı açtığımda yüzümdeki gülümseme silinmişti.

Birden kalbime bir sızı girmiş ve gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Ayaklarım beni taşıyamaz durumda ağır ağır hareket ederken yatağın yanına ulaştım. Başındaki hemşire kız bizi yalnız bıraktıktan sonra kapı kapandı. Şimdi o, ben ve serumlar baş başaydık.

Solgun yüzüne elimi uzattım.

"Ne oldu sana Harry?" diye mırıldandım gözyaşlarımı tutamazken.

Bedeni küçülmüştü sanki. Bir hafta görmedikten sonra vücudundaki kilo kaybını anlamak güç değildi. Bacaklarım titrerken oturmam gerektiğini fark edip arkamdaki sandalyeyi yatağa yaklaştırdım. Başımı karnına koyup elini sıkıca tutarken gözyaşlarım yorganı ıslatıyordu.

Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Gitmeden önce iyiydi. Tanrı aşkına neden bu halde olduğunu bile bilmiyorum. Hıçkırıklarımı tutamadım. Eli kıpırdadığında bunu hissederek hızla başımı kaldırdım. Gözlerini zorlukla aralayarak bana baktı.

"Louis..."

Sesi fısıldar gibiydi.

"Harry!"

Tuttuğum eline küçük öpücükler bırakıp parmaklarımı yanağına uzattım.

"İyi misin? Çok korktum Harry... Ah Tanrım çok korktum."

Hala ağlıyordum. Buna engel olamamıştım.

"Hasta değilim Louis... O şeyi saymazsak."

"O halde neden bu haldesin?"

Gözyaşlarımı sildim. Biraz rahatlamıştım.

cipa | larry ✓Where stories live. Discover now