king and the lionheart

3.5K 340 365
                                    

Harry'nin arabanın arkasından koşarkenki görüntüsü gözümün önünden gitmiyordu. Yakarışları hala kulaklarımdaydı. Gözlerimi sıkıca kapatıp yaşların akmasına izin verdim. Yol boyunca ağlamıştım ancak elimi kaldırıp yanaklarımı silecek gücü bulamıyordum.

Araba durduğunda başımı kaldırıp camdan dışarı baktım. Okulun önündeydim. Beni aldığı yere geri bırakmıştı. Üstelik ayaklarımda ayakkabı bile yoktu. Arabanın kapısı açıldı ve iri yarı adam inmem için bekledi. Yol boyunca bizi takip eden arabanın yanımızdan geçip gidişini izledim. Muhtemelen baron o arabadaydı.

Çıplak ayaklarım, taş yoldan geçip kampüs bahçesine ulaştığım süre boyunca onlarca bakışı üstüne toplamıştı. Neyse ki okulda hiç arkadaşım yoktu ve kimsenin meraklı sorularına cevap vermek zorunda değildim. Odama çıktım ve kapının önünde durdum. Anahtar. Anahtar? Ne yapacağımı şaşırmış haldeydim. Kapının önüne oturdum ve düşündüm. Her şey yoluna girecek. Her şey yoluna girecek. Her şey yoluna girecek.

***

"Teşekkür ederim. Dediğim gibi pencere açıktı ve sanırım kapı rüzgardan kapandı."

Kadının uzattığı yedek anahtarı aldım. Beni baştan aşağı temkinle süzdükten sonra kaşları hafifçe çatıldı.

"Ayakkabılarını bile giyememiş olman büyük talihsizlik." dedi yüzüme merakla bakarak.

Hikayenin tamamını dinlemek istediği her halinden belliydi. Sadece gülümsemekle yetindim ve yurt başkanının odasından çıktım.

Koridordan koşar adımlarla geçip odamın kapısının önünde durdum. Titreyen parmaklarım kilidi zorlukla çevirmişti. Kendimi odaya atıp kapıyı arkamdan hızla kapattım. Her şey bıraktığım gibiydi. Ah Harry. Ve işte görüntüsü yeniden gözlerimin önündeydi. Bir şeyler yapmalıydım. Onu oradan çıkarmak zorundaydım. Aklıma gelen ilk seçenek baronu öldür olduğu için şimdilik sadece sakinleşmem gerektiğine karar verdim.

Hızlı bir duş süresi boyunca Harry'nin ailesiyle konuşabilmemin bana faydası olabileceğini düşündüm. Gemma Styles. Belki de Anne Styles.

Bize yardım edecek birileri mutlaka vardır. Olmalı.

Etrafta koşuşturup milletvekiliyle nasıl görüşebileceğimi araştırıyordum. Ciddi anlamda ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Kütüphaneye girip etrafa bakındım. Boş bir bilgisayarın başına geçip Styles ailesinden herhangi birinin telefon numarasını bulacaktım.

Milletvekili ve baronun numaraları gizli tutuluyordu. Siyasetçilerin telefon numaralarını öylece yazmış olmalarını beklemekle büyük ahmaklık etmiştim. Bildiğim tüm sosyal ağlarda Gemma Styles'ı aradım. Hiçbirinde üyeliği yoktu. Ah. Aklıma gelen son Styles, Ben'di.

Bir plajda eğlenirken çekildiği tatil resmini profil yapmıştı. Harry'nin onun kadar hayatın keyfini çıkaramaması haksızlıktı.

Mesaj butonuna girdim ve düşündüm.

-Ben Louis Tomlinson. Konuşabilme imkanımız var mı?

Henüz tırnaklarımı kemirmeye başlamıştım ki hızla cevap geldi.

-Ah Tomlinson. Senden mesaj almak ne hoş. Tabi ki konuşabiliriz. Bir sorun mu var?

-Yüz yüze.

Kahve fincanını dudaklarıma götürürken kafeden dışarı baktım. Gelmişti. Yolun karşısından koşarak bu tarafa geçti ve kafeden içeri girdi. Elimi kaldırıp burada olduğumu işaret ettiğimde gülümseyerek masaya yaklaştı.

"Hey ne haber?" dedi karşımdaki sandalyeyi çekerken.

Gözümden bir damla yaş düştü ve yeniden aynı yumru boğazıma oturdu. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Üstelik kimse bana ne durumda olduğumu da sormamıştı. Bunu bekliyormuş gibi ağlamaya başlamıştım.

cipa | larry ✓Where stories live. Discover now