your love

2.9K 288 265
                                    

Harry dik bir duruşla önündeki mezar taşını izlerken şemsiyeme daha sıkı sarıldım. Yağmur çiseliyordu ve o ıslanmayı önemsemeden öylece babasının mezarını inceliyordu. Öz babasının. Şu anda baronun mezarının önünde dikilmeyi tercih ederdim. İlk kez birisi için ölümü hak ettiği gibi korkunç şeyler düşünüyordum.

"Gidelim Louis." dedi Harry bana dönerek.

Bu onu rahatlatır sanıyordum. Elimi göğsüne koyup onu durdurdum.

"Konuş onunla Harry."

"O bir kemik yığını. Gidelim."

İleri doğru bir adım attığında mezarlığa yaklaşıp boğazımı temizledim.

"Merhaba Bay Daniel. Ben Louis. Sizinle tanışmayı çok isterdim. Kardeşinizin çok iyi bir baba olduğu söylenemez. Sizin nasıl olduğunuzu görmeyi çok isterdim."

Arkamı dönüp Harry'e baktım. Yağmurdan ıslanmış ve bukleleri düşmüş saçlarını eliyle geriye itti.

"Ne yapıyorsun Louis?" dedi anlamaya çalışırcasına beni izlerken.

"O bir kemik yığını değil Harry. Hiçbir ölü kemik yığını değil. Seni duyabilir. Konuş onunla."

Boşta olan elimi ona uzatıp bir yumruk haline gelmiş eline sardım.

"Ona anlatmak istediğin çok şey olduğunu biliyorum."

Tereddütle bana bir adım attı. Yerdeki mezar taşına baktı ve derin bir nefes alıp gözlerini kapatarak başını kaldırdı.

Hava kararmak üzere, mezarlığın orta yerinde ıslak bir genç ve yüzü morluklar içinde bir oğlan. İçinde bulunduğumuz trajediye ne kadar da uygun.

"Daniel. Sana baba diye seslenmiyorum. Yada amca. Çünkü amcam değilsin. Ve bence babam da değilsin."

Yanaklarının zaten ıslak olmasına rağmen ağladığını hissedebiliyordum. Tuttuğum eli sıkılaştı. Öfkesini kontrol etmeye çalışıyordu.

"Bir yalanla yaşadım. Hayatımı bana zehir eden bir yalanla yaşadım. O adamın bana öyle davranmasına neden izin verdin?"

Başını eğdi ve ıslak saçlarının yüzünü kapatmasını önemsemeden hıçkırarak, iç çekerek ağlamaya devam etti.

"Hep ona özendim. Onun gibi mutlu olmak istedim. Sanki aynı hastalığa sahip değilmişiz gibi o hep mutlu. Çünkü o senin oğlundu."

Burnunu çekerek başını kaldırdı ve derin bir nefes alıp gözlerini ovuşturdu.

"Sen ona öğrettin. Bununla yaşamayı. Mutlu olmayı sen öğrettin. Herkes, hastalığına rağmen neşeli ve şakacı; sempatik çocuk Ben Styles ile ilgilenirken ben, umrunda olmadığım bakıcılarla bunun üstesinden gelmeye çalıştım!"

Elimi bırakıp mezarlığa bir adım daha yaklaşarak dizlerini kırdı ve parmaklarını çimenlere sardı.

"Beni hiç düşünmedin! Bir an bile olsun beni düşünmedin! Eğer düşünseydin hiçbir şey aynı olmazdı!"

Çimenleri çekip yolduktan sonra ellerini yere vurarak bağırmaya başladı.

"Ben senin oğlunsam eğer kalk!"

Kendisini kaybedeceği korkusuyla elimi güven vermek istercesine sırtına koydum. Yeniden mezarlığın üstüne yumruklarını geçirdi.

"Kalk ve bana, sahip olmam gereken anılarımı ver lanet olası! Geçirdiğim o dört duvar arasındaki korkunç kasvetli günleri hafızamdan sil!"

cipa | larry ✓Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu