Yirmialtı - Beyler

6.9K 492 190
                                    

Ali'den ayrıldıktan sonra bir süre sessizlik içinde yürüdük Eren'le. Yürürken yere bakıyordum. Birden Eren'nin ayakları benimkilerin yanında görünmeyi bıraktı. Durdum, arkamı döndüm.

Eren geride durmuş, yüzünde sıkılmışçasına bir ifadeyle bana bakıyordu.

Kafasıyla yolun yanındaki ufak parkı göstererek "Konuşalım mı?" dedi.

Hiç istemiyordum konuşmak. Yeterince zor bir gün olmuştu, Eren'le yarım kalan konuşmamız da zordu. Ona devam etmek de haliyle zor olacaktı. Ama nereye kadar kaçabilirdim ki. En iyisi konuşup aradan çıkarmaktı. "Tamam" dedim.

Geçip banklardan birine oturduk. Konuşmayı isteyen oydu ama ilk soruyu ben sordum.

"Ne zamandır biliyorsun?"

Önüne bakarak cevap verdi. Bir yandan da ayağının altındaki minik taşla oynuyordu.

"Uzun zamandır."

Ben de ona bakmayı bıraktım, önüme döndüm. Yola bakarak konuştum.

"Neden söylemedin?"

Yere eğildi, oynadığı taşı eliyle alıp ayağının üstüne koydu. Bir yandan onu dengede tutmaya çalışırken bir yandan cevapladı.

"Kendine göre sebeplerin vardır diye düşündüm. Yüzüne vurmanın bir anlamı yoktu. Bilmiyorum, belki de hata yaptım.

Ayağındaki taş düştü, uzaklara yuvarlandı. Rahatsız edici sessizlik uzamadan konuştum.

"Kandırılmış hissediyorum."

Güldü, bana döndü. Artık yola değil, bana bakıyordu.

"Sen mi, ben mi?"

Bense önüme bakmaya devam ettim. Yüzüne bakmaya utanıyordum.

"Muhtemelen ikimiz de."

Kafasını çevirmedi, bana bakmaya devam ediyordu.

"Ali'ye ne zaman söyledin?"

Duraklamadan cevapladım, takındığım tavır faul yapmadığını anlatan bir oyuncuymuşum gibiydi.

"Ben söylemedim. Kendi öğrenmiş."

Sessizlik oldu.

"Peki neden?" dedi, "Neden böyle yaşamak zorundasın?"

Derin bir nefes aldım. 'Sana güvenebilir miyim bilmiyorum' demeyi düşündüm ama bu ona haksızlık olurdu. Güveniyordum Eren'e. Hem de çok. Onu bir kez daha kırmak da istemiyordum. Kurabileceğim en kısa cümlelerle olayı özetlemek istedim.

"Annem beni babamdan gizliyor. Bir kızı olduğunu öğrenmiş babam. O da hem yaşımı bir yıl küçülttürmüş hem de cinsiyetimi değiştirmiş nüfusta. Bu çocuk senin değil diyebilmek için."

Bana bakan Eren'e döndüm. Gözlerinde boş bir bakış vardı.

"Çok saçma."

Sinirlendiğimi hissettim. Ben bu açıklama yüzünden hayatımı mahvetmiştim. O ise iki kelimeyle hayatımı bir komediye döndürüyordu.

"Ne demek bu? Hayatımın ne halde olduğunu görmüyor musun?"

Beni sakinleştirmeye çalışarak elimi tuttu, gözlerinde daha şefkatli bir bakışla açıklamaya girişti.

"Yankı bu söylediklerin sana mantıklı geliyor mu? Neden annenle konuşmadın, neden başka bir çare aramadınız?"

Bunlar benim hep kendime sormaya korktuğum sorulardı, Eren bütün korkularımı yüzüme yüzüme vuruyordu. Hışımla elimi çektim, dinlemek istemiyordum söylediklerini. Olan olmuştu, sonuç buydu. Annemi bu saatten sonra sorgulamanın bir anlamı yoktu.

2 PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin