0.2: "Kız Çocuğu"

15.6K 1K 127
                                    

3.GÖZ
Aden, o yürüyüşten sonra bir hafta boyunca Ediz'i görmedi. Fırsat kollamaya çalıştı, hatta kendisi Eceyle gezerken Ediz'in evlerine misafirliğe gelip gittiğini öğrenince öfkesinden yastığını ısırdı, ama yine de o bir hafta ondan ayrı kaldı.

Basit bir hoşlantıdan öte şeylerin, içinde kök salacak kadar genişlediğini biliyordu. Ah bir de aynı okulda olsalardı! Nereden gelmişti bu özel öğrencilerle (!) dolu liseye.

Rüzgar gibi olmadığı için kendine okkalı bir küfür savurdu ve o cümleyi tekrar ederek:

-Kafama sokiyim yaa..." dedi okul eteğini babasının laf edemeyeceği boyda tutmaya çalışırken. Bugün ders sonrası dershaneye gitmesi gerekiyordu ve ikisi arasında 1 buçuk saatlik boş vakti vardı. Rüzgar'ın çıkışına yetişebilirdi. Otobüs fikrine babasının kesinlikle karşı çıkacağına emindi bu yüzden gizli yapacaktı. Acaba Tuna'yı işime alet etsem mi, diye düşündü ama onu karıştırmamak, sorgulaması düşünülürse en iyisiydi.

Çantasına dolaptaki sandviçlerden birini atıp, okula sahil yolundan yürüyerek gitmeye karar verdi ailesini kahvaltı masasında kendinden mahrum ederek. Tuna da pek üzülmüş görünüyordu sigara böreklerini götürürken zaten. (!)

Köpeklerden deli gibi korkuyordu, büyük ihtimalle sabahın erken saatinde sahilde de köpekler olacaktı ama o an bunu düşünmedi.

Neyse ki şans ilk defa ondan yana olmuş köpek görmeden okula varmış, derslere kafasını vermiş, teneffüste kızlar mezuniyette giyecekleri elbiseleri ve kavalyesi olmak istedikleri çocukları konuşurken Ediz'i düşünebilmişti.

Ne gariptir ki, Aden de böyleydi bir zamanlar. Yani birkaç hafta evvelinde. O zamanki aklında olsa, şimdi o da en güzel elbiseyi halasının hazırlayacağını söyler, topuklu ayakkabılarının siparişini çoktan verdiğini anlatırdı. Gerçi azıcık bahsetmişti, hala tamamen kaybetmemişti kendini aşktan, ama yine de çok konuşmamıştı. Bu da bir şeydi değil mi?

Gelen kavalyelik isteklerini reddedip duruyordu üstelik. Baloya hiçbir erkekle gitmek istemiyordu Ediz'den başka. Onu nasıl çağıracağı, ya da çağırıp çağırmayacağı bile muammaydı.

Zamanında çok hoşlandığı Deryayla bile gitmek istemiyordu. Çocuğun adı Derya ve durumu iyi olduğundan sürekli egolu bir hali vardı, "ben adım kadar farklı bir erkeğim." havası taşıyordu ve Aden ne salaklıktır ki bunu bir zamanlar çekici bulmuştu.

Şimdi istediği ise Edizdi. Yüzüne bile bakmıyordu Ediz. Ama bunu kendisinden nefret ettiği veyahut beğenmediği için olmadığını anlamıştı genç kız o bir haftada. Ediz, insanlarla çok yüz göz olan birisi değildi. Sanki biraz fazla baksa, Aden'e ayıp edecekmiş gibi davranıyordu. Bu kaçamak bakışlar da heyecanlandırıyordu genç kızı.

Oysa o birkaç saniye daha fazla baksa kendisine, Aden'in kalbi birkaç saniye daha hızlı hızlı atıp bayram ederdi.

-Hooop! Kime diyorum, kızım zil çaldııı!" Ece'nin sesiyle transtan çıktı. Hemen çantasını toparlamaya başladı. 1 buçuk saatlik zamanından yiyemezdi. "Gel, gidip güzel bir yemek yiyelim dershane öncesi. Acıktım kurt gibi, kafeye gider miyiz beybi?" Aden omzuna çantasını geçirdi ve kafasını sağa sola sallayıp, mahçup bir şekilde yakın arkadaşına baktı.

-Şey, sen git Ece. Ben bir yere gideceğim. Ama dershaneye yetişirim." Ece, arkadaşının nereye gideceğini az çok anlamıştı bile.

-Ediz'e mi?" Az çoktan, daha çok anlamıştı hatta.

-Evet, yetişmem gerekiyor. Tuna sorarsa söylersin." Kız sınıf kapısına ilerlerken Ece de ona yetişti.

-Sadece sandviçle idare ettin tüm gün!" Diye bağırdı arkasından. Elini havada gelişigüzel sallayıp, koridorda kalabalık arasına koştu Aden.

Uçarı Aşk (THB-2)Where stories live. Discover now