0.8: "Aden Ata Binmiş, Ya Ediz Demiş!"

14.9K 1K 249
                                    

Selaaaam! Aden Ata Binmiş Ya Ediz Demiş bölümüne geldik.

Uzuuun oldu yazmayalı benim için, çoook özlemişim Aden'i yazmayı. Hadi deli gibi yorum yapın ve ben de okuyup cevaplayabildiğim kadarını cevaplayayım. Keyifli okumalar! ❤️❤️❤️

3.GÖZ
Ediz, Aden'in vücudunu taşıyan dizinin kaç dakikadır uyuşuk olduğunu düşünedursun, genç kız muhteşem oyunculuğuyla çevresindeki seslere aldırmadan bayılma rolüne devam ederken uyuyakalmıştı. Neyse ki 15-20 dakika sonra bilinci yarı açıkken, sesleri duymaya başladı.

-Ah uyanmayacak galiba!" Eva'nın endişeli sesine karşılık duyacağı cevabın sahibi belliydi.

Rüzgar.

-Uyanır birazdan, sakin ol." Annesinin endişeli birkaç cümlesini de duyunca yavaşça gözlerini araladı.

-Ah, neredeyim ben?" Elinin sırtını, role uygun olsun diye alnına yaslayıp gözlerini hafif yumdu. "Ölüyor muyum doktor?"

-Bayılmışsın güzelim, şimdi iyi misin?" Babası saçlarını okşarken, kibarca tebessüm etti.

-Açlıktan oldu sanırım babacığım. İyiyim, daha..." derin bir nefesi çekti. "İyi sayılırım..." Tunayla göz göze gelse de, üçüzü gözlerini kısarak baktığı için hemen bakışlarını kaçırdı. "Sizi de telaşlandırdım!"

-Yok canım, ne telaşı?" Konuşan Tuna'ya mecburen döndü. "İnsanlık hali (!)"

Aden, o an yapabileceği en iyi şeyi yaptı.

Üste çıkıp deli gibi laf kalabalığı yaptıktan sonra mutfağa gidip tıkınma planını.

-Ne demeye imalı konuşuyorsun? Hayvan mıyım, ben de insanım işte insanlık hali diye de bayıldım! Te Allah'ım ya! Amaan neyse, şurada kan şekerim düşmüş, efendime söyleyeyim midem fındık kadar kalmış, sen hala lak lak!" yerinden kalkıp herkes ona bakarken mutfağa gitmek üzere salon çıkışına yürüdü. "İnsan der gideyim kahvaltı getireyim kardeşime, şöyle güzelcene yesin yüzüne kan can gelsin ama yok..." aynaya yalandan kısa bir bakış attı. "Betim benzim atmış... Ayol iki üç pof allık süreyim bari, dudaklarım da çatlamış. Ölmüşüm ağlayanım yok! Kekim iyi durumda mı bari?"

Aden'in hallerine, Ediz hariç, hepsi alıştığı için başları bu kadar lafa hiç ağrımadı. Aden de uzun saçlarını attıra attıra mutfağa girdi. Gözü fırından çıkmış cheesecakekine ilişirken kollarını sıvayıp işe koyuldu. Islık çalarken kısa süre içinde tatlıyı hazırlamış, yanına gelen Bade yengesini ve annesini iyi olduğuna ikna etmiş, tatlıların yanına da Türk kahvesi yapmaya başlamıştı.

-Ne pişiriyorsun?" Yanına gelen Rüzgar'a gülümseyerek baktı.

-Türk kahvesi. Sade yapacağım sana." Gülümsedi genç adam, kızın omzuna elini atarken. Demek ki Aden, teşekkür ediyordu.

Rüzgar bir şey istendiğinde veyahut istenilen şeyi yerine getirdiğinde yardım etme durumuna ve teşekkür edilmesi durumuna karşıydı. En azından yardım eden kendisiyse, bu durum geçerliydi.

Bunun yerine Aden ondan bir şey isteyecekse veya dün gece için teşekkür edecekse kahve yapardı.

Şimdiki gibi.

Rüzgar için dıştan basit görünen sade Türk kahvesi, yardım için teşekküre gerek olmadığı veyahut her zaman yardım edebileceği mesajı içerirdi. Karşısındaki o iyilikle ezilmezdi böylece ve teşekkür ederek gereksiz bir kibarlık da göstermezdi. Rüzgar'ın yardımına ihtiyacınız varsa yanınıza sade bir kahve alsanız iyi ederdiniz. Sessizliği seven Rüzgar, yardım etse bile teşekkürü sevmez, kahveye bayılırdı.

Uçarı Aşk (THB-2)Where stories live. Discover now