|16|

1.2K 221 57
                                    

takahiro telefonuyla ilgilenmeye başlamıştı. sıkıldığım ve eve gitmek istemediğim için bu sefer konu açan ben oldum. "buralarda ne işin vardı?" telefonunu bırakıp bana döndü, bir sigara daha yakmak için elini cebine attı. onu engelledim. "yanımda içme."

"polise uğradım, bir dava ile ilgili bir bilgi verdim."

"ne ile ilgili? annem de o işlerde çalışıyor, biliyor olabilirim." annemden bahsetmek beni biraz üzmüştü. eğer yanımda biri olmasaydı depresyona falan girebilirdim.

"bir çocuğun intihar haberi vardı belki biliyorsundur, onunla ilgili." birden ayağa kalkıp "anlat!" diye bağırdığımı sonradan fark ettim. bu beni ciddi anlamda heyecanlandırmıştı. bir süre bana baktı, daha sonra yaptığım hareketi ve ardından sakince geri oturmamı sorgulamadan devam etti. "o intihar değilmiş."

"evet! biliyordum, biliyordum!" kendimi hayranı olduğum birine benimle aynı dereceden hayran olan birini bulmuş gibi hissettim. "iyi misin?"

"iyiyim, sorgulama. kanıtın falan var mı? tooru'yu nereden tanıyorsun?"

"aynı okuldaydık, asıl sen nereden tanıyorsun?" cevap vermedim. onu aslında tanımıyordum ve kendimde bunu ona söylecek cesareti bulamadım. "neyse, elimde ses kaydı var. öldüren kişi suçunu itiraf ediyor."

bana ses kaydını dinletti. bir çocuk ve bir kız tartışıyorlardı. kız olan, "sana onu korkut dedim, öldür değil!" dediğinde sinirle yumruklarımı sıktım. takahiro bunu fark etti ama takmadı. kısa ses kaydı bitince sinirden ne yapacağımı şaşırdım. takahiro ise "ne düşünüyorsun?" dercesine bana bakıyordu.

"beni o öldüren kişinin yanına götürür müsün? nerede ya da ne şekilde olduğu fark etmez." onunla tanıştığıma bu sefer gerçekten memnun olmuştum. tooru için intikam almalıydım, bunun için de önce onu öldüren kişiden başlayacaktım. kim olduğu, nasıl biri olduğu benim için önemli değildi. onu yaptığına pişman edecektim.

takahiro, bir süre düşündü. ne düşündüğünü bilmiyordum ama onu bir süre rahat bıraktım ve başka bir şey söylemedim. "onu nerede bulacağımızı biliyorum, sanırım." tam teşekkür edecektim ki beni susturdu. "bu iyiliğimin karşılığını isterim." başımı bıkkınlıkla salladım ve gözlerimi devirdim. onun gibi her iyiliğin karşılığını bekleyen insanlardan pek haz etmezdim.

"bu akşam gideceğiz. telefon numaranı ver seni alacağım, biraz uzak ve karışık bir yerde."

"senin ehliyetin mi var?" takıldığım nokta buydu. yoksa bir yabancının benden telefon numaramı istemesi ve akşam geç bir saatte beni uzak bir yere götürecek olması (üstelik ehliyeti olduğunu düşünmüyordum) o an bana saçma ve şüphe uyandırıcı gelmiyordu.

"hayır ama bizi götürecek birini tanıyorum."

glowing eyes ⎯ iwaoiWhere stories live. Discover now