iki| bay nini

4.8K 521 232
                                    

"Sehun, dersi dinliyor musun sen?"

Minik tanrım bana seslenip beni hakkında kurduğum +45 hayallerden çıkardığında silkinip kendime geldim. Oldukça önemli bir konu işliyorduk, biliyordum. Tüm sınıf sırf Jongin üzülmesin diye derse katılım için çabalıyordu. Chanyeol'ün bile bu sınavdan on beşin üzerinde falan alacağından neredeyse emindim ki, (Bay Park buna kim bilir ne kadar sevinirdi?) ben diğerlerlerinin aksine odaklanamıyordum.

Matematik ortalamam hayta olmama rağmen fena değildi ama busefer 2.5 alacak kişi ben olabilirdim yani. Kim Jongin'in kalçaları dikkatimi dağıtıyordu.

"Elbette, elbette dinliyorum Bay Kim."

Kaşları rahatlamayla havaya kalktı ve sıcacık bir gülümseme sundu. Öğrencilere karşı koşulsuz bir güveni olduğunu bu bir haftada öğrenmiştim ve kullanmaktan da çekinmiyordum açıkcası.

"Öyleyse, bu soruyu sen çöz olur mu?"

Kalemi uzatmış bana öylece gülümserken benim gülümsemem yüzümde donup kalmıştı haliyle. Ne yapabilirdim de sıyrılabilirdim ki şimdi?

"Sıçtın oğlum, iyi oldu ama sana."

Hışımla yanımdaki vatan hainine döndüm.

"Ne iyi oldu, ne iyi oldu?!"

Ama bütün sınıfın bana baktığını farkettiğimde sesimi alçalttım. Bu bekleyebilirdi, kaderimle yüzleşmem gerekiyordu.

"Siz istersiniz de, gelmem mi Bay Kim?"

Yüzüme kendimden emin bir gülümseme yerleştirip ayağa kalktım. Gülümsemem kendimden emindi falan ama Chanyeol bile bu soru çok kolay ya diye fısıldarken ve ben hiçbir şey bilmezken bacaklarım geri geri de gitmiyor değildi.

Derin bir nefes alıp tahtadaki işlemlere baktım. Onlar da bana. İlk görüşte aşk gibiydi, Jongin'in kalçalarına bile böyle bakmamıştım açıkcası.

"Ee, Sehun?"

Jongin o güzel yüzüyle bana sorarcasına baktığında düşünmeden cevapladım.

"Bay Kim, bu çok güzel, sanat işlediğinizin farkında mısınız?"

Ciddiye alıp o da bakışlarını tahtaya çevirdi. Yanaklarını ısırmak istiyordum, birlikte soruyu inceliyorduk yahu.

"Soru işte, çözsene Sehun."

"Ben buna kıyamam."

"Sehun."

"Efendim Bay Kim?"

Birkaç saniye birbirimize baktık. Ben masum olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle ona bakıyordum ve sanırım o da sakin kalmaya falan çalışıyordu.

"Bay Nini! Ben çözeyim mi?"

Chanyeol romantik bakışmamızı maalesef bozdu.

--

"Nasıl tavlayacağım ben bu adamı ya? Özel ders falan mı istesem?"

Dalgın dalgın elimdeki tostu yerken bir yandan da yağlı ellerimi çaktırmadan Yixing'in saçlarına sürüyordum. Bir haftadır mutlak öğle yemeği konumuz buydu ve yakında sus be adam diye yüzüme tüküreceklerdi.

"Sus be adam, sus!"

Jongdae kalkıp yüzüme tükürdüğünde acaba geleceği falan mı gördüm yanlışlıkla diye korksam da belli etmeyip devam ettim. Resmen yüzüme tükürmüştü.

"Ben onu tavlamadan sus-ma-ya-ca-ğım! Kanka değil misiniz siz ya?"

İlk on saniye falan kimse bir şey demedi. Baekhyun kucağındaki Chanyeol'ün ağzına dalgın dalgın jelibonları tıkıştırıyordu ve muhtemelen çocuğun boğulmak üzere olduğunun da farkında değildi, ilk cevap veren o oldu.

"Okuldaki herkes adama tapıyor, farkında mısın? Kimse tavlamaya falan çalışmıyor çünkü onun mutlak tanrılığını kabul ettiler, resmen bize ilk günden 'Bana Nini diyebilirsiniz!' dedi, sen hala neye çabalıyorsun Allah aşkına Sehun?"

Bu uzun soluklu konuşma onu yormuş olsa gerek jelibonlardan birini kendi ağzına attı, belki o ara Chanyeol nefes alabilirdi.

"Haklı. Bay Nini melek gibi, hakkında fantazi kursam günaha gircek gibi hissediyorum."

Yixing konuştuğunda hiç aldırmadım zaten, çoktan Kim Jongin din mensuplarından biriydi o.

"Sadece benim meleğim olsun istiyorum."

Hülyalı hülyalı mırıldanırken kantinden içeri kavrulmuş kahvem girdi. Benimle birlikte yaklaşık yüz kişinin daha farkettiğini biliyordum, herkes selam verip sırada yer açıyordu.

Kim Jongin okuldaki herkese aklını kaçırtmıştı anlayacağınız.

"Yedin adamı yedin, edepsiz herif."

Ben daha kafasına vuramadan tanrı vurdu ve, içeri diğer Bay Kim, kendisinin Bay Kim'i girdi. Jongdae telaşla yutamadığı portakal suyunu bardağına geri tükürüp ayağa fırladı ve Junmyeon'un peşine koşmaya başladı.

"Geri tükürdü resmen bardağa."

Yixing onayladı.

"Seviyor tükürmeyi ya."

Bu konuşmaya daha fazla ortak olmamak adına vişneli kekini almış uzaklaşan tanrımın peşinden adımladım ben de.

Vişneli keke bayılıyordu.

"Bay Kim, nasılsınız?"

Beni ilk başta farketmediğinden irkilse de hemen yüzüne gülümsemesini ekleyip gözlerini kıstı. O an görüş açıma nasıl yansıdığının kesinlikle farkında değildi, olsa düşüncelerime hak verirdi ama.

"Merhaba Sehun, bir şey mi vardı?"

Çok şey vardı, gerçekten acayip çok şey vardı ama nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum tabii. Şimdilik çok şey yokmuş gibi davranabilirdim.

"Sadece...sadece bugün soruyu çözemeyişim beni çok üzdü. Bu konu hakkında zayıf kaldığımı hissediyorum."

Başını anlayışla aşağı yukarı salladı. Dudakları hafif büzülmüştü ve sıcak çikolata kadar gözalıcı görünüyordu.

"Bunu nasıl düzelteceğimi bilmediğimden size danışayım dedim, sizce ne yapmalıyım?"

Benimle sevişebilirsin demesini istiyordum, deseydi ya keşke.

"Bilemiyorum açıkcası. Ah, ne yapsak? Benden yardım istemen çok hoş bu arada, birlikte mi çalışsak?"

Çığlık atmamak için yumruğumu ağzıma sokmak zorunda kaldım. Neyseki başka tarafa bakıyordu, hem nasıl bukadar kolay olmuştu ki?

"Emin misiniz? Size zorluk çıkarmak istemem Bay Kim."

Durdu ve onunla birlikte ben de durdum, elini omzuma koyup başını yana eğdi. Yüzü çok yakındı ve ben çıldırmak üzereydim. Kim Jongin, nasıl güzeldin sen öyle.

"Olur mu Sehun, ben senin öğretmeninim. Bir ara zamanları konuşalım."

Daha sonra veda edip beni arkasında bırakıp gitti. Manyak gibi gülümsediğimi görmedi.

Görmemesi onun yararınaydı.

Bu derslerse benim yararıma.

---

dayanamayıp yükledim..

bir çeşit eşitsizlik] sekai ✔On viuen les histories. Descobreix ara