on altı| böyle gülünce seni masaya yatırasım geliyor

5.1K 470 276
                                    

"Jongdae? Ne işin var oğlum kapımda bu saatte?"

Üzerimi giyinmiş evden çıkmak üzere dış kapıyı açmıştım ki, ekose desenli pijaması ve dağınık saçlarıyla uykulu uykulu bana bakan papatyam haliyle duraklamama neden olmuştu.

"Sehun, ben de geleyim mi sizinle, ne olur? Sesimi çıkarmam otururum sadece."

İlk başta ciddi olmadığını sandım ama hayır, bal gibi de ciddiydi.

"Papatyam sen iyi misin, Jongin'le randevuya çıkıyorum ne demek ben de geleyim?"

Bedenini taşımaya üşeniyormuşcasına kendini üzerime bıraktı ve başını omzuma gömdü. Junmyeon ile karşılaştığından beri yine saçma sapan bir ruh haline bürünmüştü, delirecektim gerçekten ama kıyamıyordum da.

"Çok yalnızım, sıkılıyorum evde. Sen de beni terkediyorsun Sehun."

Derin bir nefes alıp omuzlarından tuttum ve dikleşmesini sağladım. Söz vermemiş olsam gerçekten kalıp bütün gece kucağımda ağlamasına izin verebilirdim ama hem ağlamasını istemiyor, hem de gitmem gerekiyordu.

"Bak, ne yapalım. Sen odama geç, gece yarısından sonra gelirim, tamam mı?"

İtiraz etmek istedi ama tereddüte düştüğünü farketmiştim. En sonunda ikna olmuş olacak ki başıyla onayladı ve ben daha başka bir şey diyemeden eve girip kapıyı yüzüme kapattı.

"Bekleseydin de ayakkabılarımı giyseydim ya!"

Kapının arkasından bir cevap duymayı beklemediğim için daha fazla oyalanmadan ayakkabılarımın bağcıklarını bağlayıp merdivenleri indim ve apartmandan çıktım. Sonunda beklediğim pazar günü gelmişti ve kahve çekirdeğimi yemeğe götürebilecektim. Mekan olarak gerçekten kaliteli bir yer seçmiştim ve bunun parası için anneme ne kadar yalvardığımı ne siz sorun ne de ben söyleyeyim, kardeşlerim.

Tempolu adımlarla fazla uzakta olmayan eve doğru yürümeye devam ettim. Jongin kendi evinde değil ablasının evindeydi ve bu ister istemez sırıtmama neden oluyordu. Sanki ebeveynleri çocuklarının sevgilisini görüp tanışmak istiyormuş da, ben de onun için gidiyormuşum gibi hissettirmişti yani. Tabii bizim durum bundan baya farklıydı çünkü Jongin'in çocuğu vardı ve onu birilerine bırakması gerekiyordu o kadar.

Yaklaşık bir on dakika sonra evin önüne vardığımda zile doğru uzanıp çaldıktan sonra beklemeye başladım. Diğer yandan da camdaki yansımama bakıyordum, iyi göründüğümden emin olmak için. Fakat kapıyı kim açsa beğenirsiniz? Taemin, evet.

"Bunun olduğuna inanamıyorum gerçekten."

Yüzünde bıkkın bir hal vardı ve bu haline karşı gülümseyip elimi kapının pervazına yasladım.

"Oh Sehun için imkansız diye bir şey yoktur bebeğim, hoşbuldum bu arada."

"Taemin, kapıda mı bekletiyorsun misafiri aptal çocuğum?"

Arkada beliren kadının silüetiyle birlikte yılışık modumu değiştirip efendi arkadaş moduma geçtim çünkü bu kahve çekirdeğime benzeyen yüze bakarsak gelen Jongin'in ablası olmalıydı.

"Merhaba efendim, ben Sehun, Taemin'in arkadaşıyım. Siz de Bayan Lee olmalısınız?"

Hafifçe eğilip elimi uzattığımda kadın kıkırdayarak elimi sıktı. "Hem yakışıklı, hem kibar, hem de zeki. Benim süslü oğlumla nasıl tanıştın sen?"

Gözlerim yokolona kadar gülümseyip şirin profilimi korudum. Nasıl tanıştığımız falan iyi hoştu tabii ama, Jongin yok muydu ya?

"Şımartma şunu anne, resmen dayımı götürüyor." Taemin çirkeflik yapmasa olmazdı tabii, halbuki ben ona emeğimi vermiştim, nankör evlat.

bir çeşit eşitsizlik] sekai ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin