on sekiz| yakıyorsan en kalitelisinden yanarız biz de

4.8K 385 167
                                    

"Sehun sen anahtarı alıp arabaya geç, birazdan geleceğim."

Jongin tam diğer herkesin ardından sınıftan çıkmak üzereyken beni durdurup kulağıma fısıldadığında aynı eve gidiyor oluşumuz kalbimde ufak bir çarpıntıya neden oldu. Şaka yaptım, ufak değildi.

Uzattığı anahtarı aldım. Bakışlarımı yüzünün her karesinde gezdirmeden edemiyordum. Bugün ne kadar daha iyi gözükse de yalnız kaldığı ilk anda yine ağlamaya başlayacak gibiydi."Ben süreyim mi?"

Tek kaşını kaldırarak yüzüme baktı. "Sehun, senin ehliyetin yok."

"Ne olmuş yani?"

Hafifçe tebessüm edip sırtımdan itekledi beni. "Hadi geç artık, geleceğim ben de." Fazla uzatmayıp dediğine uydum ve okulun otoparkına yürümeye başladım. Tabii ki araba sürmek gibi bir düşüncem yoktu, onu güldürmek istemiştim sadece biraz.

"Şerefsiz herif, bu bir haftanın sonunda yine yanıma döneceksin sen!"

Başımı sağ tarafıma döndüğümde bizimkilerin yanında çirkef çirkef bağıran Jongdae'yi görmüştüm. Chanyeol ağzını kapatmaya çalışıyordu ve Yixing'de yanında kıkır kıkır gülmekle meşguldü. Baek'de yine elleri ceplerinde muhtemelen benim sevgilim neden hep birilerini susturmakla görevli diye düşünüyordu. Fazla dikkat çekmemek adına onların tarafına bir öpücük gönderdikten sonra otoparka girdim. Bütün okula Jongin'in arabasına bindiğimi belli etmesem daha iyiydi, insanlar bir şeylerden şüphelenirse kahve çekirdeğime zarar gelebilirdi sonuçta. Fakat diğer yandan, kim Jongin gibi birine zarar vermek isterdi ki? Tanrı aşkına. Fazla uzatmadan, otoparka vardım ve tanıdık arabayı açtıktan sonra ön koltuğa çöktüm.

Günüm oldukça yorucu geçmişti ama derdim benim yorgunluğum değildi. Jongin nasıldı veya suratı düşüyor muydu, sadece buna dikkat kesilmiş, derslere bile doğru düzgün girmemiştim. Kyungsoo beni her koridorda başı boş gördüğünde ellerini beline koymuş bir vaziyette sert bakışlarını üzerime dikmişti ama sorun değildi. Diğer yandan, Jongin kızıyla görüntülü konuşmuş; kendini biraz avutmuştu. Avukatıyla da sürekli iletişim halindeydi ve adamın söylediklerinin hepsi bizim lehimizeydi, dolayısıyla içi biraz daha rahattı. Ben de eve uğrayıp eşyalarımı almıştım ve öylece uyumuştuk, aman tanrım, Kim Jongin'in evindeyim tarzında bir hava yoktu etrafta yani. Ama ne yalan söyleyeyim, kahve çekirdeğim uyurken bir melek gibi görünüyordu. Onu izlemekten gece biraz geç yatmıştım. Hayatımda evlilik düşüncesinin bana ilk çekici geldiği an olduğunu söyleyebilirim.

Uyuyan yüzünün keyfimi yerine getirmesiyle bacaklarımı açıp arkama biraz daha yaslandım. Bu koltukta onu öpmüştüm. Of, Kim Jongin, üç buçuk saniye bile seni düşünmeden yapamıyordum artık. Çok geçmeden kapının açılma sesi geldi, gözlerim daldığından hafifçe irkildim ama gelen beklemediğim bir kişi değildi haliyle.

"Ne düşünüyorsun öyle dalgın dalgın?"

Jongin yüzünde yarım bir gülümsemeyle sordu. Cevap vermek için bir saniye bile beklemedim, elbette beklemeyecektim. "Seni. Pardon, okuldan çıkmadık ama, sizi mi demeliydim?" Sorumu duymazdan geldi. "Beni?"

Hmladım. "Hoşlantıyı aştı bu iş Jongin. Sen gülmüyorken nefes alasım gelmiyor, aşık oldum galiba." Arabayı çalıştırmak üzere olan eli birkaç saniyelik duraksamanın ardından anahtarı yeniden kavradığında yanlış bir şey söyleyip söylemediğimi düşündüm. Çok mu ani olmuştu? Böyle duygulardan pek haberi olan biri değildim.

"Beklemiyordum bunu." Bakışlarımı yüzüne çevirdim. Yola koyulmuştuk. "Seni rahatsız mı ettim?" Dediğime karşılık başını yana eğip gülümsedi. "Elbette hayır Sehun, sadece aniden söyleyince şaşırdım."

bir çeşit eşitsizlik] sekai ✔Where stories live. Discover now