sekiz| junmyeon gidiyor

3.8K 419 125
                                    

Jongdae, flashback-

Elimdeki dosyaları çok fazla sarsmamaya çalışarak -ki bu zordu, boyumu aşmış durumdaydılar- Junmyeon'uma getiriyordum. Kyungsoo bunları kim getirir dediği anda ayağa fırlamıştım tabii ki, onu görme şansını kaçırmayı sevmezdim.

"Bay Kim, merhaba!"

"Bay Kim?"

İçeri girer girmez neşeyle şakımıştım fakat bu iki saniye falan sürmüştü. Junmyeon üç dört tane kolinin etrafında kan ter içinde kalmış bir şekilde dosyalarını yerleştiriyordu. Aklıma gelen kötü ihtimalleri arkaya ittim, hayır, öyle bir şey olmazdı.

"Ah, Jongdae, şuraya bırakabilirsin."

Gözlerimi üzerinden çekmeden dosyaları bıraktım ve bedenimi de ona çevirdim. Neden toplanıyordu?

"Öğretmenler odasından taşınıyor musunuz Bay Kim?"

Tuttuğu defterler topluluğunu bıraktı ve yan bir gülümsemeyle bana döndü. Hep gülümsesin diye her şeyimi verebilirdim, çok güzeldi, ona aşıktım, bundan haberi yoktu, yine de çok güzeldi.

"Aslında direk olarak okuldan taşınıyorum diyebiliriz."

Kalbime bir şey girdi. Size yemin ediyorum bunu duyduğum anda kalbime bir şey soktular, keskin bir şey.

"Nasıl..nasıl yani?"

Yüreğimdeki yangına küçük küçük üflemeye çalışırken derin bir nefes verip kalçasını ortadaki masaya yaslayışını izledim. Ağlamamama çok az kalmıştı.

"Başka bir okula tayinim çıkmış, okulda zaten edebiyat öğretmeni sayısı fazlaydı. Beni yolluyorlar yani."

Kabullenmek istemiyordum. Onu görebildiğim tek yer okuldu, şimdi ne yapacaktım peki? Yokluğuna nasıl alışacaktım? Alışabilcek miydim ya da?

"Neden başkası değil de sen?"

Anın üzgünlüğüyle ilk başta kurduğum cümleyi farketmesem de sonradan hemen toparladım.

"Yani siz, efendim."

Bana saygısızlığımdan dolayı kızmadı veya sesini yükseltmedi. Junmyeon zaten kızmazdı kimseye, derse ilginizi kaybetmediğiniz sürece. Söz konusu oyken derse ilgi kaybetmek de hayal gibi bir şeydi zaten, benim sahip olduğum tüm dikkat onundu.

"Jongdae,"

ismimi söylemesiyle birlikte gözleri gözlerime kilitlendi. Pek utangaç biri olmamama rağmen yanaklarım kızarıyordu. Bir şeyi söyleyip söylememek arasında kalmış gibiydi. Devam etmesini bekledim ama o bana bakmaya devam etti.

Sonra dudakları hafif bir gülümsemeyle büküldü yeniden, acı bir gülümsemeydi.

"Her şeyi biliyorum."

Bir ayağımla geriye doğru sendeledim. Ne demişti?

"Üzgünüm, yanlış zaman, yanlış yer. Bunun imkansız olduğunu biliyordun."

Görüşüm iyice bulanıklaşmaya başladığında birkaç adım daha geriye gittikten sonra arkamı döndüm ve hızla koşmaya başladım. Koridorda ayakkabılarım fazla ses çıkardığı için söylenen öğretmenleri umursamadım, bunun yerine tuvalete gidip ağladım hıçkıra hıçkıra. Gözyaşları yerini sessiz iç çekişlere bıraktığında bomboş hissediyordum. Yine de ayağa kalktım, toparlandım bir şekilde. Kyungsoo'nun odasına gidip izin kağıdı alırken ve Sehun'a eve geçeceğimi mesajla bildirirken aklımda sadece arkamdan seslenişi vardı.

Ve gidişi, Kim Junmyeon'un gidişi.

Ve gidişi, Kim Junmyeon'un gidişi

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.
bir çeşit eşitsizlik] sekai ✔حيث تعيش القصص. اكتشف الآن