|36|

11K 691 28
                                    

Cristina Perri- Human

-

"Baba ayaklarım çok acıyor."

Küçük kız her gece yatağına yattığında çok büyük acılarla uyuyordu. Yeni yeni esnemeye başlayan bedeni ve parmak uçlarında durmak için çalışması ona çok acı versede, Bale yapmayı çok seviyordu küçük kız.

Üzerine giydiği kıyafetlere olan sevgisi de es geçilemezdi.

Babası kızının ufacık ayaklarını ovalamaya başladı.

"Çok az bir süre sonra acıların geçecek ve çok güzel bir balerin olacaksın benim güzel Leyl'im... Öteki Evrenim."

Küçük kız babasının ona fısıldadığı güzel sözcüklerle uyuyakaldığında genç adam kızının saçlarını okşadı.

Bir gece içinde kaçıncı sıçrayışım bilmiyordum. Yanımda uyuyan Atlas'ta benim sıçramamla uyandığında yüzümü sildim.

"Gel, böyle uyu."

Atlas kollarını boynumdan geçirip, kolumdaki seruma zarar gelmeyecek şekilde, göğsüne sırtımı yaslamamı sağladı.

"Ne yapacağım ben Atlas? Nasıl bırakacağım?"

"Bırakmakla ara vermek aynı şey değiller güzelim."

Atlas avcunun içiyle saçlarımı okşarken bir kaç damla gözyaşım gözlerimden firar etti.

"Şşh, bak sen konservatuvar istemiyor muydun? Hatta zayıflama çabanda bu yüzdendi değil mi?"

Cevap vermek yerine kafamı salladım ve ciğerlerimin her tarafını Atlas'ın kokusuyla doldurdum.

"Bak bildiğim kadarıyla bir tek dans etmen gerekmiyor, müzikte en az bir enstrüman çalabiliyor olman gerekiyor. "

Bunu biliyordum ama hiç üzerine yoğunlaşmamıştım.

"Bu ara verdiğin kısımda müziğe yoğunlaş iyi olunca tekrar baleye döneceksin zaten."

Artık ağlamaktan burnumun ucuna varasıya sızlıyordu.

"Başka bir şey anlatsana."

Uyumak istemiyordum, uyuduğumda kafamdaki düşünceleri sanki bir film gibi izliyordum.

"Hani bana kurabiye yaptığın gün Uçurtma avcısını okuyordum ya..."

Kafamı sallayıp ters döndüm ve yüzümü Atlas'ın boynuyla göğsü arasında bir yere koydum.

"O gün sormuştun, yazarın diğer hikayelerini de okudun mu diye... Ve Dağlar Yankılandı'nın en başındaki masalı hatırlıyor musun?"

"Hiç unutmadım."

Atlas'ın belli belirsiz güldüğünü hissettim.

Eyüp baba ve Dev.

"Sana O masalı anlatmamı ister misin?"

Kafamı salladım ve gözlerimi kapatıp O'nu dinlemeye koyuldum.

"Günlerden bir gün, uzak diyarlardaki bir köyde, herkes işinin başındayken, beklenmedik bir şey olmuş. Köye bir dev gelmiş. Meydan Sabz adındaki köyün sakinleri, komşu köylerin anlattığı devin bu dev olduğunu anlamışlar. "

Elleriyle saçlarımı okşarken, O konuştukça içimde kuruyan çiçekler canlanıyorlardı.

"Dev her sene bir köye gelir, ailelerden birini seçer ve çocuklarından birini alıp götürürmüş. Yalnız, çocuğu ailenin seçmesini ister, aksi halde evdeki tüm çocukları alırmış. Dev bu sefer Eyüp Baba ve ailesini seçmiş. Çocuklardan birini seçip evin önüne koymalarını, aksi halde evdeki tüm çocukları götüreceğini söylemiş. Eyüp Baba, beş çocuğunun ismini beş taşa yazmış, birini çekmiş. Taştaki isim, en küçük oğlu Kayıs’a aitmiş."

Atlas'ın tişörtü benim gözyaşlarımla ıslanırken, odanın kapısı çalındı. Gecenin bu vaktine rağmen bir hemşire serumu değiştirmeye gelmişti.

Hemşire serumu değiştirip odadan çıktığında yine aynı şekilde uzanmıştık. Son zamanlarda kendimi iyi hissedebildiğim tek yer burasıydı.

"Nerde kalmıştık?"

"Taşta Kayıs'ın adı yazıyordu."

"Hah tamam. Kayıs, Eyüp Baba’nın en çok sevip gözettiği en küçük oğluymuş. Uyurgezer olduğundan, nereye gittiği bilinsin diye boynunda minik bir çıngırak asılıymış. Çocuk evin içinde neşeyle koşturdukça ev çın çın ötermiş. Dev çocuğu alıp götürdükten sonra Eyüp Baba, bir daha hiç eskisi gibi olmamış. Aradan yıllar geçmiş, Eyüp Baba yemez-içmez, çalışmaz, konuşmaz olmuş. Ve bir gün heybesini alıp yola düşmüş. İmkânsız deneni başarmış ve devin evine varmış. Oğlunu ona vermesini aksi halde onu öldüreceğini söylemiş deve. Dev ise ona oğlunu göstereceğini, daha sonra onu alıp gitmek veya burada bırakmaya kendinin karar vereceğini söylemiş."

Nedendir bilinmez hep bir gerçekliği olduğuna inanmıştım bu masalın.

" Oğlunu büyük bir salonda gören Eyüp Baba şaşkınlık içinde kalmış. Dev çocuklara işkence etmemiş veya onları çalıştırmamış. Aksine onlara bilim, sanat dolu bir hayat sunmuş. Oğlu Kayıs’ın mutlu ve sağlıklı bir şekilde etrafta koşturduğunu gören babanın yüreği onu buradan alıp yoksul köyüne götürmeye elvermemiş. Varsın yavrum beni bilmesin, burada böyle yaşasın demiş ve devin şatosundan ayrılmış. Dev de ona ödül olarak bir matara vermiş. Eyüp Baba köyüne dönmüş. Mataradaki suyu içtiğinden beri oğlunu bir daha hiç hatırlamamış. Köyde ondan bahsedenlere boş gözlerle bakar olmuş. Fakat içinde tanımlayamadığı bir eksiklik hissi kalmış. Bir akşam, evin önünde otururken çıngırak sesleri duymuş. İçindeki o his büyümüş de büyümüş ve ona isimsiz bir hüzün vermiş."

Lütfen diye yalvardım içimden.

Benim Dev'im Atlas olsun, bana acıyı unuttursun.

ANONİM; Leyl Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin