0.6

5K 456 552
                                    

Bir kez daha burnunu çekti Taehyung. "Tam... Tam buldum d-diyorum. Ama yine olmuyo Jimin. Yine her şey bozuluyo."

Arkadaşı önünde hıçkıra hıçkıra ağlarken Jimin'de çoktan ağlamaya başlamıştı. Taehyung'u koskoca 16 senede sadece 2 kez ağlarken görmüştü. 1. si babası kalp krizi geçirip hastaneye kaldırılınca, diğeri de bankadaki maaşı çalınıncaydı. Şimdi ise sırf bir erkek için ağlıyor olmasına hiçbir şekilde anlam veremiyordu.

Her hafta başı başka birisine tutulan bu çocuk ilk defa bir kişi için ağlıyordu. İlk defa...

"Tae... Niye söyle yapıyosun ki sen şimdi? Başkasını bulursun bak bu senin için çok zor bir şey değil."

"Başkasını istemiyorum Yoongi'yi istiyorum ben!"

"Tae kendine gel... Sen, sen aşk için ağlamazsın."

"Evet ben aşk için ağlamam ki! Niye böyle oluyo lanet olsun! Önceden... Önceden birçok kişi beni evinden kovdu, birçok kişinin evli olduğunu öğrendim... Ama, ama bu niye böyle oldu şimdi? Neden Jimin? Sadece 2 gün önce sevmeye başlamıştım onu. Böyle olmaması gerekiyodu!"

"Taehyung... Hoseok hyungu arıycam."

Jimin'e cevap vermeden hıçkırmaya devam etti Taehyung. İsteyerek ağlamıyordu resmen. Hele kalbine oturan acı... Tamamen onun isteği dışında gerçekleşiyordu her şey.

Jimin Taehyung'un başından kalkar kalkmaz odasına gidip hyungunu aramıştı. Taehyung'un ağlaması onun başedebileceği bir şey değildi. Bunu her Tae ağlamaya başladığında bağımsızlığa kavuşan gözyaşlarıyla anlamıştı.

Daha 2. çalışta açılan telefonda hyungunun enerji dolu sesiyle şakıması içine bir sıcaklık  bırakmıştı Jimin'in.

"Söyle civcivim."

"Hyung... Hyung Tae çok kötü."

"Ne? Noldu ona?"

"O, o daha 2 gün önce sevdiği bir çocuk için ağlıyo hyung. Hiç iyi değil!"

"Evdesiniz dimi? Kapat telefonu geliyorum."

Hyungunun endişeli sesinin yerini telefonun 'dıt dıt' sesleri alınca Jimin'de telefonu çekmişti kulağından. Kendini hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti.

Tekrar salona gidip halıda olabildiğince küçülmüş, sessiz sessiz ağlayan bedenin omzuna elini koydu.

"Hyungumuz geliyo Tae. O gelicek ve siz saçma saçma kavga etmeye başlayacaksınız. Sonra bir anda eskisi gibi birbirinizin sırtına atlayarak gülüşmeye başlayacaksınız. Evet aynen öyle olacak tamam mı? İyi olucaksın Taehyung."

Taehyung kafasını salladı onaylarcasına. Bu çok saçma diyip duruyordu içinden. Bir yanı da endişeleniyordu. Ya unutamazsa diye.

Çok geçmeden zil çalınca Jimin koşarcasına kapıyı açtı. Tabii karşısında Hoseok hyungu yerine Jungkook'u görünce istemsizce yere düşmesine engel olamadı.

"S-sen... Sen!"

"Ben... Evet ben. Yoongi hyungun dün yaptığı şey adına özür dilemeye geldim Jimin. Arkadaşın, adı Taehyung'du dimi? O nasıl?"

"Hmm...uh" diye kendinin de anlayamadığı şeyler mırıldandı Jimin. Daha sonra ise ayağa kalkarak toparlandı ve geri çekilerek Jungkook'u içeri davet etti.

Jungkook'un geldiğinden bir haber olan Taehyung hâlâ içli içli ağlamaya devam ediyordu. Gözyaşlarının ardı arkası gelmeyecek gibi hissediyordu.

Jungkook yerde yatan bedeni görünce kendisini kaplayan suçluluk duygusuyla kafasını ellerine indirdi. Jimin ise arkasından "Dün akşam eve geldiğimizden beri böyle. Gece boyunca uyumadı. İlk defa böyle oluyor Jungkook." diye fısıldamıştı. Jimin'in de sesinde bariz bir acı vardı.

free love // taegi✔Where stories live. Discover now